Hüseyin ÇAKIR
Başlık bile başlı başına bir baskı, egemenlik ve iktidar hegemonyasını üstünüzde hissettiriyor. Bu durumun idrakinde olunca muhalif olmanın, muhalefet yapmanın özü ve biçim de normal koşullardaki gibi olabilir mi?
Bu ne demek? Öncelikle normal olmayan koşulların nedenlerini anlamak lazım. Sonra bu koşullarda: Nasıl muhalefet yapılır? Nasıl yeni seçenekler sunulur? Ve nasıl toplumun rızası muhalefet lehine kazanılır? Bu sorulara yeni politikalarla cevap vermek gerekir. Düşünsel, politik ve örgütsel konfor bozulmadan, yani alelade muhalefet, alelade popülist söylemle siyaset yaparak gerçekçi yeni yanıtlar verilemez.
Yükselen otoriter eğilimleri toplumsalın ürettiğini anlamadan, otoriterizme karşı muhalefet seçenekleri üretmek kolay iş değil. Hem iktidarı hem iktidarla halvet olmuş devleti ve de toplumu, toplumsalın “bildiği bilgi” ve zihin dünyası durumunu analiz ederek, iktidarın popülizm tuzağına düşmeden yeni bir muhalefet üretebilmek gerekiyor.
Otoriter liderle, seslendiği toplumsal kesim arasında kurulan politik popüler dil, algı ve politik zihniyet zinciri otoriter rejim kurulmasına toplumsal alan açıyor ve toplum çoğunluğu böyle kazanılıyor. Lider ve otoriter rejime razı ve rıza gösterme durumu oluşuyor. Bu rıza oluşumunun arkasındaki toplumsal ve siyasal kültürün; toplum hayatındaki aileden başlayarak, sosyal hayattaki bütün mikro iktidarlarda, yöneten ve yönetilen ilişkisinin ve işleyişinin, otoriter rejimlere rıza gösterilmesinde doğrudan bağlantısı var. Muhalefet yapan reel siyasetçiler bu bağlantıyı anlayarak ve görerek, demokratik işleyiş siyaseti üretmeliler.
Türkiye ve dünya otoriter rejimlerinin pratiklerinde görüldüğü gibi, otoriter liderler toplumsal kültürün “apolitik, lümpen bilincine” sesleniyorlar. Aydınların, entelektüellerin ve üniversite hocalarının her türlü yeni fikirlerinin ve eleştirilerinin; “millet” in değerleri dedikleri ideolojileştirilmiş “geleneklere” karşı olduğunu söylüyorlar. Böylece toplumsal kesimlerle, onlara seslenen aydın, entelektüel ilişkisinde güvensizlik ve nefrete dönüşen karşıtlık büyütülüyor. Sıradan olan en alt düzeydeki bilgi ve bilinç yüceltiliyor. Bu toplumsal kesim ve bilinç, karizmatik lider üretiyor ve yüceltiyor.
Karizmatik otoriter bir lider, toplumun -bireylerin- zihin ve iç dünyasına seslenen popülist söylemi iyi kullanıyorsa, bütün gerçekleri; din, milliyet, cinsiyet, gelenek, kültür vs. vs. istediği gibi eğip bükerek, kendisi ile toplum özdeşliği yaratıp içselleşen bir otorite kurabiliyor. Burada kurulan otorite siyasala tahvil ediliyor veya siyasalda kurulan otorite, toplumun içinde/özünde taşıdığı otorite ile içselleşiyor. Kurtarıcı, “bir bilen”, otorite ve otoriter lider kültünü toplum böyle yaratıyor. Otoriter lider ve otoriter rejim ile muhafazakâr toplumun önemli bir kesimi arasında, ideolojik, kültürel ve devlet kaynaklarının paylaşımından doğan maddi çıkar ilişkileri kuruluyor. Bu lider kültü ve otoriter rejimi mutlak ve ebedi gibi algılansa da, toplumsal tarihin bir zamanında mermer çatlıyor, parçalanıyor ve akıl başa geliyor.
Otoriter siyaset siyasal boşluk yaratıp orayı kendisi dolduruyor
Son yıllarda ülkemiz dâhil pek çok ülkede toplumlar, otoriter rejimleri baş tacı yapıyor. Otoriter rejimle yönetilen hiçbir ülkede askeri darbe ile iktidara gelen yok. Küreselleşme karşıtlığı, milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, Batı’da “İslami terör”, Türkiye’de bölücülük, Batı düşmanlığı, “antiemperyalizm” yoluyla, toplumun “rızası” sağlanıyor ve seçimlerle iktidara geliyorlar.
Otoriter rejimler, bir yandan baskı ve görünür görünmez şiddetin dozajını artırırken, öte yandan siyasal muhalefetin, sınıfsal ve sosyolojik tabanı ile ilişkisini kopartacak algı oluşturma yöntemlerini çok iyi kullanıyorlar.
Bugünün dünyasındaki otoriterleşmenin arka planına bakmak için, Hanna Arendt'in yarım yüzyıl önce, şiddet, otorite, totalitarizm hakkında yazdıklarını yeniden okumak ve üstüne düşünmek gerekiyor.
Arent, günümüz dünyasındaki sosyal, sınıfsal ve kimliğe dayalı temsili muhalefet siyasetinin, otoriter rejimler tarafından nasıl etkisiz hale getirildiğini Otoriterizmin Kaynakları'nda mealen şöyle anlatıyor: “Sınıfsal temsile dayalı siyasal örgütler etkin olarak var olduğu zaman sistem demokratik normatiflerle sürdürülebilir. Sınıfların ve sosyal kesimlerin siyasal temsiliyet bağları koptuğunda veya kopartıldığında başıboş kalanları radikaller ve otoriter (özcü siyaset yapan) siyasetçiler kendi etraflarına mobilize ediyorlar.” Arent bu çıkarımı, Nazizmin yükselişinin sosyolojik ve siyasal analizinden kalkarak yapıyor.
Türkiye pratiğini göz önüne getirin. HDP Kürtlerin siyasi temsilcisi iken Türkiye’de demokrasi talep edenlerin siyasi temsilcisi olmaya doğru yol alıyordu, kriminalize edildi, parti ile partinin sosyal tabanının ilişkisini kopartacak şeytani senaryolar üretildi. HDP ile Kürtler ve HDP’ye oy verenler arasında siyasal boşluk yaratılmaya çalışıldı.
HDP’yi PKK ile özdeşleştirmek ve oradan Suriye YPG bağlantısı kurup, bunu kullanarak; Kürtlerin, devletin ve iktidarın politikaları dışındaki her talebi terör, teröre destek, hainlik ve düşmanlık olarak ilan edildi. Zaten aynı gerekçe ile başkanları, eş başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, il ilçe başkan ve yöneticileri tutuklandı.
Buna rağmen HDP TBMM’de siyaset yapıyor, meşru alanda söz hakkını sonuna kadar kullanıyor. Bu koşullarda muhalefet yapma azmini bugün idrak edemeyebiliriz; bu günler geçtiğinde ve Türkiye’nin demokrasi mücadele tarihi üstüne konuşulmaya başlandığı zaman Kürtlerin ve HDP’nin değeri, anlamlı duruşu ve direnci anlaşılacaktır.
2019 seçimlerinde “boşluk yaratma” teorisinin Kürt seçmenlerde ne kadar etkisi olduğunu hep birlikte göreceğiz.
İkinci boşluk yaratma sırası aydınlara geldi. Toplumun her kesiminde öyle veya böyle etkisi olan aydınlar için, akıl, izan, hukuk ve adalete merhamet okutacak komplocu suçlamalar üretildi. Sonuç olarak sağ popülizmin bütün dünyada yaptığı, aydın, entelektüel düşmanlığı ve aşağılamasını gözlerimizi pörtleterek izledik ve izliyoruz.
İktidar, aydın ve entelektüelleri de, “yerli ve milli” olmamakla, “her türlü terörle işbirliği” yapmakla ve “güvenilmezlikle” suçlayarak, bu alanı da boşalttı.
Nihayet ana muhalefet partisi (CHP) ile sosyal tabanı arasında boşluk yaratmaya sıra geldi. İki argüman sahaya sürüldü. Birincisi, CHP’nin PKK ve FETÖ ile ilişkisi. Böylece CHP’nin laik, cumhuriyetçi ve Atatürk milliyetçisi-Türkçüleri’nin içine kurt düşürmek. İkincisi, içine bu kurt düşenleri, devletin ve iktidarın yeni Mustafa Kemal söylemi ile avlamak. CHP ile geleneksel sosyolojisi arasında boşluk yaratmak.
Arent’in dediği gibi “bu boşluk yaratıldığında mobilize etmek kolay.” Bu alanda ne kadar başarılı oldular kestirmek biraz zor.
En görüneni, Kürtlerin sokak muhalefetinin engellenmiş olması.
Sosyal medyada muhalefet yapanlar, trollerin hafiye takibi ile art arda gelen tutuklamalar sonucunda, kendi kendilerine oto sansür uygulamaya başladılar.
Yükseköğrenim gençliğinin muhalefeti Cumhuriyet tarihinin en “pasif/pasifize edilmiş” dönemini yaşıyor. 12 Eylül’ün ilk yıllarında bile, yükseköğrenim gençliği akademik, demokratik hakları için mücadele ediyordu. Öğrenci derneklerinin kurulması mücadelesi ve Nisan 1987 eylemleri gençliğin muhalif ruhunun dışa vurumuydu. O zaman da “kökü dışarda, devlet düşmanı” deniliyordu. Önüne gelene “terörist” suçlaması daha icat olmamıştı.
Siyasette hamaset değil gerçekçi cesaret gerekir
Böylesi dönemlerde muhalefetin alternatif siyaset biçimleri araması gerekiyor. Hayatı derinlikli anlamak için felsefe gerekiyor. Eğer değişim diye bir derdiniz var ise: Toplumsal değişim için dönüştürücü siyaset felsefesi ve buna göre yapılması gereken politik pratik olmalı. (Bu başka bir yazı konusu)
Bizde ana muhalefet CHP ne yapıyor? Var olan olguları, kendi tazeliği, yeniliği ve koşulları içinde kavramak yerine, ha bire kendi muhafazakar paradigma çerçevesine uydurmaya çalışıyor. O çerçeve de çok eskide kaldığı için bugünün gerçekliklerine bir cevap vermiyor. Kendi içine, kendi çevresine konuşup heyecan yaratmayı, politika ve sert muhalefet zannediyor. Bu haliyle ana muhalefet sürekli siyasal boşluk yaratıyor.
Hal böyle olunca iktidar aparatlarının ana muhalefeti pasifize edeceği ve tabanı/seçmeni arasında boşluklar yaratabileceği demagojik manevra yapacakları çok geniş alan açıyorlar.
Siyaset cesaret gerektirir. Öyle an gelir ki, size yaşa var ol diyenleri karşınıza alma cesaretini göstererek doğru bildiğinizi söyleme korkusuzluğu gerektirir. Çevrenizdeki şakşakçı, değişimden korkan, değişim olursa hiç olacağını düşünen muhafazakârla karşı karşıya gelmekten korkulmadığı zaman, kendini değiştiren muhalefet, -bu muhalefet kim olursa olsun- ülkeyi de değiştirmeye aday olur. İktidarın ve devletin sizi boşluğa düşürdüğü değil, sizin onları boşluğa düşürerek, toplumun size yüzünü dönmesini sağlayacak bir yeni muhalefet olma cesaretini göstermeniz gerekiyor.
Arent, “Politik alanın, sürekli bir çabayla, tekrar tekrar oluşturulması gerekiyor” diyor. İktidar demokrasiyi araçsallaştırdıkça, politik alanı daraltılıyor. Muhalefet bu koşullarda var olan duruma, erkin pratik-politikasına karşı muhalif olmanın ötesine geçerek politik alanı yeniden kuracak seçenekler sunmalı. Bunun anlamı, Saadet Partisi'ne, İYİ Parti'ye gösterilen samimiyeti HDP’ye de göstermeli ki, siyasal alanın çoğulculuğu ile siyasal alan genişletilebilsin.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır TESEV’in “ 2019’a Doğru Stratejik Değerlendirmeler’’ araştırma sonuçları ile ilgili CHP PM, YDK üyelerine yaptığı sunumda: “Sisteme karşı demokratikleşme mücadelesi vermelisiniz. Özgürlüğü seslendirmelisiniz, toplumun yüzde 80’inin temel beklentisi adaletin tesis edilmesi. Toplum adalet, özgürlük ve eşitlik istiyor.” “Şunu dersem şu şekilde damgalanırım, iktidar bizi şöyle tarif eder” gibi korkuları aşmaları tavsiyesi veren Ağırdır, bu korkuların hiçbir karşılığı olmadığının altını çizerek, “İktidar size siyaset sınırını çizmesin, siyaset yapma alanı zaten daralıyor. Bu alanı yeni fikirlerle, radikal kararlarla, dinamik bir yapı ile çözebilirsiniz” önerisi yaptı.
Umalım ki; bütün bu söylenenler dikkate alına…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.05.2018
13.05.2018
6.02.2018
29.04.2018
22.04.2018
8.02.2018
1.02.2018
25.03.2018
19.03.2018
11.03.2018