Erol KATIRCIOĞLU
Kısa bir aradan sonra bugün yeniden yazmaya başlarken “ekonomi sayfası”nda yazmanın raconuna da uygun olsun diye bu yazıda ekonomiyi konu etmenin daha uygun olacağını düşünmüştüm. Genellikle, siyasette olan bitenlerin ekonomide olan bitenlerden daha önemli olduğu bu ülkede benim için siyaset yazmanın dayanılmaz bir çekiciliği olduğunu Taraf’a başlarken baştan söylemiştim. O nedenle de üzerimde ekonomiyle ilgili yorum bekleyenleri her daim yanıltmış olmanın da bir sıkıntısı olduğu açık.
Siyaseti merak edenlere hemen söylemeliyim ki AKP hükümetinin başarısının altında yatan ekonomik başarıların sonuna gelmekte olduğumuza dair ekonomide ortaya çıkan işaretlerin varlığı siyaseti bundan böyle bir de ekonominin merceğinden takip etmeyi daha önemli kılıyor.
Son dönemlerin ekonomiyle ilgili birçok diyagramındaki eğriler bazı istisnalar haricinde başlarını aşağıya eğmiş görünüyorlar. Yani ekonomide bir daralma, tempoda bir düşüş olduğu açık. O nedenle de bu yıl için telaffuz edilen yüzde 4’lük büyümeyle ilgili giderek artan bir karamsarlık var. Ali Babacan bile son günlerde bu rakamın yüzde 3 civarında gerçekleşebileceğini söyleyip duruyor.
Doğrusu Türkiye ekonomisinin son on yılda yakaladığı yüksek büyüme performansının ekonomideki yapısal değişikliklerle ilgisi olduğu açık. O nedenle de Türkiye ekonomisini eski anlayışlarla yorumlamaya çalışmak nafile bir çaba. Bu değişikliklerin ardında yeni bir “sermaye sınıfının” varlığı kadar ekonomide ortaya çıkan yeni bir “orta sınıf” olgusu da var.
Nitekim son yılların yüksek büyüme performansının arkasında bu yeni orta sınıfların sürekli ve daha yüksek tüketme eğiliminin yattığı hemen herkes tarafından paylaşılan bir konu. Görece zenginleşmiş bu sınıflar daha fazla tüketmek istiyorlar ve bu tüketim talebi ekonominin de sürükleyici gücü oluyor. Bir başka deyişle Türkiye’deki son on yıldaki yüksek büyüme performansı dışarının değil (yani ihracatın değil) aksine içerideki bu artan tüketim harcamalarının başı çekmesiyle sağlandı.
Fakat son günlerin bazı işaretleri bu bizi sürekli büyüten dinamiği sağlayan “orta sınıfların” birden bire yön değiştirdiklerini gösteriyor. Artık eskisi kadar iştahlı değiller ve daha az tüketmeye karar vermiş görünüyorlar. Peki, ne oldu da bu orta sınıflar artık eskisi kadar tüketmemeye karar verdiler?
Son dönemlerde yayınlanan “güven endeksleri”nin de bir zamandan bu yana yatay eksene paralel giden bir eğilim içindelerken bugünlerde başlarını aşağılara indirmiş olmaları da bunun kanıtı. Üstelik bizim tüketicilerin dünyanın en az borç yükü olan tüketicileri olduklarını da düşünürseniz bu talep kısılmasını ekonomik terimlerle anlamak pek kolay değil.
Ekonomik terimlerle anlamakta zorlandığımız bu davranış değişikliğinin ekonomiyle değil de mesela siyasetle bir ilgisi olabilir mi? Bir başka deyişle tanık olduğumuz ekonomik daralma hükümetin cari açığı azaltma ve enflasyonu indirme çabalarının yanısıra siyasette olan bitenlerin de neden olduğu bir daralma olabilir mi?
Bu orta sınıfların, hükümetin Kürt sorunundaki sert yaklaşımının yanısıra Suriye konusundaki izlediği siyasetten ve yine son günlerde siyasetin dilinin çatışmacı bir dil hâline gelmesinden, ölümlerden, saçma sapan tartışmalardan, aşağılayıcı konuşmalardan etkilenmiş, gelecek kaygusuna kapılmış ve o nedenle de tüketimlerini kısmış olamazlar mı?
Bence olabilir. Hatta belki de asıl neden budur. Buradan Türkiye ekonomisinin diğer ekonomilere göre krizlerden daha çabuk ve daha derin etkilenen ve fakat aynı zamanda krizlerin etkilerinden de daha hızlı sıyrılan bir ekonomi olduğu gözlemini de dikkate alırsak bu yılki büyümenin yüzde 3’ün bile altında kalma olasılığının hiç de az olmadığını söylemek mümkün.
Gördüğünüz gibi ekonomiyle başladım ama siyasetle bitirdim. Çünkü bu topraklarda ekonomi yalnızca ekonomik aktörlerin değil siyasi aktörlerin de oyuncusu oldukları bir alan. Hatta belki de daha önemli oldukları bir alan. Ama sanırım bugünün gelişmeleri Türkiye’de ekonomik aktörlerin öne çıkıp sorunların çözümünde daha sorumlu davranmaları gerektiğini söylüyor.
Bilmem duyan var mı?
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025