Serdar KAYA
Toktamış Ateş, ölümünün ardından, en çok mülayim üslubu ile anıldı ve takdir edildi. Türkiye siyasetinin kavgacı ortamına rağmen üslubu konusunda hep özenli olan Ateş, bu takdiri büyük ölçüde hak ediyordu. Ancak, pek çok yorumcu, ilgili üslubu Ateş’in demokratlığının bir göstergesi olarak da sundu. Bu yaklaşım, bir sözün ifade bulduğu üslup ile içerdiği mana arasındaki önemli farkı gözardı ediyordu. Hâlbuki manası demokrasinin en temel ilkelerine aykırı olan sözleri dahi nezaketle söylemek mümkündür. İlgili üslup, o sözleri ya da sahibini demokrasi yanlısı kılmaz.
Eşitlik
Sağlığında Toktamış Ateş’in de defalarca belirttiği gibi, demokrasi bir uzlaşı rejimidir. Demokrasilerde, insanlar, birarada yaşamanın kurallarını birlikte oluştururlar. Demokrasileri teokrasilerden ve diğer otoriter rejimlerden ayıran temel özellik de zaten budur. Demokrasilerde, kurallar, yukarıdakiler tarafından aşağıdakilere dikte edilmez. İstisnasız herkes, aşağıdadır ve eşittir. Kimi insanların dışlanmalarına, ezilmelerine ya da ayrımcılığa uğramalarına karşı (demokrasi adına) dile getirilen her türlü itirazın çıkış noktası, bu prensiptir.
Kemalistlerin bu prensiple araları hiçbir zaman iyi olmadı. Peki, Toktamış Ateş daha mı farklıydı?
Ateş’in diğer Kemalistlerle arasında önemli farklar bulunmadığını söylemek insafsızlık olur. Ancak, kendisinin pek çok konuda klasik Kemalist bakışın içinden konuşmadığını söylemek de mümkün değil. Örneğin, Ateş, Bugün gazetesindeki 5 Şubat 2008 tarihli yazısında, dersine giren başörtülü öğrencilerden rahatsız olmasa da, bu durumdan hoşlanmadığını belirtmiş ve hem Türk Devrim Tarihidersi verip hem de başörtülü bir öğrenciye ders anlatmanın bir çelişki olduğunu söylemişti. Aynı gazetedeki 3 Mayıs 2008 tarihli yazısı ise daha da vahimdi. Zira Ateş, bu yazısında, Fatih’teki evinin etrafındaki çarşaflıların sayısının artmasını “türeme” kelimesiyle ifade etmiş ve “Daha çok Çarşamba ve Draman taraflarında görülen bu hanımlar, şimdi Fevzi Paşa Caddesi’nin, sağ tarafındaki sokaklara dadandılar” gibi bir cümle kullanmıştı.
“Türeme” kelimesinin Türkçede ekseriyetle hayvanlar için kullanıldığı malum. “Dadanma” kelimesi ise, (özellikle yukarıdaki cümledeki hâliyle) hadlerini aşarak ait olmadıkları bir alana tecavüz eden insanları akla getiriyor. Her iki ifade de, yukarıdan aşağıya bakan (ve hatta baktıklarını dehümanize eden) bir perspektifin dışavurumu.
Ateş’in yazılarında benzeri başka örneklere rastlamak da zor değil. Ama eşitlikten söz etmek ile eşitliği bir değer olarak içselleştirmek arasında önemli bir fark olduğu herhalde bu kadarından anlaşılabilir. Zira birarada yaşamanın kurallarını hep birlikte oluşturmak durumunda olduğunuz insanlardanevinizin mutfağına dadanan haşerelermişçesine söz ederseniz, demokrasi çerçevesinde izah edilebilmek bir yana, her şeyiyle demokrasinin antitezi olan bir tavır sergilemiş olursunuz. Bir kez bunu yaptıktan sonra, sözlerinizi “nezaketle” dile getirmiş olmanız pek bir şeyi değiştirmez.
Sonsöz
Toktamış Ateş, demokrat olmayan bir demokrattı. Şöyle ki, hızla değişmekte olan bir ülkede geçirdiği ahir ömründe, düşüncelerini Kemalizm’den bağımsız olarak yeniden inşa edebilmesi mümkün olmadı. Bu nedenle, demokrasiye dair en temel değerlerle dahi uzlaştırılamayacak kimi düşüncelerini ömrünün sonuna dek büyük ölçüde korudu. Ancak, o aynı zamanda kimi fikirdaşlarının bir kaşık suda boğsalar doymayacakları insanlarla el ele tutuşabilen, karşılıklı oturup tartışabilen bir insandı. 90’lı yıllardaAbdurrahman Dilipak ile birlikte bir televizyon programı yapması ve bir dizi konferans vermesi, (her ne kadar normal şartlar altında bahis konusu dahi olmaması gerekecek kadar doğal olsa da) Türkiye ve Kemalistler özelinde gayet sıradışıydı. Bu ikinci yönü, Ateş’i Türkiye’nin ilginç renklerinden biri hâline getirdi. Çünkü, düşünceleriyle olmasa da, tavırlarıyla demokrat olmayı başarmıştı.
Kitap Notu:
Toktamış Ateş, bazı yazılarında eski İstanbul’u anlatırdı. Kimi zaman yarım asır öncesine dair ilginç tasvirlerin ve anlatıların yer aldığı bu yazıları bir yayınevi derleyip kitaplaştırırsa, ortaya çok güzel bir çalışma çıkacağını düşünüyorum. Bir devre ışık tutan bu gibi metinler unutulup gitmemeli.
twitter.com/derinsular
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Resmin Yunus Emre'siydi, İbrahim Balaban
9.06.2019 - AFFET BİZİ YAVRUM
17.06.2018 - Biz Bir Toplum Değiliz
6.04.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (5): 2005 karikatür krizi
23.03.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (4): Hasan, Türkiye ve Kemal
16.03.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (2): İslam ve Batı
20.01.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (1): Avrofobi
15.01.2015 - Amerika’yı kim keşfetti?
17.11.2014 - Türk gibi düşün: Merak değil nefret et
1.10.2014 - 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ne dair notlar
12.08.2014
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
































sena tutuncu
Yazınızı iki kez okudum. Anlamadığım için değil , aynı hazzı tekrar almak için... Kelime kelime ... Anneniz ve Babanız büyük bir nimet içindelermiş , çektikleri sıkıntılar bu nimetin yanında hiç kalır.