Erol KATIRCIOĞLU
Başbakan’ın Kutlu Doğum Haftası’nda yaptığı konuşma her ne kadar “kardeşlik” üzerine idiyse de neredeyse “kardeşliği” yaralayan bir anlama büründü. En azından öyle algılanan bir mesaja...
Başbakan’ın konuşmasında Kuran’ın Hucurat Suresi’nde geçen “İnananlar ancak kardeştir”sözünü anması kafalarda soru işaretleri uyandırdı. “İnananlar”dan kastedilen “İslam” dini olduğuna göre ve günümüz toplumlarında (Türkiye’de de) “İslam” dininden başka dinlere mensup (ya da ateist) insanlar da olduğuna göre Başbakan’ın bu sözü anması ne anlama geliyordu? Kardeş olmak ve kardeş gibi yaşamak için illa da “İslam” dini mensubu olmak mı gerekiyordu, vs?
Tabii ki Başbakan’ın bu sözü böyle düşündüğü için kullandığını düşünmüyorum. Ama Başbakan’ın bu sözü bence hangi koşullarda söylenmiş bir söz olduğuna dikkat etmeden söylemesi, bir başka biçimde söyleyecek olursam, bağlamından ayırarak söylemesi böyle bir vahim sonuca yol açtı bence. Sonuçta Başbakan, “kardeşliğe” vurgu yapıyım derken bir tür “ayırımcılık” kokan bir konuşma yapmış oldu.
Çünkü Kuran’daki bu surenin bir öncesinde (Hucurat 9), “Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin” cümlesiyle başlayan ifadelerden anlaşılan İslam dinine inanmış “aşiretler” arasında o zamanlar başgösteren çatışmaların uzlaşmalarla ve adalete uygun biçimde çözülmeleri isteniyor.
Dolayısıyla “aşiretler” halinde yaşayan bir toplumsal düzen için söylenmiş bir sözün, çeşitli farklı etnik köken ve farklı dinsel inançların birlikte yaşamak durumunda olduğu bir “ulus-devlet”bağlamında söylenmesi bambaşka bir anlam kazanıyor ve sonuçta bu vahim duruma yol açmış görünüyor.
Aslında bu durum tam da benim bir zamandan beri altını çizmeye çalıştığım AKP’nin “kimlik siyaseti” yaptığı, daha doğrusu bir türlü bir Türkiye siyasetine kendini dönüştüremediği eleştirisine iyi bir örnek oldu. Başbakan’ın vesayet rejiminin baskısı altında kalmış çoğu Müslüman’ın gönlünü fethederek iktidara gelmesi ve vesayet rejiminin yıkılmasına ilişkin reformlara girişmesi demokrasi açısından önemli bir adımdır ama demokrasinin aynı zamanda farklılıklardan oluşan toplumları tümüyle sarmalayan bir rejim olduğunu unutmuş görünmesi de sorunludur. Yalnızca “İslam” kimliği üzerinden konuşan bir başbakan imajı aslında aynı zamanda tüm Türkiye’nin başbakanı olamamış bir başbakan imajı değil midir?
“Kimlik siyaseti” meşru bir siyasettir ama demokrat olamamış bir kimlik siyaseti ayırımcı ve çatışmacı bir siyasete karşılık düşer. “Kimlik siyaseti”, kimliği hırpalanmış insanların kendi kimlikleri dâhil olmak üzere diğer bütün hırpalanmış kimliklerin insanlarıyla eşit, özgür ve kardeşçe yaşamanın siyaseti olmalıdır.
Bu çerçeveden bakınca bugünün siyasetinde temel bir sorun gözüküyor. Bütün siyasi partilerimiz“kimlik siyaseti” yapıyorlar ama kimlikler üzerinden bir “demokrasi siyaseti” üretemiyorlar. O nedenle de bizdeki siyasetin harcında çatışma, karalama ve tepkisellik var. Örneğin AKP ne yaparsa yapsın mutlaka yanlış yapmıştır anlayışıyla siyaset yapmak da muhalefet her ne söylediyse yanlış söylemiştir diye siyaset yapmak da “kimlik siyaseti” üzerinden bir siyaset anlayışının işaretleri değil midir?
Örneğin size garip gelmiyor mu Kılıçdaroğlu’nun (ya da Bahçeli’nin ama mutlaka Kılıçdaroğlu’nun) Başbakan’la ilgili siyasi nezaket sınırlarını aşan, karalamaya ve hakarete varan sözlerden sonra aynı platformlarda karşılaştıklarında el sıkışmaları ve hâl hatır sormaları? Ya da benzer biçimde Başbakan’ın küçümseyici, yukarıdan konuşan ve zaman zaman nobranlığa varan tavırlarından sonra Kılıçdaroğlu’yla ya da diğer liderlerle el sıkışması, hâl hatır sorması?
Bence Türkiye halkı bundan da bıktı ve sıkıldı. Böyle bir Türkiye’nin, yani sürekli olarak birbirini aşağılayan, sürekli olarak birbirini karalayan, sürekli olarak birbirinin yanlış yaptığını söyleyerek siyaset yapan, gergin, çatışmacı ve huzur kaçırıcı bir siyaset ortamından hoşnut değil. O nedenle de önümüzdeki seçimlerde seçime katılım oranının düşmesi bu nedenle de şaşırtıcı olmayacak. En azından benim için...
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025