Perihan MAĞDEN
Şimdi Sağır Sultan bile kulaklığını taktığı saatlerde duymuştur: Vakti zamanında Dr. Erol Bey diye deli açması şarkılarıyla bildiğimiz, sonraları esnaf (bakın: bakkal demiyorum) parçaların prodüktörü, bir zamanlar Uzanlar’ın baş kâhyası, sonra da galiba ihbarcısı olan–
Bu adam “twitter” denen, kelimenin nasıl yazıldığından bile emin olamadığım, işte bana millerce uzak o âlemin (Sosyal Pavyon), büyük bir anarşisti, belki teröristi, kesinkes ajan provokatörü olarak ortalığı ne biçim sallıyor.
İlginç olan şu: Geçen gün çok kıymetli ve bütün bu magazinel dünyaların (bir nevi) içinde olan bir arkadaşım “Farkında mısın,” dedi, “adamın musallat olduğu bütün isimler bizim de nefret ettiğimiz kişiler. Hani aralarında, bir kişi yok ki, saldırdığı için bozulalım, ‘Buna da yapılır mı ya!’ diyelim.”
Doğru valla!
İsabetli bir nefret atışçısı/ kin ve intikam pilotu olarak illet isimlerin üstüne abanıyor Erol Köse. Bir anlamda, mutlak çoğunluğumuza “oh! oh!” dedirtiyor. Zira takıntılı olduğu isimler: fazlasıyla ortalıkta, ziyadesiyle şirret, bütün rahatsız edici özellikleri sayesinde de meşhur olmuş, köşe başlarını tutmuş, parsayı ziyadesiyle toplayan –korkunç şöhretler.
Seda Sayan’ın kendini bir nevi “God Mother” olarak konumlayarak nasıl esip üfürdüğünü, özgüvenden çatlamasına ramak kalmış bir haletiruhiyeye tamamen gömüldüğünü, her ne uyduruk araştırmayla “ennn güvenilir” filan çıkmışsa, bunu âlemin yüzüne gözüne sokmaktan dev bir (kırmızı ojeli) parmağa dönüştüğünü filan düşünürsek–
Harbiden google’layarak herkesin ulaşabileceği (üstelik gayet güzel) çıplakımsı fotoğraflarını saçtı diye ortalığa Erol Köse, tam bir Mafyöz Ana raconları kesmekten beis duymadı. Surata tükürmeler, çantayla itmeler filan. İğrençti.
Üstelik Erol Köse’ye benzer bir kumaştan kendini ısrar ve özenle dokumakta olan Nihat Doğan atıldığı gibi: “Açarsam kutuyu/ Görürsünüz gününüzü” tarzı tehditledi ortalığı. Köse’ye arka çıktı Dilli Doğan.
Seda Sayan’la olan “mazi kalbimde bir-iki-üç utançtır” janrından (her ikisi için de, anlaşılan) ilişkisini düşünürseniz–
Erol Köse haksız bir adam değil yani.
Taarruz ettiği bütün sahte yaldızların dökülmesinde yarar var. Sinirimizi de zaten, bozuyorlar. Biraz off olsunlar.
Münasebetsiz bir adam mı? Hem de nasıl.
Ölçüsüz mü, densiz mi, hadsiz mi, gel gitli mi? Bunların hepsinin cevabı korkarım evet.
Acun Ilıcalı jürilikle gündemin orta yerine (az biraz daha saygın ve üstelik para karşılığı) bir karpuz gibi yuvarlanmasına izin vermedi diye–
Çekti bombanın pimini: Reyting Mafyası üç bin parçaya ayrılıp on dört bin yana saçıldı. Asıl suçladığı partiler olan CEO İrfan Şahin’le Acun Bitmez Medya’nın akıbetini bilemiyoruz gerçi henüz.
Ergenekon İdeolojisi’nin gönüllü (ve muhtemelen ticari bağlantılı) neferleri olarak çalışan internet siteleri derhal ağaları/ kralları/ efendileri İrfan Şahin’in yanında yer alıp SERT KAYAYA ÇARPTI filan gibi manşetlediler: Meğer İrfan “ağbileri” bir zrilyonluk tazminat davası açmış Erol Köse’ye.
Türkiye’de bir zrilyonluk da dava açsan, beş bin liralık da; netice aynı. Beş bin lira verir taş çatlasa hâkimler. (Başbakan’a on bin lira verdirtiyorlar.)
Bu yüzden on yüz bin milyarlık davalar açmak yalnızca dava açanın NE kadar zengin, NE kadar güçlü, NE kadar mühim olduğunu dosta düşmana davulzurnalamak için seçilen bir “yöntem” –o kadar.
İrfan Şahin’in Doğan Grubu’ndaki (bu skandallardan sonra) durumu sis perdelenedursun–
Şunu anlamıyorlar mı? Erol Köse tehlikeli; zira kaybedecek hiçbir şeyi yok!
Onuru, gururu, mevkii, parası, pulu, statüsü, sorumluluğu, bilinci–hemen hiçbir şeyi yok ki Erol Köse’nin.
Ya yola böyle çıkmış, ya engebeli arazide yukarı doğru tırmanmaya çalışırken hepsini tek tek fırlatıp atmış sırtından.
Şimdi bir kuş kadar, ya da herhangi bir hedefe kilitlenip NE PAHASINA OLURSA OLSUN, vurmaktan vazgeçmeyecek bir hayalet/ bir avcı/ bir seri katil kadar bağlantısız, geri dönüşsüz, bir anlamda “özgür”. Bu yüzden de güçlü. Güçsüzlüğünün içinden bir “güç” yontmuş –inşa etmiş kendine.
Bazı kişilerin, “intikam aracı kurumu” olarak da kullandığını düşünüyorum Erol Köse’yi.
Medya Âlemi/ Magazin Uzayı o denli çamurlu bir bataklık kıvamını almış vaziyette ki; birbirinden intikam almak isteyen: burnunu sürtmek/ rezili rüsva etmek/ ipliğini pazara çıkarmak, bir sürü insan var muhakkak.
Bunların Erol Köse’yi “kiralık rezil edici” olarak kullanmak istemelerinden daha doğal bir durum düşünemiyorum, bu suni olarak şişirilmiş dünyalarda.
Yani aracı kurum: kiralık ya da dönemsel saldırgan/ tehditkâr/ muhbir potansiyelini de gözardı etmemek lâzım Erol Köse’nin.
Bir yandan yalnızca kirli olana, imajıyla hakiki personası arasında dağlar kadar fark olana (“fake”) ve bu sahtelik üstünden acayip yükselmiş olana çakan eğlendirici kahraman (Robin Hood) cephesi var; diğer yandan da pis bi anti-kahraman (Penguen) cephesi var Erol Köse’nin.
Joker’e de benzemiyor değil. Ya da Batman’in diğer kötü figürlerine: sevimli ve çok cepheli, itici ve bezdirici de.
Yani: her serseri mayın gibi, tehlike ihtiva ediyor ve yalama olmuş (cezadan korkmaz/ aldırış etmez) tabiatıyla eğlendirici hoşa da giden bir anti-kahramanı olduğu kadar, rahatsız edici (ve kurtulmak isteyeceğiniz) bir çıbanı da çağrıştırıyor.
Yıllar yıllar önce Kelebek Ödül Gecesi’ne gitmiştim Hürriyet’te. (Yani bilenip, “onlarla” yollarımı giderek ayırmamdan önceki zamanlar olmalı.)
Orda “groupie” kılığında (yaparım zira öyle fan clup taklitleri; özellikle “matrak” ya da “manyak” şöhretlere) Dr. Erol Bey’in yanına koşup “Hayranınızım!” filan demiştim. (Pek tabiidir ki: beni tanımadığını ümit ederek. Tanınmıyordum da zaten. Ya da hep tanınmamayı ümit etmekteyim.)
Arkasında Uzan Dağları, pek afili zamanlarıydı. Bariz şekilde benden rahatsız oldu. “Yanımda kartım yok,” dedi.
Kartını filan istediğim yoktu.
Ne yapayım zaten kartını? Bana verilenleri üç-beş dakka içinde yırtar atarım.
Ama kara gözlerinde bir “abyss” gördüm. Hani kedilerin sırtı kalkar, tüyleri dikleşir rahatsız edici bir şey görüp hissettiklerinde.
Aynen öyle oldum. Büyük bir rahatsızlık duydum gözlerinde “gördüğüm” bir şeyden.
Aynı his, Huysuz Virjin ve Erkan Özerman’la tanıştığımda da musallat oldu bana. Bu “üç” figüre dair bir “sezgi”.
Bence bazı insanlara, muhakkak “din” lâzım. Hakikaten.
Dinsiz idare etmek/ idame etmek hayatı; iyi ve ahlâklı olunca çok daha kolay zira. Ahlâklıysan, dinsizlik gider/ oluyor hayatta.
Böyle “abyss”li gözler ne anlama gelir? Kimdir gözlerinde uçurum taşıyan bu tipler; nerden geliyorlar, nerelerden?
Bunun cevabını bilmiyor, bazen hissedebiliyoruz yalnızca.
Ben de ruhumun sırtındaki tüylerin kabardığını hissettim işte: sezgisel bir ürkme, derin bir rahatsızlık.
Vardır mutlaka bir, ya da pek çok anlamı evrende. Vardır. Mutlaka.
Yazarlar
-
Akif BEKİİlber Hoca'nın sulandırdığı su krizi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMesele AK Partili belediyelere soruşturma izninin verilmesi değil… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“İmralı Kapısını Kapatmak, Süreci Sabote Etmektir” 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSon konuşan Korgeneral! 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAç-Kapa: İmralı-Saray 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
5.02.2016
28.06.2016
21.06.2016
14.06.2016
6.02.2016
31.05.2016
24.05.2016
17.05.2016
26.04.2016