Sinan ÇİFTYÜREK
İntihar eylemiyle mi yoksa bırakılan bombalı çantanın uzaktan patlatılmasıyla mı gerçekleştirildiği dahi halen kesin açığa çıkartılmamış olan alçakça bir saldırıyla 32 genç yaşamdan kopartıldı, 100’ün üzerinde ise yaralı. Katliam sonrası AKP hükümetinin ve diğer sistem partilerinin timsah gözyaşları döker misali “birlik ve beraberlik” nutukları hatta başbakanın “dört parti lideri olarak bir araya gelip teröre karşı ortak deklarasyon yayınlayalım” çağrısı ve CHP’li sözcülerin katliamı iç siyaset propagandası olarak kullanmaları, ne yaşamını yitiren gençleri geri getiriyor ne de benzer yeni saldırıların olmaması için inandırıcı çözüm sunuyor! Konuşuyorlar ve kendileri açısından sadece günlük siyasetin gereklerini yerine getiriyorlar, o kadar!
Devlet saldırıları neden önlemiyor?
Sivil halka dönük bu katliam ilk değil daha kısa süre önce benzeri Diyarbakır’da yaşandı. Bu tür katliamları önlemek için tedbir ya da “önleyici tedbir” almayacaksın fakat saldırının hemen sonrasında ise “gelin teröre karşı ortak deklarasyon yayınlayalım” diye önereceksin! Gülünç kalıyor. Hükümet olan sensin, tüm istihbarat kaynakları senin denetiminde ve sıkça övündüğün güçlü askeri güce sahipsin ama bu tür saldırıları önleyemiyorsun! Gerçekten önleyemiyor musun yoksa önlemiyor musun?
Adana, Mersin, Diyarbakır derken Suruç katliamları benzer yöntemlerle peş peşe yaşanınca “önlemiyor” demek daha doğru olur. Önlemiyor çünkü benzer katliamlar artarsa Türk devleti yarın öbür gün “Kuzey Suriye’den topraklarıma, sivil halkıma dönük saldırılar var” deyip bunu Rojava’ya yönelik işgalin gerekçesi yapabilir.
Devletin istihbarat güçleri isteseydi saldırıyı engelleyebilirdi çünkü yola çıkan gençleri gerek yol boyunca doğrudan ve gerekse elektronik haberleşme üzerinden her an izleyen hatta Suruç’a varana kadar yollarda kimlik kontrolleri yaptıran devlet güçleri, aynı hassasiyeti neden Amara Kültür Merkezi’nde ki basın açıklaması sırasında göstermiyor?
Türk devletinin, kuruluşundan beri sosyalistleri potansiyel “suçlu”, Kürtleri ise “bölücü düşman” olarak gördüğünü biliyoruz. Doksan yılı aşkın süreden beri devlet pratiği bunun kanıtlarıyla doluyken, Kürtlerle hele birde üzerinde derin gelecek kaygısı taşıdığı Kobanê’li Kürtlerle dayanışmaya gidenleri neden korusun ki?
İçişleri Bakanlığı kaynakları katliamın sorumlusu olarak IŞİD’i işaret ediyor. Olabilir ama bu devletin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz ki. Dolaysıyla Suruç katliamını kim gerçekleştirmiş olursa olsun bir biçimiyle ucu devlete gidip dayanacaktır çünkü küresel istihbarat kurumlarının Suruç’ta cirit attıkları ve elbette MİT’in, Askeri istihbaratın orada karargâh kurduğu tabir uygunsa uçan sineği izleyip denetlediği Suruç’ta devlet isteseydi bu katliamı engelleyemez miydi? Engelleyebilirdi!
Ümit Kıvanç haklı olarak bu konuda şunları söylüyor: “Öyle bir yerde böyle bir katliam, devletin, en azından devlet içinden -bu işe gücü yetecek- birilerinin bilgisi, göz yumması, yol vermesi vs. olmaksızın gerçekleştirilemez. Suruç'ta herhangi bir kimsenin, elinde o güçte bombayla, polisin, MİT'in, daha bilmediğimiz bir sürü gizli devlet örgütünün dikkatini çekmeksizin dolaşması bile mümkün olamaz” (Devletten Şüphelenmeyen Bizden değildir yazısında)
Devlet Suruç katliamının sorumlularını bulmak istiyorsa Diyarbakır’da ki katliamın izini sürsün. Diyarbakır’ı kim gerçekleştirdiyse Suruç’ta ki katliamın planlayıcısı ya da sorumlusu aynıdır. Farkı şudur; planlayıcı aynı tetikçi farklıdır o kadar! Tekrar belirteyim; Erzurum, Adana, Mersin ve Diyarbakır saldırı ve katliamlarının sorumluları bulunsaydı Suruç katliamı yaşanmazdı! Diyarbakır aydınlatılırsa Suruç katliamı da aydınlanır!
Devlet ve elbette AKP hükümeti, Diyarbakır katliamının tetikçileri ile arka planındakileri yargı önüne çıkarsaydı Suruç katliamını engelleyebilirdi. Diyarbakır katliamının soruşturması ne aşamada? Katil zanlısı neden izlenmiş olmasına rağmen bırakıldı? “Şüpheli O.G.'nin ailesi, çocuklarının IŞİD'e katıldığını Başbakanlık dâhil bütün yetkili kurumlara bildirerek yardım istiyor. Buna rağmen aylarca takip edilen şüphelinin olay günü takipten çıkarıldığı, kaldığı otelde hakkında polisler tarafından asker kaçağı olarak işlem yapıldığı, Adalet Bakanlığı'nın UYAP sistemine kayıt girilmediği ortaya çıktı. UYAP'ta kardeşinin IŞİD'e katıldığı için suç duyurusu yapan ağabeyin adının yazdığını bizzat Bakan Kenan İpek açıkladı. İpek, ‘UYAP'ta yazılı olmasa da polis aramalıydı’ diyor. İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk, ‘UYAP'ta kayıtlı olmamasından şüpheleniyoruz’ şeklinde kendini savunuyor. Diyarbakır'da bir beceriksizlik varsa kelimenin tam anlamıyla rezalet; değilse diğer ihtimaller ihanete varır.
Miting saldırganı hakkında sahip olduğumuz bilgilere Zaman ve Hürriyet gazetelerinin çabaları sonucu ulaştık. İdari soruşturma var mı? Bilmiyoruz. Adli soruşturma ne aşamada? Bilmiyoruz” diyor Bülent Korucu “Önce Diyarbakır Çözümlenmeli” yazısında.
Saldırının birden fazla hedefi olduğu görülüyor:
Suruç neden hedef alındı? Dahası kısa süre önce Kobanê’de büyük bir katliam neden gerçekleştirildi? Bunun birden fazla nedeni bulunmaktadır. İlk akla gelenler:
Birincisi; Kobanê ile dayanışmayı engellemek ya da önünü kesmek amaçlı olduğu görülüyor. Kobanê ile dayanışmayı engellemek IŞİD’in yararına olduğu kadar, izlediği siyaset dikkate alındığında yani Kobanê düştü düşecek” diye sevinen AKP’nin de hesabına gelir. Kobanê’nin yeniden inşaasında dayanışma amacıyla Suruç’ta bir araya gelen sosyalist gençlere vahşice bir saldırı gerçekleştiriliyorsa, dayanışmayı engelleme hedefi olduğu açık ama bununla sınırlı değil.
İkincisi; Uzun süre sınırları IŞİD için ana lojistik kanalı olan Türk devletinin, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerine İncirlik üssünü açması ve son günlerde sınırlıda olsa IŞİD üyelerine dönük kimi tutuklamalara girişmesi benzeri kimi tutum değişikliğine karşı IŞİD’in uyarısı olarak da görülebilir. Yanı IŞİD Türk devletine, “eğer koalisyon ile bir olup bana saldırırsan bende Suriye savaşını sınırlarının içerisine taşırım” mesajını vermiş olabilir.
Eğer katliamı IŞİD yaptıysa (ki öyle görünüyor) demek ki uzun süre IŞİD’i kollayan, lojistik desteğin kanallarını açan Türk devleti ve hükümeti ektiğini biçmeye başladı. Türk hükümeti ektiğini biçiyor ama bedeli Kürt halkı başta olmak üzere sivil halk ödüyor!
Üçüncüsü; önce Kobanê’de sonra Tıl Abyad’tan ağır yenilgi alan IŞİD’in Kürt halkına karşı intikam eylemlerine girişeceğinin ilk ciddi işaretini daha kısa süre önce Kobanê’de 150 insanın yaşamını yitirmesine yol açan intihar eylemlerinden belliydi. IŞİD’e Kerkük’ten Kobanê’ye yenilgiyi yaşatan Kürtler oldu, olmaya devam ediyorlar. Bu durum IŞİD’in Kürtlere intikam hırsıyla saldırmasının esas nedenidir. Bu saldırılar devam edecek.
Dördüncüsü ve önemlisi; daha önce sıkça belirttiğim gibi, Kobanê savaşının Kobanê’yi çok aşan bir savaş olmasıdır. Yanı Sünnistanın mı yoksa Kürdistanın mı Akdeniz’e açılacağı hesapları üzerinden yapılıyor olmasıdır. Kobanê ardından Tıl Abyad’ın IŞİD’ten alınması ve Cerablus ile Azez’in de düşürülerek Afrin ile Kobanê bağlantısının sağlanacağının az çok görünür olması, IŞİD’ten çok Türk devletini harekete geçirmişti.
Kısa sürede savaş makinesini harekete geçirtmesi ve sınıra askeri yığınak yapması yetmedi, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerine İncirlik üssünü vererek karşılığında ne aldığı kamuoyunca belli olmayan adımlar attığı biliniyor. Kobanê üzerinde böylesine büyük hesaplar yapılınca ve Türk devleti Kobanê üzerinden böylesine stratejik tehdit (yanı Kürdistan kuruluyor) algılayınca her ne kadar son günlerde İncirlik üssünün açılması başta olmak üzere IŞİD’e karşı kimi adımlar atmış olsa da, mesele Kobanê ve Kürdistan meselesi olunca IŞİD ile çıkarları halen yer yer kesişiyor. Durum bu olunca saldırıların arkasındaki güç kim olursa olsun, Türk devletini potansiyel zanlı olmaktan kurtarmıyor.
Yine mesele Kobanê ve Kobanê ile ayrılmaz bir bütün oluşturan Suruç olunca saldırıların, katliamların hatta yarın öbür gün kitlesel göçün dayatılacağını bilerek davranmalıyız.
Kürtlere hem “silahı bırak sivil siyaset yap” hem de meclisteki HDP’ye cüzzamlı muamelesi yap!
HDP’nin meclisteki konumu ayrı bir yazı konusu burada kısaca bir noktaya değineceğim. Meşru seçimler olmuş ve HDP barajı aşarak meclise girmiş. Fakat o da ne? MHP ile AKP açıkça ve CHP ise utangaçça HDP ile koalisyon kurmaya yanaşmıyor! Türk siyasetçiler ve analistler sözde “HDP’nin meclise girmesi iyi oldu Türk demokrasisi için” diyorlar, yazıp çiziyorlar. Üstelik HDP’de sabah akşam “Türkiye partisiyiz, Türkiyelileşiyoruz” diyor buna rağmen sistem partileri pratikte HDP’ye cüzamlı muamelesi yapıyorlar. Rejim partilerinin seçim sonrası HDP ile koalisyona yanaşmayacağını belirtmiştim bunun üzerinde de ayrıca duracağım.
Bir yandan HDP’ye cüzzamlı parti muamelesi yapacaksın diğer yandan Suruç katliamı üzerinden “dört parti lideri bir araya gelerek ortak deklarasyon yayımlayalım” (Başbakan Davutoğlu) önerisinde bulunacaksın. Bu olmaz!
Şunun artık bilinmesi ve pratikte uygulanması gerekir; birlik beraberlik olalım olmaya da önce eşit kardeşler olalım, mahkemede, poliste, hastanede, saldırılara karşı korunmada, mecliste ve siyasi statüye sahip olmada eşit muamele görelim, sonra birlik oluruz!
Sonuç olarak; devlet bir an evvel bu saldırı ve katliamların sorumlularını bulup açığa çıkartmakla yükümlüdür yoksa kamu vicdanında mahkum olma hali devam edecektir.
İnsanım, demokratım diyen herkesin ortak bir tutumla bu katliamı lanetleyerek kenetlenmesi gerekir. Çünkü saldırının hedefinde sadece Kürt halkı bulunmamakta, Kürt halkı ile dayanışmayı geliştiren halklar ve önemlisi insanlık bulunmakta. 21-7-2015
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Keşke’ hissi duyduğum gün… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOna ‘karşı reform’ derler Hüseyin Bey 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump’ın kararmış vicdanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKamusal alanın İslamileştirilmesi 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDin demokrasiyle bağdaşır mı? Dindarlık otoriter olmayı gerektirir mi? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasGazze’yi şimdi güzel günler mi bekliyor? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokrasi, darbeler ve ekonomik eşitsizlik 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“İlk dört maddeye dokundurtmam”cılar büyük bir tuzağa düşebilirler 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRKara paranın krallığı kurulmuş... Vay halimize! 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZSilahsızlanmanın Hukuku, Kuralı ve Kurumu 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBOP’tan sonra Trump mutabakatı zamanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMacron emeklilik reformunun kıskacında 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTürkiye’de konut sorunu 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASAL İKTİDARIN HÜZÜNLÜ YOLCULUĞU… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar çözüm konusunda neden bu kadar isteksiz? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSDG düğümü çözülüyor mu? Fırat hattında buzlar kırıldı mı? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖcalan o kanalları ilk kez izledi ve… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKant’ın problemi: Tanrı’yı akılla bilmek 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖcalan’ın Uyarısı... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySanayi verileri alarm veriyor: Almanya serbest düşüşte 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAteşkes gerçekleşti, sıra diğer aşamalarda ama… 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYakabaşı… Köylü dışında herkes suskun! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemirtaş serbest kalmadan Öcalan’a “umut hakkı yasası” çıkar mı? 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018