Levent Gültekin
İktidar ile CHP’li kimi ulusalcı muhalifler arasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı tuhaf bir ittifak var. Kanaatime göre iktidarın Kılıçdaroğlu’ndan rahatsız olmasının en önemli nedeni uzlaşmacı politikası. Yani ittifaklara açık olması, toplumun farklı kesimlerine sıcak gelecek isimlere parti kadrolarında yer vermesi, klasik CHP anlayışını geri plana çekip partiyi toplumun farklı kesimlerinin az da olsa kendini bulduğu bir parti haline getirme çabası.
Kılıçdaroğlu’nun bu stratejisi kutuplaşmadan beslenen iktidarın kutuplaştırma politikasına darbe vuruyor ve oluşan birliktelik tablosundan iktidarın tedirginlik duymasına neden oluyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sıklıkla vurguladığı “Millet ittifakını dağıtmamız lazım” cümlesine bu tedirginlik kaynaklık ediyor.
Çünkü yerel seçimlerde bir başarı varsa onun arkasında tam da bu strateji yatıyor. Ankara’da “İlla bizim partili biri olsun” demeyip Mansur Yavaş’ı aday yapması, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu gibi toplumun farklı kesimlerine sıcak gelebilecek klasik CHP’li algısı dışında bir imaja sahip birini aday göstermesi, dahası farklı partilerle ittifaklara açık stratejiye dayalı bir politika izlemesi iktidarı ciddi anlamda zora soktu.
Halbuki diyalogdan uzak, uzlaşmaya yanaşmayan, CHP’li kimliğini ön planda tutan, toplumun farklı kesimlerine kapalı, ittifaklara esneklik göstermeyen bir anlayış olsaydı, kuşkusuz iktidar daha rahat edecekti. İşte iktidarın toplumu kutuplaştırma çabasını zayıflatan bu politikanın, bu yaklaşımın yok edilmesini istedikleri için Kılıçdaroğlu’nun gitmesini ve Atatürkçülük kisvesi altında uzlaşmaya, diyaloğa kapalı, ittifaklara yanaşmayacak, kutuplaştırıcı politikalarına katkı sunacak birinin gelmesini arzu ediyorlar.
İktidarın bunu istemesi, bunun için çaba göstermesi kendi açısından anlaşılır bir durum. Tuhaf olan CHP’li kimi muhaliflerin durumu. Çünkü kimi muhalifler Kılıçdaroğlu’nu daha çok iktidarda tedirginlik yaratan bu politikalar ve yaklaşımlar üzerinden eleştiriyor.
Mesela şöyle diyorlar: “Filanı partiye niçin aldın”, “Falan kesimle niçin diyalog kurdun”, “Partinin tarihi kimliğini zedeledin”, “Atatürkçüleri tasfiye edip farklı kesimlerden insanlarla partiyi doldurdun”, “Atatürk’ün partisi olmaktan uzaklaştırdın”, “Yanlış ittifaklar içine girdin.”
Bütün bu eleştiriler bir anlamda Kılıçdaroğlu’nun tam da yukarıda bahsettiğim uzlaşmaya dayalı stratejisine yönelik. Bir anlamda Kılıçdaroğlu’nun belki de başarı getiren en doğru ve tek politikasına, yaklaşımına ve buna dayalı stratejisine eleştiri getiriyorlar.
Esasında Kılıçdaroğlu’na yönelik hepimizin farklı eleştirileri var. Mesela ülkede rejim değişirken ana muhalefet partisi olarak bunu engelleyecek sahici, kararlı bir politika izlemekte yetersiz kalması…
Sınır ötesi operasyonlar, dokunulmazlıkların kaldırılması gibi ülke için hayati bazı konularda iktidara destek vermek gibi yanlışlara düşmesi…
Ülkedeki gidişata toplumun dikkatini çekecek etkili bir siyaset üretmekte yeteri kadar başarılı olamaması…
Adları yolsuzluğa karışmış kimi partilileri yerel yönetimlerde aday yaparak dürüst siyaset iddiasına gölge düşürmesi…
Rejim değişikliğiyle beraber ülkede siyaset yapma biçimi bütünüyle değişmişken buna uygun yeni bir siyaset, yeni bir üslup, yeni bir politika belirlemekte yeterince başarılı olamaması…
Ülke parti devletine dönüşmüşken buna uygun etkili bir muhalefet sergileyememiş olması…
Grup konuşması yapmak, açılışlarda iktidarı eleştirmek, iktidarın yanlışlarını topluma şikayet etmek dışında caydırıcı, zorlayıcı, iktidarı köşeye sıkıştıracak eylem planı geliştirememesi…
Kendi partisini demokratikleştirmede, partiyi toplumun farklı kesimlerine açma çabasında yeterince mesafe kaydedememiş olması…
Ülke meselelerinin çözümüne yönelik sağlıklı, net, sahici çözümler üretme ve buna toplumu inandırma konusunda yetersiz kalması…
Parti içerisinde bir bütünlük oluşturamamış olması…
Bunlara benzer daha birçok eleştiri yapılabilir. Fakat bu tür eksikliklerini değil son dönemde hem parti için hem de ülke için başarı sayılacak sonuçların alınmasına neden olan stratejiye karşı çıkmak, bunun üzerinden Kılıçdaroğlu’nu eleştirmek hakikaten çok tuhaf.
“Filanı partiye niçin aldın?”, “Falan kesimle niçin diyalog kurdun?” “Şunlarla ittifak yaparak ülkeye zarar verdin”, “Partinin tarihsel kimliğin bozdun” gibi eleştiriler yöneltmek partinin iyiliğini istemek değil “Küçük olsun ama bizim olsun” anlayışına teslim olmaktır.
Dahası dar görüşlülüktür. Uzlaşma kültüründen yoksunluktur. İktidarın toplumu kutuplaştırıcı politikasının değirmenine su taşımaktır. Atatürkçülük kisvesi altında kendi kişisel çıkarını öncelemektir.
Bu arkadaşlar sanırım ülkedeki değişimi görmekte zorlanıyor. Rejim değişti. Siyasetin zemini kaydı. Devlet parti devletine dönüştü. Cumhuriyet felsefesi ağır yara aldı. Hal buyken parti bizim gibilerden oluşsun, farklı kesimlerden kimse olmasın, eski reflekslerle politika üretilsin, diyalogdan, uzlaşmadan uzak durulsun demek mevcut iktidarın değirmenine su taşımaktır.
Eğitimde, ekonomide, dış politikada… Her alanda devasa sorunlar var. Mevcut tıkanıklığı aşmak, bu sorunların üstesinden gelebilmek için Türkiye’nin uzlaşmaya, diyaloğa ihtiyacı var. Dahası kimliklerden, inançlardan, ideolojilerden bağımsız evrensel değerler etrafında kurulacak birlikteliklere ihtiyaç var.
CHP’nin yapıp ettikleri arasında belki de iktidarı tedirgin eden tek doğru politikasına karşı çıkmak, iktidara destek olmak ve tahribat devam etsin demektir. Üstelik iktidar CHP’nin bu yaklaşımından duyduğu endişesini açıkça ortaya koymuşken bu politikaları, açılımları, uzlaşma kültürünü partiye zarar veren yaklaşımlar olarak görmek, ülkeyi değil partiyi dahası onun üzerinden kişisel kazanımları dert etmektir.
En önemlisi de ülke ağır bir girdaba girmişken uzlaşıya, diyaloğa, birlikteliğe dayalı politikaya karşı çıkmak, Kurtuluş Savaşı başlatırken toplumun bütün kesimlerini etrafında toplayıp onlarla ittifak yapan Atatürk’ü zerre kadar anlamamaktır.
Ve bu eleştirileri Atatürkçülük üzerinden yapmak ise kendi dar görüşlülüğüne Atatürk’ü, Atatürkçülüğü perde yapmaktır.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023