Hüseyin ÇAKIR
“Ne o oldu da birden bire, Başbakan Erdoğan’ı, AKP’yi sert eleştirmeye başladınız” diye soruyorlar. “Askerî vesayeti sonlandırmış, sürekli özgürlük ve demokrasiden söz eden Başbakan’ı otoriter, AKP’yi otoriter rejim kurmaya doğru gitmekle suçlayamazsınız” diyorlar.
Bu minvalde sorular soranlardan bir kısmı hızını alamayıp: “Zaten siz solcuydunuz, Müslümanlar hep gericiydi size göre, aslınıza döndünüz, liberallere zaten hiç güvenilmez” diyorlar. Daha partizanca yazıp çizen, konuşanlar: “Hainlik, nankörlük, ihanetçi, işbirlikçi...” gibi bildikleri ne kadar bela sözcük varsa sıralıyorlar.
AKP’nin penceresinden ve birilerinin koltuklarının altından bakınca olan biteni böyle görüyorlar demek ki. Polis şiddeti yok; destan yazan polisler var, ölen, yaralanan aşağılanan, hakaret edilen yok; ayyaş, çapulcu, ahlaksızlar, hainler, işbirlikçiler, darbeciler... onlar, onlar... var. Onlara karşı da biz, biz... varız. Gösterin gücünüzü, çıkın sokağa titretin, korku salın onlara diyen bu ülkenin siyasi yöneticilerini gördük.
“Bu dil kutuplaştırıcı, kışkırtıcı, çatışmaya kapı aralıyor” diye eleştirildiğinde; “Kusura bakmayın ben buyum değişmem” sözü söylendiğinde, o birileri bu sözü cesaretlilik örneği olarak alkışlıyor. Hintli bir filozofun dediğine göre: “En cesur cesaret ve kahramanlık gösterisi, korkunun ve kaygının en yüksek olduğu durumlarda dışa vurur.” Birileri sürekli korku üretiyor. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi.
O hâlde, iktidarı eleştirenleri eleştirenler, siz de kusura bakmayın, fena hâlde yanılmışsınız. AKP’li olmayan, askerî vesayete karşı özgürlükler, demokrasi alanın genişletilmesi, Kürt sorununun çözümü için iktidarın olumlu politikalarını desteklemek, şartsız, şurtsuz AKP’ye, liderine biat yemini etmek değildir. Böyle anlamış olanlar varsa, bu, onların sorunudur.
İyi ki, Batı dünyasının parçasıyız!
Evet, Türkiye değişti ve değişiyor. Siyaset ve iktidar devleti yönetir, denetler konuma doğru gidiyor. Ancak bu, demokratik yönetim yöntemi olarak gelişmiyor. Eski metotla devleti ele geçirme, devlete hâkim olma ve bu yolla kendinden olanlarla rant bölüşümü ve paylaşımını organize edecek mekanizmalar kuruluyor. İslami- muhafazakârlık söylemi üstünden, yeni bir egemen zümre/ sınıfsal blok oluşumuna şahit oluyoruz.
Egemenlik el değiştiriyor, yer değiştiriyor.
Halk çoğunluğu demokrasi zihniyetiyle “millet iradesi adına” denerek, “iktidar partisine oy verenlerin, dinî inanç tercihleri, ahlaki değerleri doğrultusunda toplumu düzenleme” sözleri söyleniyor. Bunlar söylendiğinde rejimin adı, çoğunlukçu otoriter rejim olur. Mısır’da, Mursi’nin çoğunluk bende diyerek dokuz yaşında evlenme yasası ve benzeri uygulamalar yapması karşısında, “zalimden daha zalim oluyorsun” dedi Mısırlılar.
Elbette Türkiye Mısır değil. Türkiye, yarım yamalak da olsa parlamenter sistem geleneği olan, Batı’nın askerî, siyasi kurumlarıyla iç içe bir ülke. Askerî vesayet sistemini ayakta tutan da iki kutuplu dünyada, Batı sistemiydi.
Türkiye’nin küresel dünyanın parçası oluşunda Batı sisteminin (dış dinamiklerin), değişim ve demokratikleşmenin iç dinamiklerinin önünün açılmasında önemli rolü olmuştur. AB süreci olmasaydı, demokratikleşme de bu kadar yol alınabilir miydi?
NATO ve Batı dünyası, askerî vesayet sistemini savunuyor olsaydı bugünkü sonuca varılabilir miydi?Kemal Derviş’in ekonomi programı olmasaydı, bugünkü ekonomik büyüme ve istikrar sağlanabilir miydi?
Bunları da bir kenara not etmek gerekiyor.
Yeni egemen zümre; İslami- muhafazakârlık
Şerif Mardin’in “Türk Modernleşmesi”nde Ziya Gökalp’ten aktardığı, “...resmî medeniyet, halk medeniyeti”, çelişkisi hızlı kentleşmeyle birlikte yatay ve dikey olarak her alanda iç içe geçiyor ve karşı karşıya geliyor. “Halk medeniyeti”, “eski” egemen zümrenin egemenlik alanlarını adım adım ele geçiriyor. Yeni zümre (blok) kültürel, ideolojik ve sermaye sınıfı olarak hegemonya kuruyor.
İslami- muhafazakâr egemen blok. Ağırlıklı İslami gelenekten gelen, küresel sermaye ile birleşmiş büyük sermayedarlar. Aynı gelenek ve sosyal çevreden gelen büyük sermayenin yan sanayii, tedarikçileri. Yeniden yapılanan sivil ve silahlı bürokrasi, İslami aydın entelektüellerin önemli bir kesimi, mütedeyyin ”yeni” kentli orta ve yoksul kesimler. Yüzde elliyi bunlar oluşturuyor.
Bu bloku oluşturan ezici çoğunluğun kültürel, dinî ve ahlaki değerleri ile iktidarın İslami- muhafazakâr ideolojisi ve dünya görüşü bütünleşiyor, siyasal yapı ile cemaatçi yapı iç içe varoluşlarını tamamlıyorlar. Bu nedenle bu aşamada sınıfsal farklılık öne çıkmıyor.
İslami-muhafazakâr blokun içinde ve dışındaki sosyal, siyasal muhalefet konusu önümüzdeki haftaya.
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018