Erol KATIRCIOĞLU
Son günlerde ülkedeki iki olay kutuplaşma siyasetinin nerelere kadar geldiğini göstermesi bakımından dikkat çekici. Bunlardan biri Kimya dalında Nobel’e layık görülen Prof. Dr Aziz Sancar’ın kimliği üzerinden ortaya çıkan tartışma, diğeri ise mili maçta Ankara Katliamı’nda hunharca öldürülen yüzden fazla insanımıza ilişkin anma sırasında ıslıklama ve tekbir sesleriyle yapılan saygısızlık. New York Times’ın ‘Ne keder ne de zafer Türkleri birleştirdi’ yorumu bu çerçevede çok düşündürücü.
Temsili demokrasi (ya da parlementer demokrasi) birey üzerinden oluşmuş bir sistemdir. Yani herhangi bir ulus devlette yaşayan tek tek bireyler kendi değer ve fikirleri doğrultusunda sandığa gidip oy vererek kendilerini yönetecek ‘temsilcileri’ seçerler. Bütün demokrasi teorileri de bu anlayış üzerine oturmuştur. Fakat ne var ki küreselleşmeyle birlikte hem Batı tipi homojen ulus devletlerin ve hem de başlangıçtan itibaren heterojen ulus devletlerin toplumsal yapıları değişmeye başladı. Batı ulus devletlerine yönelik uluslararası göçler ‘yabancıları’ bu toplumların dokusuna sokarak onların heterojenleşmesine yani onları ‘tek tek’ bireylerden çıkarıp ‘farklı kimliklerden’ oluşan toplumlara çevirirken; başlangıçtan itibaren heterojen olan bizim gibi ulus devletlerde ise ‘farklı kimliklerin’ güneşin altında yerlerini istemelerine neden oldu.
Bütün bunların anlamı ise çağımızda varolan ‘temsili demokrasinin’ artık miadını doldurmuş olduğudur. Bir başka deyişle bugünün toplumları, artık ‘tek tek’ bireylerden değil, ‘farklı kimliklerden’ oluşan yapılara dönüşmüşlerdir. Bu nedenle de bugünkü toplumlarda ‘tek tek bireyler kendi değer ve fikirleri doğrultusunda sandığa gidip oy vererek kendilerini yönetecek ‘temsilcileri’ seçerler’ şeklindeki bir demokrasi tanımını artık geçersiz bir tanım olmaya başlamıştır.
Toplumsal kimlik, esas olarak bir bireyin kendisini tanımlarken işaret ettiği değerler ve ilişkiler bütünü olarak tanımlanabilir. Siyasetin ya da başka bir anlatımla oy verme davranışının kişinin benimsediği kimlik üzerine dayanması, o kişiyi ‘tek tek birey’ olmaktan çıkarır ve kendi değerlerini paylaştığı kitleyle özdeşleştirir. Bunun ne önemi var diyebilirsiniz ama, bu durumda sandık (ve demokrasi), ‘tek tek bireylerin’ tercihlerini yansıtan bir araç olmaktan çıkar bir bütün olarak ‘kimlikler arası güç savaşlarını’ yansıtan bir araç haline dönüşür ki bu da siyaseti çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir siyasete dönüştürür. Nitekim Türkiye’de bir zamandan beri siyaset tam anlamıyla bir ‘kimlik siyaseti’ niteliğine dönüşmüş ve o nedenle de bir ülkenin sorunlarını çözme aracı olarak anlamını yitirmeye başlamıştır.
Üstelik bilmek gerekir ki bu durum yalnızca bize özgü bir durum da değildir. Bugün belki Avrupa’da bu durumu açık bir biçimde henüz görmüyoruz ama örneğin Amerika’da partiler arasındaki kutuplaşma alarm verir hale gelmiştir. Ülkedeki iki parti arasında, yani Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında inanılması zor bir kutuplaşma herkesi düşündürmekte ve meşgul etmektedir. Siyaset bilimciler bu kutuplaşmanın nedenlerini aramakta ve nasıl giderilebileceği üzerine kafa yormaktadırlar. Yeniden bize dönecek olursak diyebiliriz ki bu durum başlangıçtan beri böyleydi ama özellikle siyaset alanının üzerindeki vesayet gölgesi siyasi alanın bu özelliğinin görülmesini engelledi. AKP, ki çoğunluk durumunda olan ‘İslami kimliğin’ temsilcisi olarak, aymaz bir biçimde sırf taraftarlarını konsolide etmek amacıyla bu durumun üzere gidince ‘kimlik siyaseti’ de dayanılmaz bir hal geldi. Tabii ki burada daha azınlık da olsa diğer kimlikleri temsil eden partilerin de bu gidişte katkıları olmadığını söylemek istemiyorum, ama sanırım AKP’nin o zamanlar başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yöndeki günahları çok daha fazla. Yazıyı bitirirken tekrar altını çizmekte yarar var. ‘Kimlik siyaseti’ çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir siyasettir ve bu tür bir siyasetin ülkenin sorunlarını çözmesi de pek mümkün değildir. Seçimlere az bir zaman kalmış olan bu günlerde seçimlerin sonuçlarının aynı çıkma olasılığının ima ettiği koalisyon imkanını bir de bu çerçevede değerlendirmekte büyük yarar vardır.
http://www.ozgur-gundem.org/yazi/134200/kimlik-siyaseti-bir-cikmazdir-kurtulus-degil
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025