Hasan CEMAL
1970’lerde Franko diktasının zincirlerini kırıp yeni bir anayasayla demokrasiye geçen, AB’ye giren İspanya, barışın nimetlerinden yararlandı, zenginleşti. İspanya kaynaklarını kalkınmaya harcarken, Türkiye 1970’lerden itibaren silaha, savaşa yatırdı. İspanya’dainsanlar barış içinde yaşarken, bizim 50 bine yakın insanımız öldü, hâlâ da ölüyor. Böyle mi devam edelim, yoksa...
İspanya kaynıyor. Bir yandan euro krizi işsizlik ve yoksulluğu derinleştirirken, diğer yandan ayrılıkçılık hayaleti ülkenin birliğini tehdit ediyor.
Ayrılıkçılık, Katalunya’da sahne almış durumda. Barcelona’da Katalan milliyetçilerinin ellerinin üstünde “Katalunya, Avrupa’nın yeni bağımsız devleti” yazan pankartlar açılıyor.
İspanya’nın kişi başına düşen 35 bin dolarlık milli geliriyle en zengin bölgesi olan Katalunya, kendi kaynaklarını, refahını kriz döneminde ülkenin daha yoksul bölgeleriyle paylaşmak istemediği için Madrid’e başkaldırmış durumda.
İktidar partisi seçim kararı aldı.
Kasım ayı sonundaki seçimler, pratikte bağımsızlık için referandum anlamına geliyor.
Bu kez iş ciddi.
1970’lerin ikinci yarısında, kırk yıllık Franko diktası sona ererken İspanya’nın demokrasiye geçişinde ve AB’ye girişinde büyük rol oynayan Sosyalist lider (ve zamanın başbakanı) Felipe Gonzalez, yeni bir anayasa değişikliğiyle federal yanı daha ağır basan bir sistemin İspanya’nın birliğini koruyabileceğini, ‘Katalan ayrılıkçılığı’nın önünü kesebileceğini düşünüyor.
Bir an düşünün.
İspanya, Franko sonrası 1970’lerde özerk bölgelere ayrıldı. Katalunya da bunlardan biri.
Kendi parlamentosu var.
Kendi hükümeti var.
Kendi belediyeleri var.
Hepsini kendi oylarıyla seçiyor.
Kendi bayrağı var.
Kendi dilinde eğitimi de var.
Zengin ve refah içinde.
Kişi başına milli geliri 30 bin doları geçmiş, bizimkinin üç katından fazla...
Ama anlaşılan bütün bunlar Katalan milliyetçilerine yetmiyor.
Bağımsızlık diye bastırıyorlar.
N’olacak şimdi?..
Bu satırları yazarken elbette Türkiye var aklımda.
Kürt sorununu, PKK’yı ve PKK’nın baştan beri siyaset aracı olarak benimsediği şiddet ve terörü, Kürtlerin eşitlik taleplerini, Kürt milliyetçiliğini, bölge Kürtlerinde şöyle ya da böyle yer etmiş büyükKürdistan idealini düşünüyorum.
Ve kulağıma çalınıyor:
“Ne versek daha fazlasını ister PKK... Kürtçe eğitime de evet desek, yerel yönetim reformu da yapsak, onlar silah milah bırakmaz. Onların hayali bağımsız Kürdistan, yani Türkiye’yi bölmek, parçalamak...”
Bu görüşte olanların, şimdi benim Katalunya’ya ilişkin satırlarıma da sarılıp şöyle diyeceklerini de adım gibi biliyorum:
“Bak gördün mü, kendin de itiraf ediyorsun. Zenginlikse zenginlik, kendi kendini yönetmekse yönetmek, özerklikse özerklik, kendi bayrağınsa, kendi dilinde eğitimse, hepsi var. Ama yetmiyor işte, şimdi de bağımsızlık diye tutturmuşlar...”
Bizde böyle düşünenler malum.
Onlara verilecek yanıt da malum.
1970’lerde Franko diktasının zincirlerini kırıp yeni bir anayasayla gerçek demokrasiye geçen ve AB’ye giren İspanya, barışın tüm nimetlerinden yararlandı; kalkındı, zenginleşti; Baskların ETA ve terörünü yıllar içinde etkisizleştirdi, kıytırıklaştırdı; Katalunya dahil hiçbir özerk bölgede tek bir kurşun bile atılmadı; milliyetçi-ayrılıkçı akımlar, şiddet ve silaha başvurmaksızın demokrasi çatısı altında yaşadılar; barış içindeki ülke tüm kaynaklarını refah çıtasını yükseltmek için kullandı.
İspanya’nın 40 yılı böyleydi.
Ya bizim son 40 yılımız?..
Darbeler yaptık.
Kürtçeyi yasakladık.
Kürt kimliğini inkar ettik.
İspanya yeni anayasasıyla demokrasiye ve AB’ye geçerken biz 12 Eylül darbesiyle Diyarbakıraskeri cezaevinde kendi kimliklerini savunan Kürtlere dışkı yedirdik.
PKK’yı güçlendirdik.
Yaşanan acılarla PKK’nın Kürtlerin içinde kök salmasına ve bir realite olarak sahneye çıkmasına yol açtık.
Sonuç ortada!
İspanya kaynaklarını kalkınmaya harcarken biz silaha, savaşa yatırdık. İspanya’da insanlar barışın nimetlerinden yararlanırken, bizim bugüne kadar 50 bine yakın insanımız öldü.
Hâlâ da ölüyor.
Böyle mi devam edelim?
Yoksa, -silah ve şiddeti dışlamak koşuluyla- ayrılıkçılık dahil her türlü akımı, her türlü hakkı yeni, sivil bir anayasanın himayesi altında, demokrasiyi bir hayat tarzı olarak benimseyeceğimiz bir yola mı girelim?
Hangisi?..
Biraz ezberlerden, klişelerden uzak, çok boyutlu düşünebilsek...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024