Serdar KAYA
Yahya Kemal Beyatlı, Ali Kemal Bey’i “döneminin en kudretli yazarı” olarak nitelendirir. Köşe yazılarının yayımlandığı Peyam-ı Sabah ise, (muhtemelen sevenleri kadar sevmeyenlerinin de ilgi göstermesi nedeniyle) döneminin en çok okunan gazetesidir. Yine Beyatlı’ya göre, Ali Kemal Bey’in yazılarını hayranlıkla okuyanlar İstanbul’un elit kesiminden insanlardır. Ali Kemal Bey’i zaman zaman gazetedeki odasında ziyaret eden ve kendisine hürmet gösteren bu kimseler, onu “asrının eşsizi”(feridü’l-asr) addederler.
Beyatlı, Ali Kemal Bey’in Türkçeye hâkimiyetinden de takdirle söz eder. Ali Kemal Bey’in, Hüseyin Cahit (Yalçın), Namık Kemal, Cevdet Paşa ve Ziya Paşa’nın bile Türkçe yanlışlarını tesbit edecek çapta bir Türkçe bilgisine sahip olduğunu belirtir ve Süleyman Nazif’in onun bu yönüne atıfla, “Bu adam bir dâhidir” dediğini nakleder. Beyatlı’nın bu çerçevede verdiği bir diğer önemli bilgi ise, Ali Kemal Bey’in ömrünün son yıllarında bir Türkçe lügati yazmakta olduğudur. Türkçe kelimeleri tarihî metinlerden örneklerle ele alan ilgili lügat çalışması, Ali Kemal Bey’in linç edilmesiyle yarım kalmıştır. Ancak, Beyatlı, bu eserin tamamlanan kısmının dahi yayımlanması durumunda Ali Kemal Bey’in Türkçedeki kudretinin belli olacağını söyler.
İstanbul, 6 Kasım 1922
Ankara Hükümeti’nin bu profilde bir insanı kaçırması, doğal olarak İstanbul’da büyük bir infiale neden olur. Ali Kemal Bey’in arkadaşlarından Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Biraz Da Ben Konuşayım adlı (konu hakkındaki birincil kaynaklardan biri durumunda olan) kitabında kaçırılma hadisesinin ardından İstanbul’da yaşananları aktarır.
Şöyle ki, Ali Kemal Bey’in kaçırıldığının duyulmasıyla birlikte, Müslüman ve Hıristiyan halktan insanlar, bu gelişmeyi Ankara’daki milliyetçi kadronun artık İstanbul ile hesaplaşmaya başladığı şeklinde yorumlamış ve epey ciddiye almışlardır. Bu nedenle de,(henüz İzmit’teki linç hadisesinden haberdar dahi olmamalarına rağmen) müttefik devletlerin konsolosluklarına sığınmak istemişlerdir. Britanya Konsolosluğu’nun hem binası hem de bahçesi mahşer yerine dönmüştür. ABD Konsolosluğu’nun ise, izdihamdan kapısına yanaşmak dahi mümkün değildir. Zira artık can güvenliklerinin olmadığını düşünen ve evlerine bile gitmekten korkan çok sayıda insan, bir an evvel vize alarak ülkeyi terk etmek istemektedir.
Rıza Tevfik (Bölükbaşı), İngiliz yetkililerin, konsolosluğa sığınan Osmanlı vatandaşlarına engel olmadıklarını da belirtir. Hatta, İngilizler, hayatları birincil derecede tehlikede olan insanları İstanbul’dan Mısır’a götürmek üzere bir gemi de tahsis ederler. Bu gemi, 8 Kasım 1922 tarihinde Sarayburnu’ndan hareket eder. Ankara milliyetçilerinin gemidekilere bir zarar vermeleri ihtimaline karşı, bir torpidobot, Ege’ye varana dek gemiye eşlik eder.
Aradan dokuz gün geçtikten sonra, Sultan Vahdettin de benzeri bir şekilde İstanbul’dan ayrılır. 17 ay sonra, TBMM, Yüzellilikler listesini onaylar. Ekserisi siyasiler, bürokratlar, gazeteciler, askerler ve polislerden oluşan 150 kişi vatandaşlıktan çıkarılır. Asıl liste 600 kişiden oluşsa da, Lozan’ın koyduğu 150 sınırı nedeniyle istenilen herkesi Türkiye’den kovmak mümkün olmamıştır.
600 kişilik ilk listeyi hazırlayanların halefleri, bu listede kimlerin yer aldığını Türkiye halkına hâlen açıklamış değillerdir. Ama, listenin hazırlanması ve 150 kişiyle de olsa uygulamaya konmasının ne anlam ifade ettiği meçhul değildir. İktidara talip olan milliyetçi kadro, eline fırsat geçer geçmez ülkenin kadim siyasi kurumlarını ortadan kaldırmış, ardından da kendisine muhalefet etme potansiyeli olan herkesi mümkün mertebe ülkeden uzak tutmaya çalışmıştır. İlk yapılan bir askerî darbe, ikinci yapılan ise, darbe sonrası dönemler için gayet sıradan olan bir tasfiyedir.
İki soru
1. Düşünen insanların siyasi nedenlerle ülkelerinden kovulması, kalanların susturulmaları, susmayanların ise öldürülmeleri, bir ülkenin beşerî sermayesini nasıl etkiler? Böyle bir ülkede, meydan kimlere kalır?
2. Türkiye’de, yazarlara ya da düşünürlere değil de askerlere güvenme ve saygı duyma eğiliminin bugün bile güçlü olması ile yukarıdaki siyasi gelenek arasında nasıl bir ilişki olabilir?
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014