Hasan CEMAL
Leonard Cohen dinliyorum sabah vakti, kocaman sesiyle söylüyor.
Herkes biliyor
geminin su aldığını,
herkes biliyor
kaptanın yalan söylediğini,
herkes biliyor
zarların hileli olduğunu.
Aklıma takılıyor.
Yoksa yalanda mı yaşamaya başladık?
Belki daha doğru deyişle:
Rejim gitgide kendi yalanlarının tutsağı haline gelirken, bize de kendi yalanlarını mı dayatmak istiyor?
Gazetenin başsayfasında bir haber:
"Partime dönüyorum."
Vay vay vay!
Devam ediyor:
"Genel başkanlık konusuna gelince... Bu talep delegeden gelir. Geldikten sonra değerlendirilir. Ne gibi bir karar alırlar, ne gibi bir adım atarlar şu anda bunu ben söyleyemem.”
Bir vay be daha çekiyorum.
Neredeyse gözlerim yaşaracak...
Partisine geri dönüyormuş...
Genel başkanlığına ancak yetkili kurullar karar verirmiş...
Delegeler oylarmış genel başkanlığını...
Gözlerimizin içine baka baka bunları söyleyebiliyor.
Parti hukukuna, kurallara ne kadar da saygılıymış, anlatabiliyor.
Son derece ciddi bir yüz ifadesiyle, bizden de bu sözlerine inanmamızı bekleyebiliyor galiba...
Hay Allah!
Akıl alır gibi değil.
Zekâmızla, aklımızla, her şeyimizle alay ediyor.
Bu söylediklerine inanmamızı bekliyor anlaşılan...
Ne kadar hazin.
O ne zaman bırakmış ki partiyi?
O partide bunca yıldır tek bir taş yerinden oynamış mı, onun haberi olmadan?..
O partinin hükümeti, onun onayını almadan tek bir adım atabilmiş mi?
O hükümetin başbakanı, tek bir icraat yapabilmiş mi, onun yeşil ışığı yanmadan?
Dinle bak!
O partiyi sen hiç bırakmadın.
O partinin lideri her zaman sendin.
O partiyle bağını görünüşte kestin.
O partide ipleri asıl elinde tutan hep sen oldun.
O hükümette ipleri asıl elinde tutan senden başkası değildi.
Anayasayı kaç yıl delik deşik ettin bu ipleri elinde tutmak için...
Anayasadaki yeminini sürekli çiğnedin, o iktidar iplerini elinde tutmak için...
Ne anayasanın emrettiği tarafsızlığa uydun, ne de partilerüstü davrandın.
Şimdi de karşımıza geçmiş, partine geri dönmekten dem vuruyor, parti hukukuna ne kadar da saygılı olduğuna dair hava basıyorsun.
O partiden hiç ayrılmadın ki.
Ne kadar acıklı.
Bizden yalanda yaşamamızı istiyorsun.
Yaşamayacağız!
Yalanı gerçek saymayacağız.
Yüzde 49 bunun kanıtı.
Vaclav Havel aklıma geliyor.
Totaliter rejimlerde, insanların nasıl yalanda yaşatılmak istendiğini çok iyi anlatır.
Totaliter rejimlerde, akılların nasıl tutsak alınmak istendiğini çok basite indirgeyerek anlatır.
Totaliter rejimlerde, insanların nasıl tek tip düşünmeye zorlandıklarını anlatır.
Totaliter rejimlerde, insanların olduklarından nasıl farklı davrandıklarına, yani aktörleşerek nasıl rol kestiklerini renkli örneklerle anlatır.
Bir manav, vitrinin üstüne,
soğanların, havuçların arasına ne
diye ‘Ey bütün dünyanın işçileri,
birleşin!’ diye yazma gereğini
duysun ki?
Niye yapsın ki bunu?
Gerçekten dünyanın bütün işçileri
arasında birlik olması fikriyle
gerçekten ilgili olduğu için mi ?
Öyle sanıyorum ki, dükkân
sahiplerinin ezici çoğunluğu
vitrinlerine koydukları sloganlara inanmıyorlardı.
Bu sloganlar onların gerçek
duygularını yansıtmıyordu.
Ama yıllardır yapılagelen bir şey olduğu için yapılmaya devam
ediliyordu.
Daha önemlisi, bu sloganları
asmayı reddetseler, başları belaya girebilirdi.
Bu da ‘toplumla uyum içinde’
nispeten huzurlu bir hayat
sürdürmeyi garanti eden binlerce
ayrıntıdan biriydi.
Bu sistemde bürokratik devlet
mekanizmasına, halkçı hükümet
adı takılır.
İşçi sınıfı, işçi sınıfı adına
köleleştirilir.
Bireyin ayaklar altına alınması,
onun nihai kurtuluşu olarak ilan
edilir.
Anlatım özgürlüğünün yokluğu,
en üst dereceden özgürlük olarak nitelenir.
Gülünç seçimler, demokrasinin gerçekleşmiş en güzel örneği olarak sunulur.
Bağımsız düşüncenin
yasaklanması, dünya görüşlerinin
en bilimseli olarak anlatılır.
Askeri işgal, kardeşlik
dayanışması olarak lanse edilir.
Çünkü rejim, kendi yalanlarının tutsağıdır.
Her şeyi tahrif eder, değiştirir bu rejim.
Geçmişi de... Bugünü de... Geleceği de... İstatistikleri de...
Bireyler bütün bu yalanlara
inanmak zorunda değillerdir.
Ancak inanıyormuş gibi yapmak
kendi haklarında daha hayırlı olur.
Bu nedenle, kendi içlerinde yalanı
kabul etmeseler de, yalanda
yaşamak zorundadırlar bu
rejimde...
Ama tekrarlıyorum:
Biz yalanda yaşamayacağız!
Yalanı gerçek saymayacağız.
Yüzde 49 bunun en açık işareti...
İyi ki Leonard Cohen var, sabah vakti ne güzel söylüyor.
Herkes biliyor
geminin su aldığını,
herkes biliyor
kaptanın yalan söylediğini,
herkes biliyor
zarların hileli olduğunu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024