Levent Gültekin
Yaklaşık iki yıl önce bir yazımda mealen şöyle yazmıştım: Tek adam rejimleri toplumu bir arada tutan bütün kurumları, değerleri tahrip eder.
Ülke adeta çözülür. O tek adamın varlığı, onun yaydığı korku, uyguladığı baskıcı politikalar o toplumu bir arada tutan tek enstrümana dönüşür.
Sonra günün birinde o liderin başına bir iş geldiğinde, toplumu bir arada tutan değerler, kurumlar harcanmış olduğundan ülkeler dağılma eşiğine gelir.
Böyle demiş, Irak, Libya vb. gibi ülkeleri de örnek göstermiştim.
Amacım Erdoğan’ı Saddam’a benzetmek değil, gidişata dikkat çekmekti.
Bu amaçla hemen her yazımda “Erdoğan, ne yazık ki kendi kaderini Türkiye’nin kaderiyle eşleştirecek, kendisini ülke için vazgeçilmez kılacak politikalar uyguluyor” vurgusu yaptım.
Bir yıl önce Erdoğan şöyle bir açıklama yaptı: “Ben gidersem ülke yıkılır.”
Bu söz giderek AK Partililerin de benimsediği, tekrarladığı bir görüş haline geldi.
En son, geçtiğimiz günlerde sosyal medyada iktidara yakın hesaplardan şöyle mesajlar okudum: “Ey Iraklılar, Saddam’ı çok ararsınız. Saddam varken demokrasiniz, özgürlüğüz yoktu ama ülkeniz vardı. Şimdi ülkeniz de yok.”
Yani Erdoğan’a sahip çıkın.
Aslında AK Partililer, ‘Erdoğan giderse ülke, Irak, Suriye gibi olur’ korkusunu yayarak toplumun Erdoğan’ın etrafında kenetlenmesi için Erdoğan’ı Saddam’a benzetmekten bile imtina etmiyorlar.
Fakat bu korkuyu bilinçli olarak yayıyorlar.
Bütün bu gerginliği canlı tutuyorlar.
Yani her an savaşa girecekmişiz, her an ülkemize bir saldırı olacakmış, her an her şey olabilirmiş, bütün dünya bir araya gelmiş bizi yok etmek için çalışıyormuş, her an Irak ve Suriye gibi olabilirmişiz duygusunu canlı tutmak, gerçekmiş gibi göstermek için hem Erdoğan hem de çevresi gece gündüz bu minvalde konuşmalar yapıyorlar.
Ne yazık ki toplumu buna inandırmada başarılı oldular.
“Aman, Erdoğan’a bir şey olmasın yoksa ülke dağılır” endişesi giderek yaygınlaşıyor.
Sadece AK Partili seçmenlerde değil, benzer bir korku muhalif kesimlerde bile oluşmaya başladı.
Bir ülkenin, bir toplumun böyle bir korkuya teslim olması berbat bir durum.
Diyelim ki iktidar mensuplarının bilinçli olarak yaydığı, kimilerinin de inandığı bu korku gerçek olsun.
Bir ülkenin kaderinin bir lidere bağlanmış olmasından daha vahim ne olabilir ki?
Bir toplum, o toplumun aydınları, kanaat önderleri, akademisyenleri, siyasetçileri için özellikle de çapsız, beceriksiz, kifayetsiz muhalefet partileri için bundan daha büyük bir utanç ne olur ki?
“Erdoğan olmazsa yıkılacağız. Erdoğan olmazsa dağılacağız. Erdoğan olmazsa 79 milyonun hiçbir kıymeti yok. Erdoğan olmazsa burada bir devlet yok. Erdoğan yoksa o ülke de yok”demek, buna inanmak, bu çaresizliğe teslim olmak hakikaten akıl alır şey değil.
Bu kadar mı beceriksiz, bu kadar mı ödlek, bu kadar mı akılsız, bu kadar mı çaresiz insanlarız? Bu kadar mı çürük bir ülkeyiz?
Allah gecinden versin, Erdoğan da hepimiz gibi ölümlü bir insan. Ölümün kime ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Ne yapacağız bu durumda?
Eğer bu korku gerçekse, yani Erdoğan olmazsa Irak ve Suriye gibi olacağımızı düşünüyorsak, buna inanıyorsak ‘ülke düşmanları’ da bunu görmüyorlar mı?
Eğer iktidarın bize pompaladığı bu korku gerçekse ‘ülkeyi yok etmeye çalışan üst aklın’ yerinde siz olsaydınız ne yapardınız? Bir ülkeyi yok etmek, bir lideri yok etmeye bağlıysa niye başka yollar arasınlar ki?
Allah muhafaza Erdoğan’a yapacakları bir kötülükle bir ülkeyi dağıtabileceklerini biliyorlarsa, niye başka ve daha meşakkatli yolları denesinler ki?
Bunu aklınız alıyor mu?
Böyle yaparak, bu duyguya teslim olarak “Erdoğan olmazsa biz hiçiz, bu toplum hiç, bu ülkenin kurumları yok, toplumu bir arada tutacak değerlerimiz de kalmadı, devlet yok, varımız yoğumuz Erdoğan” demek, varsa ülke düşmanları denen bir odağa, Erdoğan’ı hedef yapmak anlamına gelmez mi?
Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, anlaşılır gibi değil.
Diğer taraftan ülkeyi tam da bu hale getiren bir lidere kurtarıcı gözüyle bakmak ayrı bir cehalet.
Zaten Erdoğan’ın politikaları sonucunda yani uygulanan bu baskıcı, çatışmacı, dışlayıcı, ötekileştirici politikalar neticesinde bu duruma gelmedik mi? Bu politikalarını hâlâ sürdürmüyor mu?
Peki o lideri kurtarıcı olarak görmek, bütün umudu o lidere bağlamak cehalet değilse nedir ki?
Bir ülkeyi dış güçler değil, hukuksuzluğu, kanunsuzluğu yıkar.
Bir ülkeyi dış düşmanlar değil, anayasasının askıya alınması yıkar.
Bir ülkeyi ‘üst akıl’ değil, iç çatışmadan beslenen; sabah akşam toplumu ayrıştıran, kavgayı körükleyen siyaset anlayışı yıkar.
Bir ülkeyi yabancı güçler değil, bağımsız yargısını, demokrasisini yok eden baskıyla, korkuyla toplumu bir arada tutacağını sanan siyasetçiler yıkar.
Bir ülkeyi düşmanları değil, bir ideoloji uğruna eğitimi çökerten çocukları ve cehalete mahkum eden anlayış yıkar.
Bir ülkeyi dış saldırılar değil; toplumu bir arada tutan değerleri, kurumları ortadan kaldıran onun yerine tek bir lidere itaati esas alan anlayış yıkar.
‘Üst akıl’ değil, seçilmiş siyasetçileri, aydınları, yazarları hapse atan, kaba kuvvetle sorunları çözeceğini sanan anlayışlara prim vermek yıkar.
Irak’ı dış güçler değil Saddam yıktı. Irak yıkılmıştı. Dış güçlerin müdahalesiyle dağıldı.
Hal böyleyken “Aman Erdoğan’a bir şey olmasın” diyerek onun uyguladığı bu yıkıcı politikalara teslim olmak yıkımı geciktirir, ortadan kaldırmaz.
“Biz atlatalım da çocuklarımıza yıkılmış bir ülke kalacaksa da kalsın” anlayışı kadar insanlıktan, vicdandan uzak bir anlayış var mı?
Bizim aptallığımızın, çaresizliğimizin, korkaklığımızın bedelini daha çok gelecek nesiller yani çocuklarımız ödeyecek.
Buna gönlünüz razı mı?
Peki ne öneriyorum: Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Hepimizin aklı, zekası, kabiliyeti var. Ülkeyi de rahatlatacak, Erdoğan’ı da girdiği bu açmazdan çıkaracak bir yaklaşım geliştirmemiz gerekiyor.
Erdoğan’a ve yanlış politikalarına karşı sesimizi daha fazla yükseltmeliyiz. Erdoğan’ı siyasetle durduracak, yanlıştan döndürecek bir organizasyona, akılcı politikalara ihtiyacımız var.
Bu yeni siyasete zihinsel olarak açık olmalıyız. Bunu yüksek sesle belirtmeliyiz.
Yazımın sonunda muhalefet partilerine de bir çift sözüm var:
Size oy veren insanların bile “Ya Erdoğan’a bir şey olursa…” endişesine kapılmış olmaları sizin açınızda utanç duyulacak bir durum.
Hiçbiriniz bu toplumun bütününe “Korkma ben varım” diyecek, toplumu buna inandıracak bir politika üretemediniz. O güveni veremediniz.
Bu akılsızlığınızın, bu çaresizliğinizin, bu yetersizliğinizin, bu iş bilmezliğinizin sonucu olarak insanlar Erdoğan’ın yaydığı bu korkuya teslim oldular.
Utanmazsanız siz bile yakında “Aman Erdoğan’a bir şey olmasın” çaresizliğine teslim olacaksınız.
Tarih sadece Erdoğan’ı değil, sizin topluma güven veremeyen, alternatif politika üretemeyen bu akılsızlığınızı, bu çapsızlığınızı da yazacak.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023