Perihan MAĞDEN
Ya, Sezen'e laf eden taşşş keser.
Bu ne samimiyet? dediğinizi duyar gibiyim.
Ama bu samimiyeti O kurdu.
Sahnelerden giderayak SEZENLİ YILLAR koydu son konser silsilesinin adını.
Silsileydi galiba.
Zorlu Center'da da bi şeyler olmadı mı? Kraliyet Filarmoni miydi, neydi?
E, zaten yaz boyunca - her yaz olduğu üzere- konser verdi durdu. Verdi durdu.
Sonra da Arena'daki son ve meşhur konser işte.
Müsameresi de varmış. Türkçesi: Görsel Şölen.
Koca koca adamlar, kadınlar ''Sezenimiz! Bırakma biziiiii!'' diye hüngür şakırt ağlamışlar.
Maalasef inanmıyorum.
Ağlayıp bağıranlara da inanmıyorum: Garanti değil özleyecekleri, özlemek istiyorlardır.
Hem otursunlar dinlesinler şarkılarını. Kayıtları yok edilmeyecek ya Görevimiz Tehlike misali.
SON KONSER hadisesine de inanmıyorum.
1 Jübileci milletiz. Bırakır, bırakır geri döneriz.
Sonra ''Dayanamadım,'' der Sezen. Çıkar geliverir birden.
''Ennn son bu asıl'' der. ''Sondan üç öncekiydi daha bi önceki.''
Keşke daha önce bıraksaydı. Bana kalırsa. Oysa.
Bi kere sesi bitti, gitti. Öyle gürül gürül çıkmıyordu epey zamandır yani.
Sürekli aşırı uzatılan konserler! Verdi de verdi.
''Hadi size davul çaldırayım. Hadi size bale yaptırayım. Vokalistimin dayısı çok yetenekli.
Dayı! Hadi bi uzun hava söyle bari.''
Yani böyle aşırı aşırı uzatılan, bi hayırseverlik, kadirbilirlik gösterisine dönüştü iyice yıllar içinde Sezen'in konserleri.
Hatta ben artık vokalistinin çok afacan ve marifetli kedisini sahnesine çıkarıp yün yumağıyla nasıl da güzel oynadığını, oynayacağını göstermesinden filan korkuyordum!
Bi de bitmek tükenmek bilmeyen Kadın Komedyen vitesi!
Arkadaş, ben Cem Yılmaz'ın stand-up'çılığını dahi tahammül fersa buluyorum.
Hep böyle bi ''Sizin için giyindim. Sırtı açık ama yemeyin beni!'' şakaları.
Tamam, kadın komedyenlik de zor zanaat.
Her kadının kendini Hürrem / Kösem/ Marie Antoinette filan sandığı bir ülkede, herkesin egomania'dan çatladığı BU topraklarda kendini hicvetme üstüne kurulu bu mizah anlayışı, seyirciyi ''eğlendirmeden bırakmam!'' cefakarlığı, Mother Teresa'nın İzmir şubesi olma kararlılığı da telakki edilebilir. Cömertçe.
Ama sıktı: ''Too, toooo much''dı.
Bak şimdi onun şahane 2 satırı düşüverdi aklıma:
''Gel yine sen beni ağırla
Ara sıra annene de uğra!''
Ya, kadın ''genius'' işte. Söz Büyücüsü.
Bu kadar mı iyi anlatılır Türk Erkeği?
Hem bizi (kadınları) ağırlarlar, ağırlayabilirler sırf; bi de annelerine uğramaları gerekir.
Ara sıra. Sık sık. Habire. Durmadan.
Anneyle oğlun arasına giren taşşşş olur! (Bunu da bilin genç kızlar!)
Ay korkular içinde yazıyorum bu yazıyı.
Bu kadın, bu Sezen, ruhumuzun İstiklal Marşlarını yazdı!
Her dönemeçte, her ihtiyaç anında ihtiyacımız olan 1 Sezen şarkısı; orada hazırdı.
Ben (o herhalde ben değildim) ''Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim''i dinleyip ağladığım zamanları bilirim!
''Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var'' satırını hayatının şu, bu, o dönemeçinde dinlememiş bi insan tanımadım, tanımak da istemem.
Onlara ''İçimizdeki Çinliler'' deyip geçelim.
Ama Sezen son yıllarda çok konuştu.
Mesela Boş Beşik tabir edebileceğim Saba Tümer onunla bi televizyon söyleşisi gerçekleştirdi, konuştu da konuştu!
Arkadaş bu kadar mı çok konuşulur?
Kuantum fiziğiyle sahte spiritüelliği karıştıran feci New Age kitapları, programları gibiydi. Anlattıkları.
Sonra benim ''Ninemin bir lafı vardır'', ''Milli Eğitimci babam bir gün-'' anılamalarından da Sezen'in, içime fenalıklar geldi!
Star dediğin BU KADAR anlatmaz.
Bırakır, dağınık kalsın.
Sıkıyorsa, biyografisini yazar.
Ki, Türkler'de sıkmıyor.
Türkanşımız bi kitap yazıyor; içinde Rüçhan Adlı yok, Cihan Ünal yok! Doğru dürüst.
Haydaaaaa! Ne halt edeyim ben öz sansürlenmiş, resmi biyografiyi?
Star ediğin Ajda gibi ulaşılmaz olur: ''O bir gölgedir, varlık sanırsın'' olur.
Bette Davis filan gibi sıkıp da çatır çatır çatır biyografisini yazma cesareti ve cüreti yoksa, dökülüp saçılırmış gibi yapmaz.
Bırakır, başkası yazsın.
Hatta Ajda'nın Naimciğime (Dilmener) yaptığı gibi, mahkemeye verir binbir yılını harcayıp kitabını yazan fanatik hayranını.
Yani Sezen ''O kadar çaldı ki yürekten'' biraz yordu yüreklerimizi!
Hayran dediğin bumeranga benzer: Aşıktır, hayrandır, hastadır. Sonra bakarsın; aaa, soğumuş senden.
''Hayırdır?'' demeye gelmez.
Hayranlığın tabiatında çok severken ederken birden soğumak, ya da yorulmak, ya da bıkmak da vardır.
Belki de Star'a duyulan sevgi, anneye/ çocuğa duyulan sevginin, aşkın, hayranlığın bir simülasyonudur.
Hani anneni seversin bezersin, seversin nefret edersin, seversin hor görürsün ya. Öyle.
1 de Sezen'in sosyal biçerik bacılığı var. Ondan bezmeleri hızlandıran.
Memlekette kritik bi durum mu var? Hop, kimsenin daha sonra hatırlamayacağı bir şarkı yapabilir Sezen.
Ya da bir kompozisyon ödevi kaleme alabilir.
Ama hep duygu, duygu, duygudur!
Yani elini tam anlamıyla taşın altına koymaz.
Serçe parmağını uzatır.
AMA hiçbir starın saçının kopmuş telini DAHİ uzatmadığı BU topraklarda, fedakarca mıdır?
Fedakarcadır.
BU kadarcığıyla DAHİ çarmıha gerilir mi?
Gerilir.
Yine de ''I am Ali'' belgeselini izleyin de görün.
Diyelim ring ömrü (raf ömrü gibi) bunca sayılıyken; gençliğin, gücünü, şanı şöhreti parayı pulu yıllarca ve yıllarca heba edip Vietnam Savaşını protesto etmek, asker kaçağı olmayı göze almak gibi büyük fedakarlıklar yapan Süperstar Ali gibi şeyler söz konusu mudur?
Burası Korkak Tavşanlar diyarı arkadaş!
Ne bekliyorsun?
Bu millet ''Korku dağları bekler'' lafını şiar edinmiş; ''Korkunun ecele faydası yok'' lafını değil maalesef.
Yani Sezen'in sosyal biçerik bacılığı da bana hep biraz çeyrek porsiyon, hep biraz fazla dolgusal geldi mi?
Geldi.
Yine de Sezen'e dil uzatan, nankör kedidir. Ayıplıdır, ayıptadır. Ayazda kalasıcadır.
O bizim fırtınalı gençliğimizdeki yemyeşil reçetemizdir.
Yerlidir. Yurdun malıdır. Fındığımız, asma bahçemiz, çocukken denize düşürdüğümüz oyuncak bebeğimizdir.
Bıktırdıysa da, bıktırır!
Bu aramıza başkalarının gireceği anlamına gelmiyor.
Şarkılarını her zaman herkes habire dinleyecek. Kaderde ve kederde var.
Ama sahnelerden (şimdilik?) GÜLE GÜLE SEZEN.
Yolun açık olsun.
Seni seviyoruz zaten. Ve ne biçim sevmeye her zaman mahkumuz.
Zaten.
Bu yazı ilk Nokta'da yayımlanmıştır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSon konuşan Korgeneral! 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMesele AK Partili belediyelere soruşturma izninin verilmesi değil… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“İmralı Kapısını Kapatmak, Süreci Sabote Etmektir” 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİlber Hoca'nın sulandırdığı su krizi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAç-Kapa: İmralı-Saray 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
5.02.2016
28.06.2016
21.06.2016
14.06.2016
6.02.2016
31.05.2016
24.05.2016
17.05.2016
26.04.2016