Cem SANCAR
Siz sansürün sadece resmi kurumlardan kaynaklandığını sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.
Gerçek ve harbi sansür sivil toplum denen cenahta görülür.
Mesela yayınevleri! Onlar bu işin -dokunulmaz- sabıkalılarıdır.
Eski zaman, 2010 filan.
Uzun bir sessizlikten sonra ilk romanımı yazmış 'laikçi' mahalledeki büyük yayınevlerine götürüp bırakmıştım.
Şimdi hürmet ettiğimiz köşe yazarlarının sitayişle Türkiye'nin Galimard'ı, şusu busu ilan ettiği yayınevlerinden söz ediyorum…
Ütopik bir kurgu üretmiş, hem içinde yaşadığım cumhuriyetin zaaflarını, hem gelmekte olan sosyal yarılmanın depremini anlatmaya gayret etmiştim.
Ezcümle, bir cumhuriyet çocuğu olarak nefs muhasebesi yapmış, Batıcıl radikalizmle ve taassupla kendi çapımda yüzleşmiştim…
Beyaz paganlar ve paraya tapan yalandan 'Müslümanların', maskeli darbe koalisyonunda bir ülke tahayyül etmiştim.
Bu iki egoizmin kör ihtirasını çiziktirmiş; kasvetli gelecekten, post-cehennemden kaçma ümidindeki gençlerin maceralarını öyküleştirmiştim.
Modern Türk edebiyatında yeni bir yol aramıştım yani.
15 Temmuz faşist darbesini sezen bir romandı bu…
Neyse biz böyle romantik heyecanlar içindeyken, seküler çevrenin yayınevlerinden cevaplar gelmeye başladı.
Bir kere uzun süre medyada yazmadığımdan dolayı unutulmuştum. Önce bir şaşkınlık yaşandı. Sonra?
Sonrası enteresan…
Art arda veto yemeye başladık. Kimi metnin leitmotif'ine, nakaratına, Allah zikrine takılıyordu; kimi 'kurucu ideolojiyle' hesaplaşılmasını beğenmiyordu. 'Üst metin' demişti biri, çözemiyorduk.
Dile, öyküye, üsluba, tarza, edebiyata bakan tek Allah'ın kulu yoktu ortada.
Sonra taslağı okuyan, şimdi büyük bir yayınevinde mühim bir yerde olan arkadaşım, muhafazakâr bir yayınevini önerdi. Büyük bir şirketti, acayip bir dağıtım ağı vardı.
O tarihte ne kadar ünlü yazı insanı varsa, köşeci, tarihçi, öykücü, herkesin kitaplarını basmaya başlamışlardı.
Binaya girdiğimde, vay demiştim kendime. Safım ya, 'demek çokseslilik bu yayıncılarda usta!'
Kalbim pırpır yayın yönetmeninin karşısına geçip oturduğumda, bir iltifat, bir ağırlama, kendimden geçtim. Romanımı beğenmişlerdi. Yüksek sayıda basacaklardı. Sokak afişleri yapacaklardı. Daha bin türlü tanıtım, lansman.
Çıktığımda kendimi gerçek bir yazar gibi hissetmiştim.
Magazin programlarına, faraza Saba Tümer'e çıkmamı istemişler, hayır deyince biraz ekşimişlerdi ama o kadar kusur, sosyalleşme görgüsüzlüğü de olurdu canım!
Her şey tamamlanınca bir haber geldi. "Fikrimize aykırı şeyler var" dediler. Bir liste gönderdiler ki hafazanallah! Saydık 18 madde, onları değiştirirseniz basarız, diyorlardı.
Ardından öğrendik ki yayınladıkları klasikleri bile sansürlüyorlarmış. Dickens, Emile Zola, mesela Vadideki Zambak! Biz kim oluyorduk ki ya?
Neyse aynı günler başka bir 'muhafazakâr' yayınevi kapımızı çaldı. Onlar da çok yüksek baskılar önerdiler, vay be.
Tam sözleşmenin imza günü 14 sansür geldi bu kez. 11 değişiklikte anlaşılırız diyorlardı! Romanda 'Eşikaltı şeytanlar' vardı, onları temizliyorlardı.
Öyle bir temizlikti ki romanın sadece adı kalıyordu. O da belki!
Engizisyon kafasının cüreti küstahlık seviyesini aşıyordu.
İlk yayınevinin başındakiler şimdi Amerika'da. 15 Temmuz'dan sonra toz oldular.
Diğer sansürcüler son anda lejyoner darbecilerin kuyruğundan kurtuldular. Banknot vagonlarını ayırdılar.
O dönemin kitabını yazacak olan edebiyat tarihçilerinin arşivinde yüz kızartıcı notlar olarak kaldılar…
Şimdi o mizahi günler mazi. Biz bugüne bakıyoruz.
Yeni Türkiye'de bence bu saçmalıklara yer yok. Solcu tek biçimcilik ve angut selefilik kültürel kutuplaşmanın asıl müsebbibiydi. Yasakçı, tekfirci zihniyeti onlar kurdu.
Modern Türk edebiyatı ve modern yayıncılık yeni bir atılımla yayın dünyamızı şenlendirmeli.
Çünkü 'İnsanımız kitap okumuyor abicim' mızırdanmasıyla oyalanma vakti çoktan geçti.
Geçiyor.
Biz de sıkıldık zaten…
Yazarlar
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019