Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Siyasî casusluk suçu
29.10.2025
32
Ekrem İmamoğlu’na yönelik soruşturmalar dosyalarda depolanmış cephanenin kullanılması şeklinde sürüyor. Yargı, cumhurbaşkanı adayını iddiasından vazgeçirmeye çalışıyor. Casusluk suçlaması, aynı zamanda önceki dosyaların pek bir işe yaramadığının itirafı anlamına geliyor.

Casusluk, Soğuk Savaş döneminden kalma bir suç kategorisi. Hepimiz fazlasıyla bilgi sahibiyiz; çünkü sinema sanayii bu işten çok ekmek yedi, bizler de casusluk maceralarını nefesimizi tutup beyaz perdeden, sonraları da televizyondan izledik. Beyin yakan casusluk romanlarını da dahil ederseniz, karşımızda muazzam bir külliyat duruyor. Yani konu teknik bir konu değil, ne olduğunu en ince teferruatına kadar biliyoruz.

Hukuk muhafazakârdır, alışkanlıklarından kolay sıyrılmaz. Casusluk suçu, Soğuk Savaş döneminden kalma nesli tükenmiş suçlardan biri. Bugünün açık bilgilerle yoğrulan dünyasında pek bir kalıba sığmıyor.

TCK 328

Bizim filmlerden öğrendiklerimizi Ceza Kanunumuzun 328. Maddesi, anlaşılır bir formüle bağlamış. Şöyle diyor suçun konusu hakkında: “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgiler”. Konu “gizli kalması gereken bilgiler” olunca, özel sektördeki sanayi casusluğundan farklı olarak Kanun, doğrudan doğruya “Devletin yararları”nı koruyor. Şirketler, altın değerinde projeler geliştiriyor, rakip şirket bu bilgiyi ele geçirmek için akla gelebilecek her şeyi yapıyor. Burada başka biri değil, korunan özne devlet. Bu gizli bilgilerin de devlet katında üretilmiş ve saklanmış olması gerekiyor. Siz, gizli-saklı yöntemlerle devletin arşivlerinde veya kasasında saklanan bu bilgileri ele geçiriyor ve başka devletlere servis ediyorsunuz.

Bu bilgilerin, devletin yararı adına gizli kalması gereken bilgiler olması gerektiğini vurgulayalım. Devlet, kendi bürokratik usulleri ve kuralları çerçevesinde “devlet sırrı” diye bir kategori oluşturur. Şu filmlerde gördüğümüz, ince bir iple bağlanmış dosyaların üzerinde yazan “top secret” mührü ile bu bilgileri tasnif eder ve saklar. Casusluk amacıyla bu bilgileri ele geçiren birileri varsa, bu bilgileri korumakta acziyet ve zaaf gösteren sorumlu kişiler de vardır.

Bu suçu işlemekteki maksat ne olabilir?

Para gibi maddi bir çıkar meselâ. Soğuk Savaş dönemine özgü ideolojik tercihiniz, kendinizi servis yaptığınız devlete daha yakın hissetmek, yabancı devletten alacağınız destekle avantaj kazanmanız vs. de olabilir.

Kanun suçu, “askerî” ve “siyasî diye ikiye ayırıyor. Bizim konumuz siyasî casusluk. Şimdi şu soruya mantık sınırları içinde bir cevap bulmayı deneyin: “Hangi tür siyasî bilgi, casusluğa konu olabilir?”

Siyasî sır:

Kanunun gerekçesinde “siyasal casusluktan maksat, yabancı bir devlet yararına, Türkiye Devletinin veya vatandaşlarının veya Türkiye’de oturmakta, ikâmet etmekte olanların zararına olarak bilgilerin toplanması demektir; kamu sağlığına ilişkin, malî veya milletin maneviyatına ilişkin gizli kalması gereken bütün bilgiler casusluğun kapsamı içindedir.”

Gerekçe, “siyasal” kelimesini, ait olduğu kavram kategorisinin dışında değerlendirmektedir. “Milletin maneviyatına ilişkin gizli kalması gereken bilgiler?” ne demektir? Siyasî tarafı olabilir mi?

“Gizli kalması gereken siyasî bilgi” başka ne olabilir? Gazetecilik faaliyetinin, akademik saha araştırmalarının, kamuoyu araştırma şirketlerinin derlediği bilgilerin meşruiyet alanını tayin edebilmek ve suçu anlaşılabilir kılabilmek için çok önemli bir soru.

Bütün ömrünü Siyaset Bilimi alanında, bir uzman sıfatıyla geçirmiş biri olarak bir bilgiyi “gizli kalması gereken siyasî bilgi” kategorisine sokmakta çok zorlanıyorum. Meclisin gizli oturumunda açıklanan ve tartışılan herkesin bildiği “gizli bilgi” bu kategoriye girer mi? Ne var ki bu gizli bilginin saklanması konusunda düzenlenmiş ayrı bir kanun ve getirilmiş müeyyideler var. Milli Güvenlik Kurulu kararları da öyle. MİT görevlilerinin ifşa edilmesi de kanunla ayrı bir suç olarak tanımlanıyor.

Bu durumda TCK 328’in konu edindiği hangi siyasî karar, hangi siyasî plan, hangi sır “devletin yararı açısından gizli kalması gereken bilgi” olabilir? Güvenlikle alâkalı olanların tamamı “askerî bilgi” kategorisinde değerlendirildiğine göre, yabancı bir devlete verilecek bilginin, bizim devletimizin zararına, verilen yabancı devletin yararına olması gerekiyor.

Evet, ne tür bir siyasî bilgi, siyasî casusluğa konu olabilir? Aklınıza ne geliyor?

Devlet sırrı:

Anayasa’nın 26/2’de ve 28. Maddesindeki devlet sırrı kategorisi temel hak ve özgürlüklere getirilen istisnai sınırlama olarak yer almaktadır. “Devlet sırrı” kategorisi siyasî-askerî casusluk faaliyetinin açıklanması için çok kritik bir kategori. Üzerine bir sis bombası atarak, belirsizlikten yardım umamazsınız.

Çok gizli sayılması gereken askerî bilgilerin çoğunu, genel okuyucuya hitap eden askerî dergilerden, web sitelerinden elde etmek çok kolay. Bu bilgiler, doğrudan casusluk faaliyeti ile edinilmiyor. Açık bilgiler sistematik olarak derlendiği ve analizden geçirildiği zaman çok gerçekçi sonuçlara ulaşılıyor. Uydulardan alınan görüntüler, denizlerde gezen gemileriniz, hatta tersanelerde inşa edilenler dahil istatistiklere girmiş oluyor. Kısaca sır kavramının sınırları çok daraldı.

Siyasî sırlara gelince, onun varlığından bahsetmek daha da zor; çünkü gizli bilgiden çok kullandığınız yöntem ve analiz yeteneğiniz, açık bilgiyi sistematik takibiniz geride siyasî sır diye bir şey bırakmıyor. Bazen kendi ülkenizde olup bitenleri doğru kavramak için yabancı servislerin açık yayınlarını takip ederek daha sağlam sonuçlara varabiliyorsunuz.

Meselâ ABD’nin National Security Agency’nin web sitesi çok fazla bu türden bilgiler içeriyor.

Tekrar aynı yere geliyoruz. Gizli askerî bilgiler bir yana, siyasî casusluğun suç konusu nedir? Hangi bilgiler bu kategoriye girmektedir?

Bu soruların ışığında, Türkiye’nin cumhurbaşkanı namzedi Ekrem İmamoğlu’nun “siyasî casusluk” şüphelisi olarak tutuklanmasını, hangi kanunun hangi maddesine, gerekçesine ve Yargıtay içtihadına yerleştirebiliriz?

Yok! Koyabileceğiniz hiçbir yer yok.

Tam altı yıl önceye, 2019 yılına ait seçim kampanyasındaki faaliyetler soruşturuluyor.

Bir siyasî rakibi itibarsızlaştırmak ve etkisiz kılmak için yürütülen bir soruşturma olduğu iddiasının arka planında bu yokluk hali var. Casusluk, kanunlarımızda yer almayan “vatana ihanet” suçunun yerine ikame ediliyor. “Yabancı bir devlete kendi devletinin aleyhine bilgi vermiş biri, Cumhurbaşkanı olamaz.” Suçlamanın akla uygun ama hukuka aykırı tek gerekçesi bu tezi ispatlamak olmalı.

Ekrem İmamoğlu’na yönelik soruşturmalar dosyalarda depolanmış cephanenin kullanılması şeklinde sürüyor.

Yargı, cumhurbaşkanı adayını iddiasından vazgeçirmeye çalışıyor. Casusluk suçlaması, aynı zamanda önceki dosyaların pek bir işe yaramadığının itirafı anlamına geliyor.

Yalnız bu tür suçlamalar ateşin içindeki kestaneyi çıplak elle almaya benziyor.

Boş… Bomboş… Saçma…

Çılgınca…

Çok cüretkâr…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar