Cem SANCAR
Dünya Engelliler Günü de geçti.
Ülkede bir farkındalık durumu hâsıl oldu. Sokak usul usul uyanıyor. Bir takım "üstün ırklar", sakil düşünceler her zaman olacak. Daha merhametli bir toplumun da kapıları açılıyor ama öte yandan.
Bu takdir edilesi bir gidiş hak bilene...
Engelliler için bir cennet olsa bizim ülke diye geçirdim içimden.
Kaldırsak engelleri?
Bir zamanlar birkaç yıl engelli yaşamıştım, oradan hatırlıyordum. Tam orta öğrenimde, ergenlik döneminin dibinde bir "özürlü!" olarak...
Şekil önemliydi. Eksik biri oluyordun bir engelin varsa. Sağ kolu göğsüne yapışık gezen gencin vaziyeti eziyetliydi. Beden eğitimi derslerinden raporlu, itilip kakılmaya müsait, itibarsız bir çocuk gençlik arenasında.
Sana çolak diyorlardı...
Sonunda para birikti ameliyat oldum. Platin çivilerle yeniden yapıldı kolum, yüzde 20 hareket kaybıyla kurtuldu. Plaja gidilir ve uzun kollu tişörtlerle insan içine çıkılır olundu.Şeklen eşitlenildi yani.
Engellilik mühim mesele...
Her insan böyle şeyler yaşıyor. Başına geliyor, yaşarken öğreniyor. Kendini pek "şekilli" matah bir şey sanmak, engelliye mesafeli bakmak boşuna gayret israfı. Her an yaşayabileceğimiz, yaşadığımız bir şey bu engellilik.
Cennetten düştüğümüzden, rahimden çıktığımızdan beri engelli bir hayat yaşıyoruz bir defa. Bazı yeteneklerimiz alınmış bizden mesela! Bildiklerimizi hatırlayıp yeniden bulmamız için kitaplar indirilmiş, misal. En az 124 bin peygamber nasihat etmiş bize. Ama nafile!
"Ye kürküm ye!" Hoca Nasreddin'den beri aynen devam etmekte...
Şekle şemaile tapıyor insanlık. Bu bir dünya hali, mızmızlığın âlemi yok. Örf adet böyle. Ondandır mükemmellikten mahrum oluşu cezalandırır "toplumun kabası!" Nasıl ki demode giyinenin hali fenadır, öyle...
Ya acıyarak ya inciterek davranır. İkisinde de bir küçümseme edası. Zalimce şeyler...
İnsanın içine değil biçimine bakar ortalama insan. Orada kendine "Tanrılar kadar mükemmel bir varoluş!" arar. Böyle çalışır zihni, aklı.
Kasları şişiren hormon hapları, estetik ameliyatlara harcanan dolar, şık kliniklerin rögarlarını patlatan göbek yağı ve kılığın bıyığın sakalın altında kaybolmuş idealler ve sıkıcı ezberleriyle aydın takımı bu düşkün dünyanın alametifarikalarıdır.
İnsanın şekli şemailinin de bir anlamı olacak elbette ama illa ki asıl anlam içerde, özde. Kalbinde.
Öyle kolay ele vermiyor kendini öz. Biçimin, şeklin perdesiyle perdeleniyor. Biraz yorulmak, perde açmak gerekiyor!
Zahir ve bâtın. Şekil ve öz... Zahir, kendini açık etmek isteyen özü koruyan kabuk, özün müjdecisi. Bâtın adı üstünde bâtında olan, içerde, gizli. Zübde!
Şeyh Galip "hoşça bak zatına çün zübde i âlemsin sen" diyor ya. "Âlemlerin özüsün, kalbisin sen" diyor ya!
Zübde oradan...
Şeklin, biçimsel varoluşun kat kat perdesinin altında yatıyor en öz anlam. Onu anlıyoruz buradan.
Kabuktan öze, mânaya doğru kat kat bir varoluş.
Her şekil bir sırrı söylüyor. Her biçimsel imaj, her imge konuşan bir eşya. O konuşuyor hep aslında...
Dilini biliyorsan tabii... O dili anlayanların bir kısmına sanatçı deniyor, ozan deniyor, ressam deniyor mesela. Sürrealizm böyle kök bulmuş sanat denen hülasa arayışında.
Öz, yani mâna da kat kat diziliyor o da başka bir anlam apartmanı. Onun de şekilleri var. Batının da zahiri var, onu diyorum. Özün de bir biçimi, biçimleri.
Ceviz köprübaşı burada! Tazeyken, yeşil kabuğuyla ilkin hastalığa şifa. Ez koy bir yaranın üstüne. Örtüyor, tedavi ediyor en açık yarayı.
Cevizin kabuğu latif bir estetik ama sert, tahta bir durum aynı zamanda! Kabuğu açması zor, kırıp yemesi güzel. İçinin şekli de bir beyin simülasyonu adeta. Mucize bir meyve. Her derde deva bir besin. Kabuğuyla tanışmadan kendisiyle tanışamıyorsun fakat...
Kabuksuz ceviz hayal etmek ise şımarık olmak. Bir nevi Oblomov, bir Bezgin Bekirdurumu.
Emek vermeden, dert mihnet çekmeden "öz" yüzünü göstermiyor insana...
Bir cevizin salt kabuğuna hayran olmaksa bir başka perişanlık. Bütünü kavramaktan uzak, tadilatı zor bir akıl tutulması.
Uzun lafın kısası, her şey artısı eksisi, zıttı ile, kabuğu özüyle dengede, birlikte durabilirse bir işe yarıyor. Huzur buluyor. Mutmain oluyor...
Şekil de önemli, insanın içi de, onu söylüyorum.
"Olduğun gibi değil olmak istediğin gibi görün" demiş Cemil Meriç.
İnsan merhametten başlayabilir. Anlamlı bir iş yapılabilir. Burasını maddi-maneviengelsiz bir cennet haline getirebilir. İşe oradan girişebilir. Engelsiz bir dünya için birlikteolmanın hazzı yaşanabilir. İnsanın biçiminden ortak özüne doğru harekete geçilebilir...
Ne var ki özümüzdeki iyiliği "hatırlama engellisiyiz" ezelden. O da var!
Problem orada...
Yazarlar
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019