Hasan CEMAL
Yıl 1992. Genelkurmay Başkanı’nın Başbakan’a değil, Milli Savunma Bakanı’na bağlanması konusunun üzerine gidiyordum. Kapısını çaldığım Başbakan Demirel, TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Başbakan Yardımcısı İnönü ve ana muhalefet lideri Yılmaz değişime olumlu bakıyordu. Artık engel kalmadı diye düşünüyordum. Yanılmışım. Kapısını çalmayı ihmal ettiğim bir makam daha vardı: Genelkurmay Başkanlığı, yani asker…
Yıl 2013. Aynı konu sorulduğunda Başbakan Erdoğan, “Şu anda gündemimizde böyle bir durum söz konusu değil. Zaten Genelkurmay Başkanlığı bana bağlı olarak çalışıyor. Halimizden memnunuz” diyor. Daha bir yıl önce Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın da “tarihi bir adım” olarak nitelendirdiği bu konu neden unutuluyor? Erdoğan da devletleştiği veya Ankaralılaştığı için mi yoksa?
Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve demokrasi...
Bu konuda, 2010 yılında çıkan Türkiye’nin Asker Sorunu isimli kitabım dahil çok yazdım.
Bu konu dediğim, demokrasilerde Genelkurmay'ın Başbakanlık'a değil, Savunma Bakanlığı'na bağlı olması keyfiyetidir eski deyişle...
Askerin seçilmiş ‘sivil otorite’ye tabi olmasıyla ilgili olarak yakın geçmişte birçok olumlu adımın sahibi olan AK Parti iktidarı bu konuda, öyle anlaşılıyor ki, tavır değiştirmiş durumda.
Anlaşılan diyorum, çünkü Başbakan Erdoğan geçen perşembe günü ATV - A Haber ortak televizyon programında, Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasına ilişkin bir soruyu kısaca şöyle yanıtlamış:
“Şu anda gündemimizde böyle bir durum söz konusu değil. Zaten Genelkurmay Başkanlığı bana bağlı olarak çalışıyor. Halimizden memnunuz. Gayet iyi yürüyor.”
Değişen nedir, bilmiyorum.
Demek ki, Başbakan Erdoğan bir yıl öncesine kadar halinden memnun değildi. Çünkü, partisinin resmi gündeminde Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı'na bağlanması yer alıyordu.
İHA’nın 26 Kasım 2012 tarihli haberinde Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ böyle bir değişikliği, “Demokrasimiz adına önemli ve tarihi bir adım” olarak niteliyordu.
Aynı haberde şu satırlar yer alıyordu:
“Meclis’te kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporunda da, ‘Genelkurmay Başkanlığı, demokratik bir rejimde bulunması gereken konum itibariyle Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalı’ önerisine yer verildi.”
Daha bir yıl önce durum böyleydi.
Bir yıl sonra da tam tersi.
Erdoğan “Halimizden memnunuz” diyor.
1992 yılında manşetlerde aynı tartışma…
Demirel’in başbakanlık dönemi aklıma geldi.
Kısaca anlatayım.
Sabah gazetesinde köşe yazarı olarak yeni çalışmaya başlamıştım.
1992 yılı baharı.
Özal Cumhurbaşkanı,Cindoruk TBMM Başkanı. Demirel Başbakan, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı’ydı. DYP-SHP koalisyonu vardı iktidarda. Ana muhalefet koltuğunda ise ANAP lideri Mesut Yılmazoturuyordu.
Bir konunun üzerine gitmiştim:
Genelkurmay Başkanı’nın bizde de Avrupa demokrasilerinde olduğu gibi Başbakan’a değil, Milli Savunma Bakanı’na bağlanması...
İlk demeci Başbakan Demirel’den almıştım, "Savunma Bakanı’na bağlansın" demişti. Ertesi gün Sabah’ın manşeti bu konuya ayrılmıştı.
Bir gün sonra Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü de olumlu tepki vermiş, bu haber de manşete çıkmıştı.
ANAP lideri Yılmaz’ın muhalefet olarak böyle bir değişikliğe hazır olduklarına dair yaptığı açıklama da Sabah’ın birinci sayfasında büyük yer bulmuştu.
Son olarak Cindoruk’un kapısını çalmıştım. TBMM Başkanı olarak böyle bir değişikliğin yapılabilmesi için kolaylaştırıcı rol oynayacağını söylemiş, bu da Sabah’ın manşetine çıkmıştı ertesi günü.
Memnundum halimden.
Çünkü, bir hafta boyunca yeni girdiğim gazetenin manşetlerinde dolaşırken, demokrasi açısından da iyi bir iş yaptığımı düşünüyordum.
İktidarı oluşturan iki partiyle ana muhalefet partisinin evet dedikleri, Meclis Başkanı’nın olumlu baktığı bir değişikliğin gerçekleşmesine, yani Genelkurmay’ın Milli Savunma’ya bağlanmasına herhangi bir engel artık herhalde kalmamıştı.
Yanıldım tabii.
Çalmadığım tek kapı, Aslanlı Kapı…
Burası Türkiye’ydi!
Başbakan’ın, Başbakan Yardımcısı’nın, ana muhalefet liderinin, Meclis Başkanı’nın kapısını çalmış ve bunların yeterli olacağını sanmıştım.
Yanıldığım nokta buydu.
Oysa, kapısını çalmam gereken bir makam daha vardı:
Genelkurmay Başkanlığı, yani asker…
Bu kapıyı, Aslanlı Kapı’yı ihmal etmiştim.
Nitekim, bir süre sonra bu kapının müdavimleri seslerini yükseltmeye başladılar. Burasının Türkiye olduğunu, bu ülkenin özel koşullarının bulunduğunu, böyle bir değişikliğe askerin kesin karşı olduğunu yazıp çizmeye, beni de eleştirmeye koyuldular.
Konu böylece ufak ufak buharlaşmıştı.
TBMM Başkanı Cindoruk’un kapısını bir kez daha çalmıştım, merakımı yenmek için.
İktidarla ana muhalefetin olumlu tutumlarını kamuoyu önünde açıkladıkları, angaje oldukları bir konunun neden buharlaşıp kaybolduğunu sorunca, TBMM Başkanı Cindoruk ‘asker’i işaret etmekle yetinmişti.
Bu tarihi adım neden unutuluyor?
Türkiye buralardan geliyor.
Daha düne kadar, demokrasi açısından tarihi bir adım olarak gündemde tutulan bir konu unutuluyor.
Neden?..
Erdoğan da Demirelleştiği ya da devletleştiği veya Ankaralılaştığı için mi yoksa?..
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024