Ahmet TAŞGETİREN
Sandık. Yani seçim sandığı. "Sandık her şey mi değil mi?"
Böyle bir tartışma var Türkiye’de. Halkla problemli olan çevreler için "Sandık her şey değildir." Halk cahildir, bilinçlenmemiştir, iyiyi-kötüyü ayırt edemez, dolayısıyla çobanla üniversite hocasının oyunu eşitleyen bir yöntem sağlıklı değildir. O sebeple zaman zaman halk iradesini düzeltecek müdahaleler gerekebilir. Bunun en keskin ifadesi "halka rağmen halk için" yöntemine başvurmaktır.
Buna karşılık, halkın çoğunluğunun belirli bir siyasi tercihte olduğuna inananlar, demokrasi demenin halk iradesine saygı demek olduğunu, onun için çoğunluğun iradesine müdahalenin demokrasi dışı bir davranış sayılması gerektiğini ifade ederler.
Normalde halkın kendisini yönetenleri seçebilmesi anlamında sandığın belirleyiciliği gerçekten tartışılamaz. Onun için Türkiye'de "Sandık her şey değildir" söylemi, içinde, ciddi bir demokrasi özürü barındıra gelmiştir.
Ben, dindarlar-muhafazakarlar açısından sandık sonuçlarına biraz farklı bakılması gerektiğini belirtmek istiyorum bu yazıda.
Zaman zaman gerek Diyanet, gerekse Türk Silahlı Kuvvetleri söz konusu olduğunda bir puan dahi olsa "güven oyu düşmeleri"nin çok önemli olduğunu vurgulamışımdır. Yani bir ülkede Orduya güven yüzde yüz olmalı, derim ben, bu oran, ordu adına toplum değerleriyle bağdaşmayan çeşitli tartışmaların içine girildiği için üç, beş, on, 20 puan düşmüşse, tehlike işareti olarak görülüp meseleye yeniden bakılmalıdır, derim.
Aynı şekilde yüzde 99’unun Müslüman olduğu ifade edilen bir ülkede dini temsil konumundaki Diyanet’in güven ve itibarı yüzde 99 değilse, yüzde üç, beş, on, 20 aşağılara düşmüşse ve bu düşme eğilimi sürmekte ise, olgu, toplumun din ile ilişkileri açısından alarm niteliğinde sayılmalıdır.
Benzeri durum din adamlarının itibarı açısından da böyledir.
Benzeri durum, din ile bağlantılı bir algı ile bütünleşmiş siyaset açısından da değerlendirilmelidir.
Normalde Türkiye'de, diyelim, bugünkü sistemde yüzde 50 artı 1'lik halk desteği ülkeyi yönetenleri seçmek için yeterlidir. Bu oran başka ölçümlerde daha aşağılara da düşebilir. Bunda tartışma çıkarmak, evet, demokrasi özürü anlamına gelir.
Ama seçim sonuçları aynı zamanda "Müslüman sayımı" niteliği kazanmışsa ve yüzde 50 artı 1, aynı zamanda Türkiye'de "İslam oranı"nı gösterir gibi bir durum ortaya çıkmışsa, "deizm yükseliyor" iddiaları karşısında tedirginlik duyan dindar çevrelerin uykusunun kaçması lazımdır.
Zaman zaman hem siyaset dili, hem islami stk’ların sivil karakterini kaybedip siyasi yandaş haline gelmeleri, hem Diyanet’in aktif siyasi roller içinde görülmesi durumlarında bu tehlikeye dikkat çekiyorum.
Mesela Türkiye'de "islami görünürlüğü" en çok iktidarda bulunan siyasi kadro temsil eder hale gelmişse ve o siyasi kadro adalet, hakka-hukuka riayet, mali ilişkilerde temiz kalma duyarlılığı gibi her toplumda önemsenen konularda bir takım çirkin görüntüler içine giriyorsa, insanların bunu dini aidiyetle ilişkilendirmesi tehlikesi her zaman vardır.
Aynı şekilde dindar kişiler, dini temsil konumundaki simalar, sembol niteliğindeki hocalar, örgütler, apaçık yanlışları söylemek yerine, "aman zarar görmesinler" yaklaşımı içinde iktidarın yanında, arkasında, onunla adeta yapışık rolde duruyorlarsa, toplumun bir kesiminde "bunlar iktidarı ele geçirirlerse yanlışlarını düzeltecek bir dini hassasiyet de kalmaz" kanaatinin oluşması önlenemez.
Din özellikle İslam dini, bir değerler manzumesidir. Onun da özünde doğruluk, dürüstlük, hak -hukuk hassasiyeti, adalet, kul hakkı, Allah’ın her şeyi görüp bildiği ve ahirette herkesin dünyada yapıp ettiğinin hesabını vereceği inancı yatar. İslam, insana ahiret hassasiyeti içinde yaşamayı telkin eder.
İnsanın elleri çamura bulanıyor ve ahiret hassasiyeti buna mani olamıyorsa, orada bir hassasiyet aşınması oluşmuş anlamına gelir.
Ne dersiniz acaba bu olgu Türkiye’de ne kadar insanı etkiliyor?
Ne kadar insanda "yüzde kaç?" ahiret hassasiyeti aşınmış durumda, bir.
Ne kadar insan, sembol niteliğindeki görünürlürlüklere bakarak, İslam'la arasına mesafe koymaya başlamış durumda?
Ateist oranı yüzde kaç olursa tolere edilebilir?
Yüzde kaç oranında gençlerde deizm fazla sayılmaz? Sandıktan yola çıktık ya?
Yüzde kaç insan, siyasi iktidarın yanlışları yüzünden İslam’la da problemli hale gelmiş olabilir? Bizim için yüzde kaç tahammül edilmesi, normal görülmesi, "canım olur o kadar" denilmesi gereken orandır?
Bazen babanın-annenin yanlışları yüzünden çocuğun ruh dünyasının derin sarsıntılar yüklenmesini önemseriz de, güç sahiplerinin yanlışları yüzünden ülke gençliğinin manevi sarsıntı geçirmesini ıskalarız. Neden? Çünkü siyasi kadroların yara almaması, içimizde bir iman rüknü haline gelmiştir. Bu işte bir yanlışlık yok mu? Ne dersiniz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025