Yıldıray OĞUR
Mayalara uyup 21 aralıkta kıyamet kopacak diye dünya üzerinde kurtulacak iki yerden biri olduğu söylenen Şirince’ye koşanlarla epeyce dalga geçildi geçen hafta. Herhalde bu, 80 yıl önce kurucusunun Mayaların izini sürmek için Meksika’ya elçi atadığı bir ülke için sense of humor yoksunluğundan çok bir tarih şuuru eksikliğine yorulmalı.
21 aralıktan sonra herhalde bir yüzyıl daha kimse Mayaların adını duymak istemez. Galiba 1938 yılında da Mayalar defteri benzer bir ikrah duygusuyla alelacele kapatılmıştı. Kapanan o defterin izleri hâlâ Türk Dil Kurumu’nun sitesinde duruyor.
Buyurun Türkiye’nin birinci Maya fiyaskosuna o sayfalardan bakalım.
Önce biraz daha geriye, hazır gitmişken tarihin en başına, Orta Asya’nın bozkırlarına kadar gidelim. Beyaz ırktan ve brekisafal kafalı Türk ırkını Orta Asya’dan bütün dünyaya yayalım ve Sümerlerden, Mısır’a, Aztek, Mayalardan Romalıların ataları Etrüsklere kadar bütün büyük medeniyetleriTürklere kurduralım. Tabii bütün dilleri de Türkçeden doğuralım.
Bu gerçek ne yazık ki ancak 1930’larda anlaşılabildi. Türk Dil Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Nemci Dilmen’e göre her şey aşağı yukarı Newton’un kafasına düşen elmayla yerçekimini bulması gibi cereyan etti:
“Güneş Dil Teorisi, dil materyalleri üzerinden kurumumuzun yıllardan beri, yaptığı hazırlıkların Ulu Önderimizin yüksek dehasında uyandırdığı jeniyal (dâhiyane) bir buluştur. Teori geçen yaz Florya Deniz Evi’nde Milli Dâhimizin yüce dimağında doğmuştur. Kendi isimlerinin ilanını arzu buyurmadıklarından gazetelerdeki yazılarda Türk jenisinin bulduğu yollu işaretlerle iktifa olunmuştur.”
Burada önce Türk Tarih Tezi, ardından ona bağlı olarak ortaya çıkan Güneş Dil Teorisi’nin (Teorinin Sırp asıllı Avusturyalı dilbilimci Hermann Kvergić'in Atatürk’e yolladığı ve bütün dillerin atasının Türkçe olduğunu söyleyen Türk Dillerindeki Bazı Unsurların Psikolojisi kitabından esinlenildiğini) hikâyesini uzun uzun anlatmaya herhalde lüzum yok.
Bütün devletin ve entelektüellerin işi gücü bırakıp dünya dillerindeki kelimelerin esasen Türkçe olduğunu ispata çalıştığı yıllardı deyip geçelim.
Onlardan biri de 1926 yılında Yunanistan’ın Korfu Adası’nda konsolosken Maya dilinde Tehuan Tepek’in Yılanlar Tepesi olduğunu keşfedince kafasında şimşekler çakan ve hemen Fransa’dan bir Mayaca Sözlük getirten diplomat Tahsin Bey’di.
Tahsin Bey Trieste Konsolosluğu’nda görevliyken 1932 yılında sözlükteki Türkçe kelime taramasını bitirip Maya dilindeki Türkçeye benzeyen kelimeler araştırmasını kitabındaki tabirle “Edebî Şefimiz Atatürk”e gönderir. Atatürk’ün büyük ilgi gösterdiği çalışmayı Tahsin Bey, 1934 yılında Dolmabahçe Sarayı’ndaki dünya akademi tarihinin en fantastik tebliğlerinin sunulduğu İkinci Dil Kongresi’nde tebliğ olarak sunar. Amerika’da Hava-Su adlı şelale adları olduğu gibi çarpıcı örneklerle süslenen tebliğ Atatürk’ü o kadar etkiler ki artık Atatürk’ün Mayatepek soyadını verdiği Tahsin Bey, Mayalar üzerinde araştırma yapmak üzere Meksika’ya maslahatgüzar olarak atanır.
Mayatepek, Meksika’da kâşif gibi dolaşıp Maya dilinde ve kültüründe bulduğu Türk izlerini raporlar, Mayaların Güneş’e tapma ayinlerine katılıp fotoğraflarını Atatürk’e gönderir. Tahsin Mayatepek’ın bu işlerle meşgul olduğunu fark eden Meksika Dışişleri’nden bir yetkili onu Meksika Hukuk Fakültesi’nden bir hocayla tanıştırır. Hoca tezi dinler, “Peki siz bu benzerliği nasıl açıklıyorsunuz Türkiye’de” diye haklı olarak sorar. Mayatepek, ünlü Bering Boğazı’nı geçip Amerika kıtasında gelen Türkler hikâyesini anlatır. Pek tatmin olmadığı anlaşılan Meksikalı hukukçu, bir kitap uzatır ona: Muların Çocukları. Eski bir Amerikalı Albay ve ökülist olan James Churchward’ın yazdığı dört ciltlik kitaba göre bütün dünya medeniyetinin temeli 12.500 yıl önce dağların “manyetik bir felaketle” yukarıya doğru fırlaması sonucu üzerinde yaşayan 65 milyon insanla birlikte sulara gömülen Pasifik’teki Mu Kıtası’dır.
Kitapta anlattığına göre Churchward, 1868 yılında kıtlıkla mücadele için ABD’den gittiği Hindistan’danHimalayalardaki Ayhoda Manastırı’na yolu düşmüş burada Başrahip Richi’nden saklanan kutsal Mu dili Naga Maya’yı öğrenmiştir. Çin, Meksika, Mısır’daki yazıtlarda “Yok olan Batı kıstasının anısına”, “Geldiğimiz batı kıtasını korumak için” gibi ibarelere rastlamıştır.
Üstün bir medeniyet olan Mular dünyanın başka kıtalarında da koloniler kurmuştur. Bunlardan en büyüğü de Orta Asya’dan, İrlanda’ya kadar büyük bir imparatorluk kuran Uygurlardır. Yani Türkler.Mular Türklerin atasıdır. Yani dünya medeniyetinin atası Türklerdir.
Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi’nin topraklarına hoş geldiniz.
Atatürk sonunda kendi tezini destekleyen başka milletlerden birini daha bulmanın heyecanıyla Churchward’ın dört ciltlik kitabını Türkçeye çevirtir ve dikkatle okur.
Mayatepek’le yazışmaları yapan Türk Dil Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Nemci Dilmen ise pek ikna olmamıştır. İkili arasındaki yazışmalarda Dilmen, Churchward’ın itibarını sorgular, dayanaksız iddialarını kurcalar. Tabii bunu yaparken dikkatli olması gerektiğinin de farkında olarak.
Kitaba göre bütün dinlerin kökeni de tabii ki Mu medeniyetidir. Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed Mısır’a ya da Hindistan’a giderek Mu dilini öğrenmişler ve kutsal kitapları da böyle yazmışlardır.
Dilmen mektuplarda bu iddiayı Mayatepek’e sorar:
“Hayatının her zamanı matbut olan Muhammed’in Suriye’den baişka bir yere gitmediği malum iken Mısır’da veya Hindistan’da tahsilini iddia etmek, İsa’nın Hindistan’da Mu dinini öğrendiğini ileri sürmek gibi noktalar hep merak ve şüphe uyandıran mülahazalardır sanırım.”
Mayatepek’in cevabını merak edenler bütün bu yazışmaların halen yer aldığı Türk Dil Kurumu sitesindeki http://www.tdkkitaplik.org.tr evrakı inceleyebilir.
İnceleyenlerin de hak vereceği gibi neyse ki Güneş Dil Teorisi ve Maya kültü 1938 yılında Atatürk ölünce ortadan kalktı. Ankara Üniversitesi’nde Güneş Dil Teorisi dersini veren Türk Dil Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Nemci Dilmen dersin kaldırılmasını şöyle açıklamıştı:
“Güneş öldükten sonra onun teorisi nasıl hayatta kalabilirdi ki.”
Hâlâ Şirince’ye gidenlerle dalga geçmek istediğinize emin misiniz?
Yazarlar
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025