İbrahim Kiras
Devletin resmi kayıtlarına sızılarak yapılan diploma sahtekarlığı konusu her zaman her yerde olabilecek sıradan bir adli olay mı yoksa sistemdeki zaafların, bozuklukların, çürümenin bir yansıması mı?
Görüldüğü kadarıyla, gündemdeki konuyu “sıradan bir olay” kabul etmemizi isteyenlerin amacı siyasi iktidarın bu işten zarar görmesine engel olmak.
Diyebilirsiniz ki “Sistemin işleyişindeki arızalar giderilirse iktidarın işleyişi için de sağlıklı bir zemin bulunmuş olmayacak mı zaten?”
İyi ama mesele bu kadar basit değil ki!
“Böyle hadiseleri çok abartıyorsunuz, olur böyle şeyler” diyenler sistem ile iktidarı ayırmanın söz konusu olmayacağını, çünkü bugünkü sistemi büyük ölçüde bugünkü iktidarın tesis ettiğini -ve bu ikisinin birbirinin hayat kaynağı olduğunu- gayet iyi biliyorlar. Zaten bunun için kimileri meseleyi alelacele “Kemalist sisteme” bağlayıverdiler.
Türk tipi başkanlık modelinin problem çözmekten ziyade yeni problemler üretme istidadında olduğunu başından beri bilen biliyordu. Ama bilenler bildiklerini söylemedikleri için halkımızın yüzde 52’si bu sistemin bizim için uygun olduğuna karar verdi. Kurumların devre dışı bırakıldığı, denge ve denetlemenin olmadığı, devletin ve milletin kaderini değiştirecek kararların siyasi hesapların gölgesinde alındığı bir yönetim modeli geldi.
Böyle bir işleyişten “Yönetilemeyen devlet, yönetemeyen iktidarlar” tablosunun ortaya çıkması doğal herhalde.
Bunun her alanda yansıması olacak tabii…
Baksanıza, hiç kimsenin ruhu duymadan devletin kayıtları değiştirilmiş. Parayı bastıran diploma almış, kimi mühendis olmuş, kimi doktor. Hatta doçent ve profesör unvanları alıp üniversitelerde öğrenci yetiştirenler de varmış.
Olacak şey değil. Değil tabii ama uluslararası atıf endekslerinde adı olmayan, saygın akademik dergilerde bir tek makalesi çıkmamış olan doçentler profesörler bu unvanlara para vererek ulaşmış kişilerden daha mı doçent, daha mı profesör?
Bilenler biliyor ki Türkiye’deki eğitim kalitesi özellikle son on yıldır (2015’ten bu yana) sürekli irtifa kaybediyor.
En başarılı 500 üniversite sıralamalarında ABD’den 114, AB’den 131, Çin’den 103, Türkiye’den 5 üniversite yer alıyor. (Farklı bazı kriterlerin kullanıldığı başka indekslerde ise ilk 500’de bile yokuz.) her yerde beş üniversiteden bahsediliyor, oysa Türkiye’de 208 üniversite mevcut. Söz konusu beş üniversitenin de akademik kalitesi her yıl biraz daha düşüyor. Geri kalanlar için bir şey demeye gerek yok.
Zaten bu kurumlardan akademik kalite falan bekleyen de yok. Hatta kalitenin fazlası rahatsız edici bile olabiliyor. Geçtiğimiz yıllarda önce Şehir Üniversitesi’nin, sonra Boğaziçi’nin başına nelerin geldiği malum…
Yıllardır söyleyip duruyoruz: Birkaç köklü devlet üniversitesi ile birkaç vakıf üniversitesi dışarıda tutulursa, geriye kalan “yüksek lise”lerdeki eğitimin kalitesi liselerden daha iyi değil. Sayılarını çoğaltmakla övündüğümüz üniversitelerimizde uluslararası standartlarda eğitim de yok bilimsel araştırma ortamı da. Ne kütüphane ne laboratuvar. Çünkü sayı nitelikten öncelikli bizim için. Her şehre her kasabaya üniversite açınca, buralarda okuyan öğrencilerin sayısını çoğaltınca halktan oy isteyebiliyorsunuz ne de olsa. Akademik kaliteyi yükselttiniz diye kimsenin size oy vermeyeceğini de biliyorsunuz.
Peki, bu toplumun seçkinleri ne yapıyor? Dağa taşa üniversite kurmanın en başta üniversite kavramıyla çeliştiğini üniversite hocaları niye söylemiyorlar?
Evet, siyasi iktidar eğitimin kalite boyutuyla değil sayısal boyutuyla ilgileniyor, seçmene göz kırpıp “herkes üniversiteye gidebilsin” diyor. Bunu siyasi vaat olarak sunuyor. Aydınlarımız bu yanlışa itiraz ediyorlar mı? Kaç üniversite hocası bu konuda asırlık kurumsal tecrübelerin ve bilimin bulgularının ne söylediğini ortaya koydu?
Yanlış politikaların sonucunda yaşanan yurt dışına beyin göçü sorununa “Giderlerse gitsinler” şeklindeki yaklaşıma “O gidenler bizim gençlerimiz, bu milletin geleceği, bu ülkenin değeri” diye itiraz eden kaç “akademisyen” gördünüz?
Etnik kimlik sorunları, Abdülhamit mi Atatürk mü meselesi, hayat tarzı tercihleri, din ve mezhep aidiyetleri, kadınların giyim kuşamı gibi daha “cazip” sorunları konuşmak varken, eğitim kalitesi veya akademik özerklik gibi “sıkıcı” tartışma konularına girmek istemiyor mu aydınlarımız, akademisyenlerimiz, medyamız, sivil toplum kuruluşlarımız?
Birilerinin para karşılığında diploma sahibi olması gibi vahim bir skandal bile sistem sorunu olarak değil, söz konusu kişilerin ahlaksızlığıyla, dolandırıcıların becerisiyle, “Her yerde olur böyle şeyler” vs. diye açıklanmaya çalışılıyorsa içinde bulunduğumuz durumdan bir çıkış yolu bulunmasını beklemek fazla iyimserlik olur herhalde…
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
2.08.2025
29.07.2025
24.07.2025
19.07.2025
15.07.2025
4.07.2025
26.06.2025
29.05.2025
22.05.2025