Melih ALTINOK
Kürt sorununu, elbette ki kategorik olarak şiddeti reddeden politik tutumuzun ışığında yorumladık.
Ancak savaşın rantını yiyenler, bunu “Kürt halkına düşmanlık” olarak lanse etmek için çırpınıp durdular.
Uludere katliamı gibi somut olaylarda devleti ve hükümeti eleştirirken, bayram değil seyran değil provokatif katliamlarında PKK’yi de es geçmedik.
Yani yoksul bir halkın çocuklarıyla savaşın gerdeğine giren “makbul” İstanbul entelijansiyasının linçini göze alıp ilkesel duruş sergiledik.
Onlarsa “ezilen ulusun haklı şiddeti” gibi arkaik önermelerle ezilenlerin zaaflarına seslenmekten başka bir şey yapmadılar.
PKK’nin cezaevlerinde başlattığı ölüm oruçlarını hatırlayın. Mahallemizde hamasetin dilini pazarlayanlar, cezaevlerindeki gencecik çocukları ölüm için yüreklendiriyorlardı.
“Eylemi destekliyoruz. Ölene kadar devam edin” diyen BBP’nin simetrisinde...
Bu köşenin okurlarıysa insan canının siyaseten tehdit unsuru olarak kullanılmasının çağdışı bir yöntem olduğuna dair yazılar okudular. Hele ki bu insanların siyasi temsilcilerinin yasal ve meşru şekilde parlamentoda olduğu bir dönemde.
Nihayetinde Öcalan İmralı’dan neredeyse bu önermelerimizle bire bir örtüşen biçimde, hatta aynı kelimelerle ölüm oruçlarının bitirilmesini emretti.
Tabii ki bu “vijdanjörler” bize söylediklerini Öcalan’a söyleyemediler. Bereket eylem sona erdi.
Neyse, balık bilmese de olan biteni, ikiyüzlülüğü Halik biliyor mutlaka.
“Aracılık” faaliyetinden beslenenler manipüle etse de nerede durduğumuz ne diye yırtındığımız ortada:
Siyaset ve müzakere kanallarının Cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar açık olduğu bir dönemde, şiddete sarılan, onu sistematik olarak öven bizden değildir!
Hep tekerrür hep tekerrür
Sevgili Çetin Altan’ın dediği gibi, “Tekerrür eden tarih değil, insanların aptallığıdır”.
Bugün baş veren barış umuduna varan yol da yukarıda bahsettiğim şekilde bir seyir izledi.
BDP ve DTK yöneticilerinin yanı sıra, embedded yorumcularının ağzından “tarihte eşi benzeri görülmemiş bir imha ve inkâr sürecine şahit oluyoruz” laflarının döküldüğü günlerdi.
Bizler yeni bir müzakere sürecinin “ışığı” var diyorduk. AK Parti kongresindeki 63 maddelik manifestonun bir açılıma, reforma gebe olduğunu dair kulisler yazıyorduk.
Ustalarımızdan bile “Diktatörü (Erdoğan’ı) övmek için çırpınmayın çocuğum” zılgıtları yedik.
“PKK’nin silah bırakması önkoşul olamaz” diyen Nuray Mert de, o günlerde, yani üç beş ay önce, “Silah bırak demek teslim ol demektir” buyuruyordu. Sanırsınız ölen, öldüren, dağda gezen yoksul, naçar Kürt gençleri değil, kendisiymiş gibi.
Derken “Diktatör Esed gibi, Kürtleri de imha edecek” dedikleri Erdoğan Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir cesaret ve açıklıkla bombayı patlattı. MİT İmralı’da Öcalan’la görüşüyordu.
Meğer kahramanların “hiç bu kadar kötüsünü görmedik” dediği günlerde, bizler gibi süreci okuyan ve duyumlar alan Öcalan Erdoğan’a “umutlu” mektuplar” yazıyormuş...
Ardından bildiğiniz üzere BDP’liler Ada’ya gitti. Bugünkü barış iklime vardık.
Şimdi Selahattin Demirtaş bile “Yakın olduğumuz AKP’dir” diyor. Birkaç ay önce Kürt sorununun çözümünde Erdoğan’dan umutlu olduğunu söyleyen Leyla Zana’ya “çıkışını” hatırlıyorum da...
Bilumum ulusalcı da BDP’ye “Kürtleri sattınız” diye sitem ediyor. Tarık Akan AK Parti- BDP uzlaşısıyla çıkacak anayasanın referandumunda köy köy gezip “hayır” kampanyası yapacağını ilan ediyor.
Bizimkilerse, her şey apaçık ortada olduğu için dün olduğu gibi açık manipülasyonlara başvuramıyorlar. Ama yine çok telaşlılar.
Usul usul BDP’ye ve aslında tahammül edemedikleri barışın umuduna, siyasetin müzakerenin de geniş yer kapladığı “doğasına” ihtarlar çekiyorlar.
Üzümün şimdiki sapı başkanlık
Tabii ki Nuray Hanım da aralarında. BDP ve AK Parti’nin başkanlık sisteminin de içinde olduğu söylenen, anayasa ve çözüm konusundaki uzlaşma sinyallerinin “rahatsızlık yarattığını” iddia eden Mert “Tehlikenin farkında mısınız” diyor:
“Bu gerçeği fark etmeyenler varsa da, ben hatırlatmış olayım... Kürt meselesinin barışçıl çözümünün, bu türden pazarlık ve hesaplar çerçevesinde gerçekleşemeyeceğinin anlaşılmasında fayda var.”
BDP’nin organik aydınlarının “vesayetine” tepkisi ne olur bilemem. Ancak başta Kürtler olmak üzere tüm Türkiyeli demokratların bu maksimalist söylemin altındaki “barışa bahane bulma refleksini” artık göreceklerine inanıyorum.
Zira [sanırım Churchill’e ait] “Herkesi bazen, bazılarını her zaman, ama herkesi her zaman kandıramazsınız.”
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Konser iptalleri baydı
2.06.2022 - Elçiye zeval olmaz
17.05.2021 - 31 Mart’ta Binali Bey’e verdim, bu kez oyum...
11.05.2019 - Ekrem Bey size soruyorum ama cevabı Murat Bey’den bekliyorum
10.05.2019 - Sınırları aşmak
6.05.2019 - Pardon, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olmayan belediye mi var?
1.05.2019 - Yine ne varsa Atatürk de var!
29.04.2019 - Kılıçdaroğlu’na yumruk!
22.04.2019 - Erdoğan’ın yükü
17.04.2019 - Bu saatten sonra...
8.02.2019
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
16 Turk Devleti diye ogretmislerdi bize okulda, meger 18mis. Bu onemli bilgi icin tesekkurler Markar Bey. Bilgi degil masal aslinda ama onemli olan bu degil. Bu 16 veya 18 devlet hikayesi Gunes Dil Teorisinin veya Kemalistlerin tarihi yeniden yazmak cabasinin bir parcasi degil mi?