Levent Gültekin
Çocuklar ölüyor. İnsanlar evsiz, yurtsuz kalmış, sokaklarda yaşıyor. Yazarlar, gazeteciler, aydınlar hapse atılıyor. Ülke büyük bir yıkımın eşiğinde.
Böyle bir ortamda bir köşe yazısını kendim için ayırmam yakışıksız bir durum.
Fakat atılan iftiralara, yapılan tehditlere cevap vermediğimiz zaman bundan farklı anlamlar çıkarıyorlar.
Bir haftadır bir grup saray soytarısı meczup TV ekranlarında, internet sitelerinde, sosyal medyada bir kampanya halinde bana tehditler savuruyor.
“Sıra sana geldi.” “Bu adam hâlâ niye dışarıda? Savcıları göreve çağırıyoruz.” gibi akıl almaz sözler sarf ediyorlar.
Sadece böyle tehditler değil. Öyle sefil ruhlu, öyle pespaye, öyle insanlıktan yoksun sözler ediyorlar ki insan dinlemeye utanıyor.
İnsanlıktan çıkmış bir halde “Filanı da içeri alın” diye tempo tutuyorlar.
Çünkü kötülük ruhlarını o kadar esir almış ki, başkalarının başına gelen kötülükten kendilerine bir böbürlenme payı çıkarıyorlar.
Bu nedenle müsaade ederseniz bugünkü yazımda bu kimselere bir çift söz söylemek istiyorum.
***
Devlete sırtınızı dayamışsınız. İktidarın soytarısı olmanın verdiği rahatlıkla önünüze gelene istediğiniz kelimelerle istediğiniz hakareti yapıyorsunuz.
Bunu da yiğitlik, cesurluk, vatanseverlik sanıyorsunuz.
Herhangi bir konuda kendinize ait tek bir sözünüz, tek bir görüşünüz yok.
Kişiliğiniz, karakteriniz, ahlaki, insani bir kaygınız da yok.
Yapabildiğiniz tek şey soytarı yazıldığınız iktidarın gücüne güvenerek sağa sola tehdit savurmak, hakaret etmek.
Arkanıza aldığınız iktidar yeterince güçlü.
Asker de onda polis de. Yargı da onda medya da.
İstediği kimseyi hapse atıyor, istediği kimsenin malına el koyuyor.
Bunu engelleyecek, buna karşı duracak bir gücümüz mü var?
İktidar istedikten sonra elbette beni de hapse atar. Hatta hapse atmakla kalmaz isterse öldürür, isterse sürgüne yollar. Ne yapabilirim ki?
Hal böyleyken utanmadan hâlâ tehditler savuruyorsunuz.
Geçmişte arkadaşlık yaptığım insanlar bugün iktidarda.
İsteseydim onlarla beraber gücün, paranın, iktidarın safında yerimi alırdım.
Hapse atılmaktan, öldürülmekten korksaydım, ya sizin gibi gücün yanında yer alırdım ya da sesimi keser korkakça bir yaşam sürerdim.
Ama öyle yapmadım.
Sizin gelmek için kırk takla attığınız o makamların hepsini elimin tersiyle ittim ve onuruyla, haysiyetiyle insan gibi yaşamayı seçtim.
Sırf iktidar bu ülkeyi insan gibi yönetsin, biz de insan gibi yaşayalım diye işsizliği, yalnızlığı göze alma pahasına söylenmesi gerekeni söyledim.
Dilim döndükçe, imkan buldukça bu ülke nasıl daha huzurlu olur, nasıl insan gibi yaşayacak koşulları yaratırız diye kendimce bir çaba sarf ediyorum.
Vicdanınızı, aklınızı, insanlığınızı, kaybettiğiniz için bu çabaların ne anlama geldiğini bir türlü anlayamıyorsunuz.
Yazdım, Uyardım. “Yapmayın felakete gidiyoruz” dedim.
Yapma dediğimiz ne varsa yaptınız ve sonu felaketle bitti.
Şimdi utanmadan bütün suçu benim gibi, iktidara “Böyle yapma” demekten başka bir şey yapmayan insanların üzerine atıp, onlara düşman muamelesi çekiyorsunuz.
“PKK yandaşlığından yargılanacak”
Meczubun biri benim için böyle diyor.
“PKK’lı değilim” diye kendimi savunmayı bile zül sayarım.
Bir “dava” uğruna insanları ölüme göndermek çağ dışı bir aklın ürünüdür.
Böyle baktığım için bu sorun şiddetle, ölmeyle, öldürmeyle çözülmez diye yazdım, konuştum.
Tek bir çocuk daha ölmesin diye Kürt hareketinin sivil siyasette yer almasını savundum.
İster polis olsun, ister asker olsun, isterse de PKK’lı olsun.
Benim için ölen herkes bu ülkenin evladıdır.
Bu ülkenin çocukları ölmesin diye çabaladım, çabalıyorum.
Terörle mücadele ediyoruz diye insanların evleri başlarına yıkıldı, şehirler yerle bir edildi. Bu yöntemin yanlış olduğunu, şiddet sarmalını daha da büyüteceğini düşündüğüm, zarar gören insanların acısını yüreğimde hissettiğim için bu politikalara karşı durdum.
Fakat siz vicdandan, merhametten, akıldan, insanlıktan yoksun olduğunuz için ne dediğimizi, ne yapmak istediğimizi anlamıyorsunuz.
Eğer PKK’lı arıyorsanız çevrenize bakın. PKK şehirlere bomba döşerken göz yumanlara bakın. Terörle mücadele ediyoruz diye uyguladığı politikalarla adeta PKK’nın ekmeğine yağ sürenlere bakın.
Gerçi baksanız da bir şey değişmez.
Çünkü onlara bir söz söyleyecek ne cesaretiniz, ne kişiliğiniz ne de vicdanınız var.
Gölgesine sığındığınız iktidarın gücünü, kendi gücünüz sanıyorsunuz.
“Yurtdışına kaçacak, savcıları göreve çağırıyorum.”
Aynı meczup bir başka programda benim yurtdışına kaçacağımı söylüyor ve bu nedenle ivedilikle tutuklanmam için savcılara çağrı yapıyor.
Ben niye kaçayım? Bu ülkede herkes için huzurlu bir yaşam istemekten başka ne yaptım?
Yoksul insanların parasını çalanlar kaçsın. İktidarda kalma uğruna yanlış politikalarla ülkeyi felakete sürükleyenler kaçsın. Ülke felakete sürüklenirken bir makam, bir koltuk, üç kuruş uğruna bunlara sessiz kalan, ortak olan ahlaksız, vicdansız saray soytarıları kaçsın.
“Yolsuzluk yapmayın”, “insanları ölüme göndermeyin”, “ülkeyi felakete sürüklemeyin”, “burası hepimizin ülkesi,üç günlük iktidar uğruna bu ülkeyi harcamayın” dediğim için mi kaçacağım?
Tekrar edeyim: Kaçacak, korkacak, sinecek olsaydım en başından bana sunulan imkanları kabul eder iktidarın yanında saf tutardım.
“Bunun arkasında kim var? Bu kime güveniyor?”
İktidarın sosyal medya trolleri arkamda kimin olduğunu, kime güvendiğimi, nasıl böyle konuşabildiğimi merak ediyorlar.
Devlet elinizde. Eminim ki kiminle oturduğumu, kiminle arkadaşlık ettiğimi, kiminle ne konuştuğumu… hepsini biliyorsunuz.
Buna rağmen hâlâ böyle saçma sapan, pespaye sorular soruyorsunuz.
Yine de merakınızı gidereyim.
İnancımın bana öğrettiği bir şey var: Allah’ın dediği olur. İnanıyorum ki O’nun istemediği hiçbir şeyi yapamazsınız. O’nun istediği hiçbir şeyi de engelleyemezsiniz.
“Bir elime güneşi bir elime ayı verseniz de doğru bildiğimi söylemekten vazgeçmem” diyen bir peygamberin ümmeti olduğunu iddia eden soytarılar baskıyla, hapisle, tehditle insanları sindireceğini sanıyorlar.
Ne garip.
Demek istediğim: Buradayım. Anlım açık, başım dik bir hayat sürüyorum.
Vicdanım, ahlak anlayışım ülke sevdam neyi yapmamı gerektirdiyse onu yaptım. Neyi söylememi gerekli kıldıysa onu söyledim.
İmkanım olduğu sürece de söylemeye devam edeceğim.
Ne demişti Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç: “Zalim olmak ile mağdur olmak arasında bir tercihe zorlansaydık kuşkusuz mağdur olmayı tercih ederdik.”
Siz zalim olmayı seçtiniz, ben ve benim gibi gidişata itiraz edenler de mağdur olmayı.
Siz karakterinize, ahlakınıza, vicdanınıza yani kendinize yakışanı yapacaksınız. Biz de kendimize yakışanı.
Siz zalimliği seçtiyseniz, bunu da büyük bir gururla her ortamda sergilemekten geri durmuyorsanız bize ne demek düşer ki?
İnsanın karakteri, ahlakı neye müsaade ediyorsa öyle yaşar.
Kaderimizi karakterimiz belirler.
Bu nedenle kaderimizden kaçamayız.
Anlıyor musunuz?
Hiç sanmıyorum.
Çünkü işinize gelmiyor. Çıkarcılıktan, yalancılıktan, yalakalıktan, gevezelikten başka şey bilmiyorsunuz.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023