Cafer Solgun
90’lı yıllar deyince çoğumuzun aklına ister istemez ilk gelen, o yıllarda yaşanan “kayıp” ve “faili meçhul” vakalarıdır. Devletin Kürt sorununu “çözmek” iddiasıyla dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in deyişiyle “rutin dışına” çıktığı, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in deyişiyle “düşük yoğunluklu savaş” yürüttüğü o yıllarda, binlerce “kayıp”, “faili meçhul” vakası yaşandı, binlerce köy yakılıp yıkılarak boşaltıldı, insanlar yerinden yurdundan edildi…
Sorunlarıyla ve o sorunların nedenleriyle, sonuçları ve sorumlularıyla yüzleşmeden sahici, işleyen bir demokrasi inşa etmek; insan onur ve haysiyetini korumayı esas alan bir anayasa ile yönetilmek; “ulu”, “yüce” değil yönettiği toplumun değerlerine saygılı bir devlet olabilmek; birbirinin kimliğini, değerlerini korku, endişe, nefret veya önyargı konusu olarak görmeden saygıyla karşılayan bir toplum olmak mümkün olmuyor, olamıyor…
Bazen siyasîlerin günlük polemiklerinde çiğnenen bir sakız olan 90’ların hangi gerçeğiyle yüzleşti Türkiye?
“Faili meçhul” olaylarının hangisi aydınlatıldı? 1996 yılında meydana gelen Susurluk kazasıyla “derin devlet” ortalığa saçılmasına rağmen o “derin devletin” hangi suçları gereğince yargılandı? Hangi “kayıp” bulundu ve o “kayıpların” hangi sorumluları yargı önüne çıkarıldı?
(Aksine, dövülerek, gözaltına alınarak Galatasaray Meydanı’nda sessizce kayıplarının akıbetini sorma hakkını bedelini ödeyerek elde eden Cumartesi Anneleri’ne o meydan yasaklandı.)
90’lı yıllar ve bir insanlık suçu olan “kayıp” vakalarını hatırlamamıza neden olan “yeni” olaylar oluyor “yeni” denilen Türkiye’de de…
Gülistan Doku’ya ne oldu?
Siz bu satırları okuduğunuzda genç bir üniversite öğrencisinden, Gülistan Doku’dan tam 384 gündür haber alınamıyordu.
Dört bir yanından “gözaltında” tutulan, “bir avuç” denilecek kadar küçük bir şehirde, Dersim’de “kayboldu” Gülistan…
5 Ocak 2020 tarihinden bu yana “yok.”
Olayın birinci dereceden şüphelisi Zainal Abarakov isimli Rus asıllı ve şehirde görev yapan bir polisin (sonradan açığa alındı) üvey oğlu olan kişi de ifade verdikten sonra serbest bırakıldı, “zanlı” olarak gözaltına bile alınmadı.
Diyarbakırlı Gülistan’ın acılı ailesi Dersim’i mesken tuttu. Başvurmadıkları bir yer kalmadı. Ama Gülistan Doku hala “kayıp” ve akıbeti bilinmiyor…
Bu, “normal” bir olay mıdır? “Kayıpsa kayıp” deyip geçelim mi? Ailesi de çocuklarına ne olduğunu merak etmekten vazgeçsin, işlerine güçlerine baksın mı diyelim?
Bunu çocuklarını el bebek gül bebek büyüten, okutan, yolunu gözleyen Doku ailesine söyleyecek yüreği olan var mı?
Şimuni ve Hürmüz Diril…
Bir yılı aşkın bir süre önce bir “kayıp” vakası da Beytüşşebap’ta yaşandı. 65 yaşındaki Şimuni Diril ve 71 yaşındaki Hürmüz Diril, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı köyleri Mehre’de (Kovankaya) en son 11 Ocak 2020 günü görüldüler. Çocukları ise onlardan 8 Ocak gününden beri haber alamadıklarını söylüyor…
Diril çiftinin İstanbul’da yaşayan çocukları anne babalarından haber alamayınca, köylerine geldiler. Köyün çevresinde kendi çabalarıyla yaptıkları aramalar sonucunda, anneleri Şimuni Diril’in cansız bedenini, köye 10 dakika mesafede buldular. Gülcan Diril, annesinin vücut bütünlüğünün bozulduğunu, öldürülmeden önce acı çektirildiğini, elbise parçalarını dereden topladıklarını söylüyor…
65 yaşındaki anne Şimuni Diril’i işkence ederek öldüren cani ya da caniler kim? Bilinmiyor…
Daha acı olanı… Baba Hürmüz Diril o gün bugündür “yok”! Ne ölüsü, ne dirisi… Aile “Hürmüz Diril’e ne oldu?” diye çırpınıp duruyor…
***
Keldani inancına mensup Diril’lerin acılı bir hikâyesi var.
1989 yılında köyleri güvenlik güçleri tarafından boşaltılınca İstanbul’a taşınıyorlar. 1992 yılında geri döndükleri köylerinde sadece 2 yıl kalabiliyorlar ve 1994 yılında topraklarını bir kez daha terk etmek zorunda bırakılıyor, İstanbul’a dönüyorlar.
2011 yılında köylerine geri dönmelerine izin çıkınca hasret kaldıkları köylerine geri dönüyor ve viraneye dönmüş köylerinde yeniden bir hayat inşa ediyorlar. Köyde kendilerinden başka bir de akrabaları Apro Diril var.
Apro Diril olayın yegâne “görgü tanığı” aynı zamanda. Soruşturmada onları 11 Ocak günü PKK’lilerin kaçırdığını söylüyor ama aile olayla ilgili anlatımlarında birçok çelişki bulunduğuna dikkat çekiyor. PKK ise, “kontraları” işaret eden, olayla alakaları olmadığını savunan bir açıklama yaptı.
Diril ailesi 1994 yılında da bir “kayıp” vakası yaşamış. 12 yaşındaki İlyas Diril ile 16 yaşındaki Zeki Diril, 2 Mayıs 1994 günü İstanbul’dan Şırnak’a giderken jandarma tarafından gözaltına alınmış sonra da iddiaya göre aynı gün serbest bırakılmış. Ama o gün bugündür “kayıplar.” Hürmüz Diril, Cumartesi Anneleri’nin katıldığı 628. Hafta oturma eyleminde İlyas ve Zeki Diril’in akıbetlerini sormuştu…
Zeki ve İlyas için yürütülen soruşturma takipsizlikle sonuçlanınca Zeki Diril’in ailesi davayı AİHM’e taşımış ve AİHM de bu kayıp olayında oy birliği ile devletin sorumlu olduğuna karar vererek Türkiye’yi mahkum etmişti…
Bu iki “kayıp” olayı arasında bir ilişki, bağlantı var mı, bilmiyoruz.
Bildiğimiz, bu insanlık suçunu işleyenleri bulmanın devletin sorumluluğu olduğudur…
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025