Cem SANCAR
'Meleke' sahibi olan çocuklar vardır. Eskilerin meleke dediği, günlük dilde 'kabiliyet' diye tabir edilir. KBL kökünden gelmekte. Kâbil, kabul eden, alan, uyan. Işığı alan, nerden aldığını bilen...
'Yetenek' pek kuru, ama kullanıyoruz.
Fakat bilinmekte ki, doğuştan istidatlı, yani nasipli kafalar, nedense depresyona, özellikle de varoluşsal depresyona daha meyilli kişiler oluyor. Bu tür depresyonlar genellikle çok yakın birini kaybedince veya ağır bir tehdit durumunda ortaya çıkıyor, ancak yüksek maharetlere, yeteneklere sahip kişiler bu depresyon türüne en başından yatkın oluyor.
Varoluşsal Depresyonu ünlü psikiyatr Irvin Yalom; dışlanmak, hayatın anlamsızlığı gibi tasalar nedeniyle ortaya çıkan bir melül-mahzunluk türü olarak tanımlamış. Dışlanmanın koyultulmuş bir yalnızlığı işaret ettiği ise açık!
Peki, bu varoluş kaygıları niçin doğuştan cevherli insanlarda fazla görülüyor?
Bunun bir nedeni; melekelerle donatılmış kişilerin sathi günlük meselelere odaklanmak yerine; fikirlerin, ilmin, gözlemledikleri olay, olgu ve davranışların muhakemesinin peşinden gitmesi.
Tefekkür etmek, derinlemesine düşünmek...
Somut hayattaki paradoksları fark etme ve çelişkileri görmek ile ilgili bir şey bu. Sadece bununla sınırlı değil. Doğuştan yetenekli çocuklar, etrafta gözlemledikleri şeylerin aslında nasıl daha farklı, daha iyi olabileceğine dair ihtimalleri düşündüklerinden dolayı soyut ideallere düşkün, dolayısıyla filozof ve giderek idealist bir kimliğe sahip oluyorlar.
Söz konusu meziyet onlara, dünyanın olması gerekenden nasıl uzaklaştığını, raydan çıktığını fark etme becerisi kazandırmakta. Öte yandan, doğuştan marifetli kişiler daha yoğun bir hissiyata sahip olduklarından ideallerine ulaşamadıklarında yaşadıkları hayal kırıklığı, hüsran da büyük oluyor.
Bu 'Erken öten horozlar' -adeta sosyal bir lanet gibi- toplumdaki tutarsızlıkları ve ahmaklıkları anında idrak ediyor.
Onlar için ortak kabuller, normallik denen şey ve gelenekler sorgulanmalıdır. "Neden insanların söyledikleriyle yaptıkları uyuşmuyor? Neden insanlar gerçekten kastetmedikleri şeyleri söylüyor? Niçin bu denli yalan?" soruları istidatlı fıtratların üstünde can alıcı kuşlar gibi uçup duruyor.
Böyle bir kişilik, temel endişelerini çevresindekilerle paylaştığındaysa genellikle menfi bir tepkiyle karşılaşıyor: 'Deli mi ne? Hasta bu!'
Arkadaşlarının, tanıdıkların, özellikle de yaşıtlarının kendisi gibi düşünmediğini, aslında bu sorunlarla hiç ilgilenmediklerini anlamak esaslı şok: "Deli miyim ben gerçekten?"
Bu kaygıyla toplumdışına atıldığı vehmiyle titriyor insan. Çünkü çevre, bu endişeleri taşımak yerine daha somut, popüler şeylerle ilgilenmektedir. Moda, artistler, sporcular, magazin, diziler hatta şiddet ve kaba cinsellik.
Bahsettiğimiz yaratılışlar, genellikle de en hünerli olanlar, kendilerini dışlanmış hissediyor ve toplumdan gittikçe uzaklaşıyorlar.
Derin düşünmeyle, bilgelik haliyle alay eden dış dünya üstüne yüklenmekte, onun kolunu kanadını kırmaktadır. Dünya ona şöyle bağırmaktadır: Sapkın mısın evladım sen?
İşin tuhafı bu sesi sadece onun duymasıdır. Herkesin keyfi yerindedir.
Kesif sıkıntı, yüksek beyin potansiyelleriyle birleşince -özellikli gençler- baskılar, dayatmalar karşısında öfkeli bir mizaç giyinirler. En basitinden kabiliyetlerini ortaya çıkarmaktan korkar, pısar, uyum sağlamak için olmadık kılıklara bürünmek zorunda kalırlar.
Kahır, o vakit bu 'budanmış' bireylere yaklaşır. Birey, yalnızlığın buzdan kılıçlarını kalbinde hisseder. Depresyon yüzsüz, gitmek bilmeyen bir misafirdir. Kâbus gibi başköşeye kurulur.
Bu noktada eğer duyabilirsek, dünyayı "Yapmayacağınız şeyleri niçin söylersiniz?
(SAFF.2)" diye sorgulayan istidadın asıl sahibi şöyle seslenir: Yalnız değilsin, yıkılma sakın!
Şu Sezai Karakoç şiiri ise o serencamın hikâyesi:
Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
Ta karanlıklar içinde birden
Bir türkü gibi yükselirsin sen
Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
Şuuraltım patlamış bir bomba gibi...
Yazarlar
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019