Sinan ÇİFTYÜREK
Yürürlükteki 1982 cunta Anayasası üzerinden yapılan 18 maddelik değişiklik; Birincisi, Türkiye’de genel demokrasi ve özgürlükler açısından, İkincisi, özelde Kürt/Kürdistan meselesinde ne getiriyor? Birincisi Türkiye medyasında çok konuşulurken, ikincisi Türk medyasında hiç ama hiç konuşulmuyor!
Birincisini özetlersek, “Değişiklik Paketi”: Bakanlar Kurulunun Meclis tarafından denetlenmesinin kaldırılması başta olmak üzere Parlamento yetkilerinin tek kişi lehine kısıtlanması; hatta öyle ki yeni sistemde, Yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı tarafından kullanılacak olmasından "Bakanlar Kurulu" kavramının manasızlaşması; milletvekillerinin görev ve sorumlulukları, Yürütmenin başı olacak Cumhurbaşkanına soru soramayacak kadar anlamsızlaştırılması; Cumhurbaşkanı görevdeyken ve ayrıldıktan sonra da yargılanmasının 2/3 milletvekili oyuna bağlanarak neredeyse imkansız hale getirilmesi; Cumhurbaşkanına istediği zaman Meclisi feshetme yetkisinin verilmesi; yargının, tek kişiye bağlı yürütmenin denetimine alınması ve bunların toplamından kuvvetler ayrılığının daha da kadük hale getirilmesi; nihayet onca farklı ulus ve halkların yaşadığı coğrafyada Türk olmayı, Cumhurbaşkanı olmanın önemli koşulu haline getirilmesi…gibi genele ilişkin 82 anayasasını da aratan değişiklikleri getiriyor.
Emekçilerin sosyal yaşamlarında, ekonomik krizi gittikçe daha fazla hissettikleri; sokakların hükümet tarafından amaçlı terörize edilmesinin halklarda yarattığı tedirginliğin OHAL ile daha da ağırlaştığı; temel hak ve özgürlüklerin Kanun Hükmünde Kararnamelerle tümüyle ortadan kaldırıldığı; içerde olduğu gibi sınır ötesinde de Kürt halkının ulusal özgürlük talep ve kazanımlarının tanklarla ortadan kaldırılmak istendiği… süreçte ileriye doğru demokratik adımların atılması gerekirken neden içeride ve sınır ötesinde çıkmazı derinleştirecek adımlar geliştiriliyor? Erdoğan (AKP) ve Bahçeli (MHP) buna neden şimdi ihtiyaç duyuyor?
I - Erdoğan/AKP ve Bahçeli/MHP; hangi gelişmelerin ürünü olarak başkanlık sistemini de içeren anayasal değişikliğe gidiyor? Bu sorununu yanıtı önemlidir çünkü iki partinin ittifak ömrünün uzun olup olmayacağı da bu sorunun yanıtındadır.
En başta, Erdoğan ile Bahçelinin farklı nedenlerle taşıdıkları gelecek kaygıları örtüştü. Erdoğan, yargılanma dahil kendi geleceğine ilişkin taşıdığı korkuyla başkanlık istiyor çünkü ya başkanlık yolunda ilerleyecek ya da düşeceğini bilerek başkanlıkta diretiyor. Bahçeli ise eğer Erdoğan ile AKP hükümet desteği olmasaydı MHP iç muhalefeti, kendisini genel başkanlık koltuğundan çoktan indirmişti. Bahçeli halen Genel Başkanlık koltuğunda ise bunu AKP ve Erdoğan’a borçludur.
İkincisi ise; Türk devletinin etrafının Kürdistan haritası ile çevrilmesi, ABD ve diğer küresel aktörler dâhil geniş güçlerin Kürt davasına desteği gibi nedenlerle Kürdistan üzerinden derinden algılanan “bölünme” korkusudur! Buna karşın Erdoğan’ın rejimin kurtuluşunu, Türk tipi başkanlık sisteminde (Doğu despotizminin İslami versiyonu yönünü güçlendirmekte) görmesi MHP’nin, AKP ve Erdoğan’a ilişkin tutum değişikliğinin bir diğer nedenidir.
II - Referandumla halka sunulacak 18 maddelik anayasa değişikliği paketi, askeri cuntanın eseri olan 1982 anayasasının, başkanlık hedefiyle ve kimi yönlerden de MHP’nin bakış açısıyla güçlendirilmesinden ibaret. Ortada rejim değişikliği yok, yapılan değişiklik, Türk İslam sentezine dayanan ırkçı-tekçi yapısıyla katı merkeziyetçi devletin güvenceye alınma arayışıdır. Yani 1982 anayasasında zaten var olan katı merkeziyetçi üniter rejim hem pekiştiriliyor hem de iktidar yetkisi, Doğu Despotizmi dokusuna uygun tek adam elinde merkezileştiriliyor.
Yani 21. Yüzyıl başında sürdürülmesi mümkün olmayan katı merkeziyetçi üniter rejimin, Doğu Despotizminin yeni hamleleriyle sürdürülmesi arayışıdır. “Türk tipi başkanlık” demek Doğu Despotizminin İslami versiyonunun ta kendisi olup demokrasi ve özgürlükler açısından da mevcut olanın gerisinde bir içeriğe sahiptir.
III – Referandum’da Kürt siyaseti, Kürdistan halkları ne diyecek?
Öncelikle şunu belirtelim; Başkanlık sistemini de içeren anayasal değişiklik üzerinde, AKP ile MHP’nin uzlaşmalarının temel nedenlerinden biri Güney ve Rojava Kürdistan’ından algılanan tehdit olunca ve AKP Kürdistan siyasetinde, Haziran seçimlerinden bu yana MHP politikalarını benimseyince, fısıltı gazetesinin yaydığı; “başkanlık sistemi ile birlikte Erdoğan’ın Kürtlere eyalet ya da özerklik vereceği”ni söylemek ve de beklemek abesle iştigal olur. Kaldı ki Cumhurbaşkanı seçilecek kişiye, Türkiye bile değil, “Türk vatandaşı” olma zorunluluğunun getirilmesi, Başkanın Kürt meselesinde hareke sınırlarını açıkça belirliyor.
Demek ki, Bahçeli liderliğindeki MHP’nin tutum değiştirip AKP ile ittifaka yönelirken yukarıda belirttiğimiz iki unsurun yanı sıra üçüncü faktör olarak AKP’nin Kürt siyasetinde MHP çizgisine gelmiş olmasının da önemli payı bulunmaktadır. Erdoğan ve AKP hükümetinin, Haziran seçimlerinden hemen sonra içerde Kürt meselesinde siyasal çözüm sürecini bitirerek hızla askeri çözüm siyasetine dönmesi; öyle ki içerde tankların eşliğinde Kürdistan kentlerinin yakılıp yıkılmasıyla paralel sınır ötesinde Rojava işgali ve Güney Kürdistan’a yönelik askeri tehditlerin Şengal üzerinden verilmesi… MHP’nin, Kürt/Kürdistan meselesinde beklediği adımlardı. AKP hükümetinin bu adımları atması Bahçelinin, MHP yönetimini başkanlık konusunda AKP’yi desteklemeye ikna için elini güçlendirmiş oldu. Yeri gelmişken şunun altını çizelim; Türk devletinin bölgesel siyasetinde olduğu gibi iç siyasetinde de Kürdistan meselesinin ayrıştıran-birleştiren özelliği burada da belirleyiciliğini koruyor.
İkincisi; Kürdistan üzerinden gelen “bölünme” basıncı nedeniyle AKP ile MHP ittifakı gel-geç değil uzun hedefli yeni Milliyetçi Cephe gibi görünse de geleceği bir yanıyla referanduma bağlı görünüyor. Halklar referandumda Hayır derlerse o zaman hem bu ittifak dağılabilir hem de Erdoğan için her şey sil baştan başlanır ve erken seçime gitmek zorunda kalır.
Üçüncüsü; 1982 ırkçı-tekçi anayasası dururken ve yapılan 18 maddelik değişik 1982 anayasasının bu yönünü daha da pekiştirirken Kürt siyaseti, Kürdistan halkları; “bize dair hiçbir şey yok Türk sisteminin kendi iç meselesidir bizi ilgilendirmez, boykot edelim” mi demeli? HAYIR dememeli! Özetle şu nedenlerle “bizi ilgilendirmez” demeyi doğru bulmuyoruz:
Elbette halkımızın esas meselesi, Türk rejiminin, başkanlık sistemine geçip geçmemesi değil, Kürt halkının ayrılıp bağımsız devletini kurma hakkı başta olmak üzere Kürdistan meselesine nasıl yaklaştığıdır. İster başkanlık ister parlamenter sistem olsun, halkımızın ulusal özgürlük talep ve hedeflerine, Türkiye halklarının temel hak ve özgürlüklerine nasıl yaklaştıkları önemlidir. Kürt/Kürdistan meselesi, bir halkın UKTH ve coğrafya kurtuluşu meselesi olup dolaysıyla Ankara’nın demokratikleşmesi meselesi değil ama mesele bununla bitmiyor. Ankara’nın demokratikleşmesi doğrudan Kürdistan meselesinin çözümünü getirmez ama kolaylaştırır. Bu bir. Kürdistan emekçileri, Türkiye emekçi halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelelerine kayıtsız kalamaz. Bu iki. Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürd nedeniyle de rejiminin demokratikleşmesine kayıtsız kalınamaz. Bu üç. Kürt meselesinde, Haziran seçimlerinden bu yana MHP çizgisine gelen Erdoğan/AKP, evet çıkarsa MHP ile ittifaklarını pekiştirip uzun erimli yeni bir Milliyetçi Cepheye dönüştürebilirler ki Türkiye emekçileri kadar halkımız açısından da ciddi yeni sorunlar getirir. Bu da dört!
Dördüncüsü; AKP ve Erdoğan rejimin girdiği darboğazdan çıkışını bir kez daha “Kürtlerle birlikte bu badireyi de atlatalım” diyebilir ve bu hedefte MHP’yi de ikna edebilir. “İkinci Kurtuluş savaşı” dediklerine göre, bir kez daha “İslam kardeşliği” perdesi altında “kaderimiz bir kurtuluşumuz bir” denilerek Kürtlerin desteğine başvurabilirler.
Hatta bu yolda iyi niyet adımı olarak da, başta milletvekilleri, belediye başkanları olmak üzere gözaltına alınan ve tutuklanan bunca siyaset kadrosunun bırakılmasını pazarlık konusu yapabilirler. Yani önce haksız/sebepsiz yere tutuklayıp sonra bırakılmalarını pazarlık konusu yapabilirler! Elbette haksız hukuksuz yere tutuklanan tüm siyaset kadrosunun pazarlık konusu yapılmadan bırakılması gerekir. Bunlar Osmanlı torunları oyun çok ama Kürtler de eski Kürtler değil bir kez daha “alavere dalavere Kürt Memet nöbete” oyununa gelmeyeceklerdir.
Sonuç olarak; Kürt meselesi başta olmak üzere bunca ekonomik, sosyal, siyasal mesele varken; yapay oluşturulan “iç istikrar” aldatmacasına, üzerinde algı operasyonu sürdürülen “bölünme” korkusuna ve Erdoğan ile Bahçelinin gelecek kaygısına odaklı anayasal “Değişim paketi” referandumda Hayır denilerek reddedilmelidir.
Yeni anayasa maddeleri kötü/geri tamam da eskisi demokrat, ilerici mi? Hayır! Dolayısıyla değişiklik paketine ilişkin tutum alınırken sadece 18 madde değil 82 Anayasasının tamamı hedef alınmalı. Yani değişiklik maddelerine hayır derken CHP, Vatan Partisi gibi eskinin savunulmasına düşülmemeli.
Kürdistanlı parti ve örgütler ortaklaşarak, “Değişim Paketi” ile birlikte 1982 anayasasına da Hayır derken kendi demokratik, özgürlükçü anayasa alternatiflerini de halklara ve rejime deklere etmelidirler. Eğer;
*Kürdistan’da geniş anti sömürgeci ulusal ittifakla Hayır denilebilirse;
*Büyük oranda siyaset kadrosu tutuklanan HDP sokaklara çıkabilirse;
*Türkiye ilerici, demokrat, sosyalist güçleri geniş antifaşist ittifakla aynı Hayır hedefine odaklanırsa ve önemlisi Kürdistan anti sömürgeci ulusal ittifakı ile Türkiye antifaşist cephesi dayanışma içerisinde olabilirse;
*CHP, Kürdistan merkezli “ülke bölünüyor” basıncından kendini kurtarıp Hayır kampanyasına asılırsa;
*Başta Kürt ulusal demokratik güçleri olmak üzere geniş Hayır cephesi, giderek bir bataklığa dönüşen Rojava işgalinin (özelde de El Bab ısrarının) halklarımıza bedelleri iyi işlenebilirse;
*AKP’nin özelde de Erdoğan’ın gerek Kürt siyasetinde gerekse temel hak ve özgürlükler meselesinde giderek MHP’lileştiği iyi işlenirse; böylece AKP tabanındaki Kürtler başta olmak üzere Türkçü ırkçılıkla arasında belirli mesafe koyan kesim en azından tarafsızlaştırılırsa;
*Değişim paketinin, genelde halklarımızın, özelde Kürt ve Alevi halkının, sömürülen emekçilerin ekonomik, sosyal, siyasal sorunlarını ağırlaştırmaktan başka hiçbir sorununa yanıt vermeyeceği işlenebilirse… Hayır çıkması mümkündür! 27.01.2017
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTSayıştay'ın Düzce karnesi.. 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUCHP kendisini iktidara hazırlıyor, ama… 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZDemokrasinin hasta kökleri: Osmanlı’dan günümüze tekerrür eden otoriterlik 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP: Doktrin’den kitleye 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKBaşkanlık sistemi CHP’yi çözüme zorluyor 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECHP’nin iktidara yürüdüğü yolun taşlarını kim döşüyor? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENCHP’deki coşkuya iktidarın katkısı 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanOrta gelir tuzağı: 17 yıldır aklı başında herkes aynı çözümü öneriyorken… 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanOrtodoks solu ve merdiven altı İslamcılığı aşamazsak… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÇözüm için ilk adım ne zaman atılacak? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKürt olmak 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciSadece orta sınıf ezilmedi, akıl ve bilim de ezildi 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALTers köşe... 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÖzgür Özel’in ve CHP’nin siyasi portföyü 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞReel politika, pragmatizm, ilkesizlik, oportünizm batağında AKP 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇNifak ve münafık 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞZEHİRLENMELER “GIDA TERÖR” DEĞL Mİ? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBüyük ülkenin, küçük insanları… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Özgürlük Yasaları Çıkarılmalı"; Mücadele ve Sahiplenme Birlikte Yürür... 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRDevletin “büyük bir gizlilik” içerisinde gerçekleştirdiği İmralı Ziyareti! 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP nereye? 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİznik’e gelen Papa değil Haçlı Ordusu sanki 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBorçları SDG mi ödeyecek? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYKürt Sorununu Kavrayamayanlar Barışı da Kavrayamazlar 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKodlar 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİlk adım Öcalan olunca süreç zorlanıyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİlk yılında Trump yönetimi: Yeni sınıf ittifakları ve alternatifler 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRLİDER APO MU DEMİRTAŞ MI? 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİthal ette skandal bitmiyor: Sığırlar da hep aynı şirketten alınmış! 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNÜç görüntü: Amerikan katarı püfleye püfleye ilerliyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDevlet Bahçeli, MHP ve Kürt Sorunu: Çelişkiler, strateji ve olasılıklar 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasÖcalan ziyaretinin kilitlediği çözüm 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP'ye haksızlık ediliyor 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist stratejiye dair hayati tartışmalar 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezİBB iddianamesi: İslamî kesimden örnek yorum 22.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselDezenflasyon havlu mu attı? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpEnflasyon raporu: Bozulan diyet ve kredibilite sorunu 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018