Halil BERKTAY
Haftada bir “böyle” (“light”) yazsam çok iyi olurmuş; Girit serisinin ardından (21-22 ve 24 Mart) Tamer Bey öyle dediydi. Kâh sosyalizmle kâh milliyetçilikle hesaplaşacağım diye, artık nasıl bezdiriyorsam, kendim dâhil herkesi...
Gerçi, aklım da orada, Ano Vianos’taki o yaşlı çınar ağacının altında kalmadı değil. Var bir şeyler, kafamda belli belirsiz dolaşan, tam ifade edemediğim.
Şu hayatta benim yerim neresi ? Evet, Girit çok güzel gerçekten. Buğulu bir toprak, büyülü bir diyar. İlk ve hele ikinci gidişimde bunu çok keskin bir şekilde hissetmiştim. 1994 başıydı; Elizabeth’in (Zachariadou) düzenlediği Via Egnatia sempozyumunun gezelim diye ara verdiği, soğuk, rüzgârlı, bazen sağanak yağışlı bir Ocak günü. Cemal’in (Kafadar) kullandığı bir arabayla Rethymnon’dan yola çıkıp dağlara vurmuş; 1866 isyanında, ancak 260’ı silâhlı erkek, gerisi silâhsız veya kadın ve çocuk 900 küsur kişinin sığınıp Osmanlı ordusuna iki gün direndikten sonra kendilerini havaya uçurduğu Arkadi Manastırını da dolaşarak, yavaş yavaş tırmanmıştık İda masifine. Öyle tek tek zeytin ağaçları değil, zeytinlik de değil, zeytin denizi, zeytin ormanı nasıl olurmuş, o gün orada görmüştüm.
Çıktık, çıktık ve zeytin bitip çam başladı bir noktada. Ardından çamlar da bitti ve derken asfalt da bitiverdi ansızın. Haritada nokta nokta, hemen önümüzde toprak bir patikaydı bundan sonrası. Zirvenin az altındaki bir yamaçta, küçük bir köydeydik. Bir cenaze yeni kalkmıştı. Yolun çatalında, daracık üçgen şeklinde, hemen her tarafı cam bir lokanta bulduyduk. Biz içeri bakarken, orta yaşlı bir kadınla oğlu koşarak gelmiş, buyur etmişlerdi. Bugün gibi hatırlıyorum; hayatımda yediğim en güzel yemekti. İri iri doğranmış domatesi, peyniri, kırmızı soğanı, bol köy zeytinyağıyla tam bir Rum salatası. Makarna, köfte, parmak patates. Taze pembe şarap. Sohbet. Zamanın durduğu bir yer gibi gelmişti bana. Gerçekten tanrılar diyarıydı. Ayaklarımın altındaki İda dağının derinliklerinde bir mağara. Kronos, Rhea, Kouretes’in dansı. Ölmek için buraya gelebilirim, burada yatabilir kemiklerim –gibi tuhaf bir duyguya kapılmıştım.
Neredeyse yirmi yıl sonra Ano Vianos’taki küçük meydanda, çeşmeden akan su bu anıları da beraberinde getiriyordu. Düş müydü, gerçek mi ? Hoş bir duyguydu, insanın içini ısıtıyordu “bizimkiler”i oralarda hayal etmek. Geçmişle bir empati ânıydı. O toprakla geçici de olsa özel bir ilişki kurmamı sağlıyordu.
Da... gerçekten “benim” miydi oraları ? Çok zordu –ve zor– buna inanmak. Dedem ve babaannemin, anneannemin kökleri değil, benim köklerim. Onların yaşadıkları benim için bir “hafıza” değil, şu veya bu şekilde çalışarak öğrendiğim bir “tarih” sorunu. Kendi kendime tekrarladığım içindir ki, yapay bir “hafıza”ya dönüştürüyorum (dönüştürebiliyorum). Oysa...
Anılarım. Bütün reel anılarımın başlangıcı çocukluğumun İzmir’inde; doğup büyüdüğüm, dedem ve babaannemle oturduğumuz evde. (O yerleşmiş, “asrî”leşmiş, mütevazi ama alla franca, daha 1950’lerde Urla İskelesi’nin eski Rum evlerinden yazlık kiralayan hayat tarzını Girit’ten mi getirdiklerini, elli yılda İzmir’de mi edindiklerini, ikincisi doğruysa ne kadar hızlı bir değişim yaşamış olmaları gerektiğini sık sık düşünüyorum.)
Köklerim. İlkin, annem ve babamda. Onlardan öğrendiklerimde. Hayat derslerinde, namus derslerinde, kişilik derslerinde. İkinci olarak, küçük yaşta içine girdiğim Marksist düşünce âleminde. Her ne kadar sosyalist bir gelecek projesini artık paylaşmıyorsam da, bu kültür kıtasının olağanüstü zenginliğinde.
Memleketim. Dünyada ve Türkiye’de, şimdiki zaman.
Derslerim. Bilim. Tarih. Fikirler. Demokrasi. Özgürlük. Biri bitip biri başlayan mücadeleler.
Çekilebilir miyim öyle bir köşeye, deniz kıyısında bir taşra kasabasına, küçük bir evim olsun, ucuz yaşayayım, sabah erkenden suya atlayayım, yüzeyim, dalayım, kendi vurduğum balıkları pişireyim, dinlenirken kitap okuyayım, altlarını çizeyim, not alayım, serin rüzgârlara karşı uyuyayım...
Bu, uğultudan bunaldığımda uydurduğum bir masal. Çok çekici, ama hayır, ben kendimi biliyorum; yapamam. Çok yorulursam o zaman düşünürüm.
Ne Girit, ne geçmiş, ne de (İstanbul dahil) başka herhangi bir spesifik coğrafya. Kendi ruhumun ve düşüncelerimin ve daha yazıp anlatmak istediklerimin içinde yaşıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024