Serdar KAYA
27 Mayıs (1960) öncesinin meşhur efsanelerindendir: Adnan Menderes, üniversite öğrencilerini işkence altında öldürtmekte, sonra da kıyma makinelerinden geçirtip tavuk yemi yaptırmaktadır. O günleri çok fazla bilmeyip bu efsaneyi bugün duyanlar, muhtemelen, “Böyle bir saçmalığı kim ciddiye alır ki?” diyeceklerdir. Ama bu haberi Anadolu Ajansıgeçmiş, CHP basını süslemiş ve neticede hatırı sayılır sayıda insan memleketin bir “korku cumhuriyeti”ne dönüştüğüne inanmıştı.
İstenen olup da darbe gerçekleştikten sonra ise, kendisine Milli Birlik Komitesi adını veren cunta başa geçmiş ve kıyma makinelerinden geçirilen üniversite öğrencileri konusunu araştıracağını duyurmuştu. Sonrasında da, halka verilen söz tutulmuş ve Et ve Balık Kurumu’na çıkartma yapılarak, olmayan öğrencilerin cesetleri aranmıştı.
Özetle, insanları olmayan şeylere inandırmak zor değildir. Hatta bugün dahi Türkiye’de Adnan Menderes hakkındaki bu gibi iddialara inananların sayısının az olmadığı söylenebilir. Bu durum, şaşırtıcı da değildir. Çünkü böyle iddialar, güçlerini, çürütülmelerinin zorluğundan alır.
Russell’ın çaydanlığı
Filozof Bertrand Russell, 1952 yılında yazdığı bir makalede, yanlışlanması zor konulara dair bir örnek verir: Bir insanın çıkıp da, Dünya ile Mars arasında bir yerde bir çaydanlık bulunduğunu, bu çaydanlığın tıpkı diğer gezegenler gibi Güneş’in yörüngesinde dönmekte olduğunu, ancak teleskoplarımızla görünemeyecek kadar küçük olduğu için yerini tesbit etmemizin mümkün olmadığını söylemesi durumunda, bu argümanı çürütmek mümkün olmaz. Zira, sırf varlığını tesbit edemiyor olmamızdan hareketle, Güneş Sistemi’nde küçük bir çaydanlığın bulunmadığı sonucuna varamayız. Ama bu sonuca varamıyor olmamız, Güneş’in yörüngesinde böyle bir çaydanlığın bulunduğu anlamına gelmez.
Adnan Menderes örneği de böyledir. Bugün elimizde Adnan Menderes’in gençleri kıyma makinelerinden geçirtip tavuk yemi yaptırdığı yönünde herhangi bir bilgi yok. Hiçbir zaman da olmadı. Dolayısıyla da, böyle bir iddiada bulunanlar, bu iddialarını somut bilgilerle desteklemedikleri müddetçe ciddiye alınamazlar.
1 Mayıs 1977 tarihinde CIA ya da derin devletin keskin nişancılarının Sular İdaresi ya da Intercontinental binası üzerinden kalabalığın üzerine ateş açtıkları iddiası da, Russell’ın çaydanlığını akla getiriyor. Çünkü, tıpkı uzay boşluğundaki çaydanlık gibi, sözkonusu keskin nişancılar hakkında da elimizde herhangi bir somut bilgi yok. Yani “keskin nişancılar”, “CIA” ya da “derin devlet” dediğimizde, bir bilgiden değil, kanaatten söz ediyoruz. Bu kanaatin popüler bir kanaat olduğu doğru. Ancak bir kanaatin popüler olması, onu daha gerçek kılmıyor.
Ne var ki, bu popüler kanaat, Türk solu için adeta tartışma kabul etmez derecede açık bir gerçekdurumunda. Halbuki, bilgi ile desteklenmeyen bir argüman, tartışma kabul etmemek bir yana, geçerlidahi değildir. Bu durumu Türkiye özelinde ironik kılan ise, ülkede popüler kanaatlerin sorgulanmasına tepki gösteren bir solun varolması.
İnkârın Tersi
Kimi gerçekleri inkâr etmek, Türkiye siyasetinin yabancısı olduğu bir durum değil. Dersim Katliamıya da Ermeni Soykırımı gibi “tatsızlık”ların inkârı, bu durumun ilk akla gelen örnekleri arasında. Ancak inkâr ile mücadele etmek, çok zor değil. Çünkü varolan ve varolduğu için de dünyaya bir iz bırakmış olan bir gerçekliği sistemli çalışmalarla ortaya çıkarabilmek mümkün.
Varolmayan bir şeyin varolduğunu iddia etmek ise, inkârın tersi bir duruma karşılık geliyor. Adnan Menderes’in üniversite öğrencilerini tavuk yemi yaptırması gibi şehir efsaneleri, bu durumun bir örneği –ve maalesef Türk siyaseti bu ikinci duruma da pek yabancı değil. Dahası, mantık hataları kavramına çok fazla aşina olmayan bir ülkede, efsanelerle mücadele etmek, inkârla mücadele etmekten çok daha zor.
Sonsöz
1 Mayıs 1977 olaylarında derin devlet ya da CIA parmağı var mıdır bilmiyorum. Ama bunu söylerken, “Olabilir de, olmayabilir de” anlamında bir kararsızlık içinde olduğumu kast etmiyorum. Bu, benim için, uzay boşluğunun derinliklerinde bir çaydanlığın varolup olmadığını bilmemek, ama argümanın yapısı gereği bunu pek muhtemel görmemek gibi bir durum. Gökbilimciler bir gün böyle bir çaydanlığa tesadüf edecek olurlarsa, bu konudaki tavrımı değiştirmekte zorlanmam. Aynı durum, elbette 1 Mayıs 1977 konusundaki tavrım için de geçerli. Düşüncelerini bilgileriyle şekillendirme gayretinde olan herhangi bir insan için başka türlüsünü düşünmek de zaten biraz zor. Bir tarihte saplanmış bulundukları düşüncelerle bilgilerini şekillendirenler için ise çok fazla umut yok.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014