Yıldıray OĞUR
Şeyh El Ahmet El Cabir El Sabah. Kuveyt Emiri. El Vatan. Kuveyt’in en popüler gazetesi.
Gazetenin en çok okunan yazarı bir gün delirip köşesinde “Ey Emir, tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında” yazsa başına gelecekleri bir düşünelim. Akıbeti, Körfez Savaşı’nın sembolü olan petrol sızıntısı içinde çırpınan karabataktan (sonra başka bir yerde çekildiği ortaya çıkmıştı) daha parlak olmazdı herhalde.
Ama ABD merkezli “bağımsız”, “sivil” izleme örgütü Freedom House’a göre Kuveyt’te medya kısmen özgür, Türkiye’de ise özgür değil. 100’ün en kötü puan olduğu listede Kuveyt’e 59, Türkiye’ye 62 kötü puan vermiş jüri.
Amerikalı bu jüriye göre, geçen hafta 77 yaşında felçli Buteflika’nın dördüncü kez devlet başkan seçildiği Cezayir’de de medya Türkiye’den daha özgür. Hatta Gürcistan, Nijer, Tanzanya, Namibya, Bangladeş, Moğolistan, Liberya, Nikaragua, Nepal de.
Her gün onlarca farklı görüşte gazetenin çıktığı (yüzde 65’i muhalif), günde her fikirden yüzlerce köşe yazısının yazıldığı, onlarca farklı eğilimde haber kanalının 24 saat yayın yaptığı, canlı bir internet medyasının olduğu Türkiye’de medya özgür değil ama bu ülkelerde kısmen de olsa özgür.
Ne olmuşsa artık bu kadar bize haberimiz bile olmamış. Medyamız o kadar özgür değil yani.
Yapacak bir şey yok. Bağımsız, sivil bir özgürlük savaşçısı olan Freedom House hassas terazisinde Türkiye’nin, Kuveyt’in, Moğolistan’ın, Cezayir’in medyasını tartmış biçmiş bu puanları vermiş. Özgür olmayan Türk medyasında geniş yer bulabilen Türkiye’de medyanın artık özgür olmadığı tespiti o yüzden tartışmaya kapalı, oturup kara kara düşünmeli, Freedom House’un gözüne yeniden girmeye çalışmalıyız.
Bu teslimiyet içinde peki Freedom House kimdir, necidir, nasıl çalışır gibi 5N 1K sorularını sormak ise özgür gazeteciliğin değil ancak yandaş gazeteciliğin bir göstergesi olabilir.
Ne diyorlarsa o: “Dünyada özgürlüğün yayılmasını misyon edinmiş bağımsız bir izleme örgütü” “Amerika’nın eski insan hakları örgütü.”
Freedom House, Washington ve New York merkezli bir örgüt. Dünya çağında 120 şubesi var.
194O yılında New Yorklu bir liberal bir reklamcı olan George Field tarafından Münih’teki Nazilerin ideolojik propaganda merkezi Braunhaus’a karşı kurulmuş olması bile pek çok şeyi anlatmaya yetiyor aslında. Henüz Pearl Harbour baskını olmamış, ABD savaşa girmemiştir. İlk adı da şöyle: “İtilaf Devletlerine Yardım Amaçlı ABD Milli Savunma Komitesi.''
Komite, 1941’de ABD’nin savaşa girmesinden aylar önce Başkan Roosevelt’in eşi Elenor Roosevelt ve bir yıl önce eşinin karşısında kaybeden Cumhuriyetçi başkan adayı Wendell Willkie’nin de kurucuları arasında olduğu Freedom House’a dönüşür. Pearl Harbour’dan sonra da ABD’nin Avrupalı müttefiklerinin daha fazla yanında savaşmasının hararetle desteklerler.
Wendell Willkie, Amerikan yüzyılını ‘müjdeleyen’ meşhur “Tek Bir Dünya” kitabının yazarıdır. Freedom House için 1942’de askeri bir uçakla propaganda için tüm dünyayı dolaşmaya başlar. Türkiye’ye de gelir. Daha doğrusu askeri uçağının Türkiye hava sahasına girmesine izin verilmez. Çünkü o sırada Ankara Almanlara yakındır ve tarafsızlığını korumaya çalışmaktadır. Sivil bir Pan Amerikan uçağıyla ancak inebilir Ankara’ya…
Savaş biter, Nazizm yenilir. Freedom House’un yeni bir düşmanı vardır artık. Resmi hikayelerinde dendiği gibi: Freedom House, 20. Yüzyılın diğer bir totaliter tehdidine karşı harekete geçti: Komünizm.
Bir resmi soğuk savaş kurumundan beklenen her şeyi yapar. Marshall Planı ve NATO ittifakının destekleyen projeler üretir. Andrei Sakharov gibi Sovyet rejimine karşı çıkan siyasi mültecilerin hamisi olur.
Sovyetler Afganistan’ı işgal edince mücahitler lehine propaganda üreten Afganistan Enformasyon Merkezi’ni kurar. Polonya’da Dayanışma Sendikası’nı en büyük destekçisi olur.. Latin Amerika’da Marksist olmayan yapıları, partileri, sendikaları fonlayan programlar geliştirir. Tabii ki cihanda Anti-komünist faaliyetlerin odağıyken yurtta da McCarthyciliğe karşı çıkar. Ama ABD’de Sovyet tehlikesine karşı sağcı-devlete yakın sendikaların kurulup güçlenmesine de epey para akıtır.
Yani Freedom House’un “freedom”dan anladığı uzun süre anti-komünizm ve Amerikan çıkarları olmuştur. Bunun için Nikaragua’da Sandinist iktidara karşı kontra grupları finanse ederler. 2002’de Venezuela’da Chavez’e karşı, 2004’te Haiti’de Aristide’ye karşı askerî darbeyi yine “özgürlük” için desteklerler. Geçenlerde Küba için alternatif bir Twitter kurduğu ortaya çıkan kardeş örgüt USAİD’le birlikte ABD Dışişleri’nin Küba’daki muhalefeti desteklemek için başlattığı programda da öncü rollerden birini oynarlar. O kadar ki 1999’da Küba’nın ABD ajanı olarak yakaladığı kütüphaneci Robert Kent bazı seyahatlerini Freedom House’un finanse ettiğini açıklar. Küba BM’de temsil edilen örgütü içişlerine karışmakla BM’ye şikayet eder. Rusya’dan Tacikistan’a kadar CIA yan kuruluş diye ünlenir. Wikileaks belgelerine göre Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan’daki renkli devrimlerde adı sıklıkla geçer.
Tabii Freedom House’un bu heyecanlı “sivil” ve “bağımsız” tarihine yakışan başkanlar ve yönetim kurulları gelip geçer.
1996-2003 yılları arası başkanlığını yapan Adrian Karatnycky, 80’ler ve 90’lar boyunca ABD hükümetinin Polonya’da Dayanışma Sendikası’nı desteklenmesinde büyük hizmetleri dokunan bir sendikacıdır
2003’ten sonra Freedom House’un başkanlığına ise 1993-95 arası CIA’nin patronluğunu yapmış James Woolsey getirilir. Woolsey, fikirleri itibarıyla da özgürlük kelimesinin yanında sırıtan bir isimdir. 11 Eylül saldırısından sonra sorumlu tuttuğu Irak’ın işgal edilmesi gerektiğini ilk söyleyenlerdendir, savaş kışkırtıcılığıyla suçlanır. Soğuk Savaşa 3. Dünya Savaşı deyip, 4. Dünya Savaşı’nın İslam’a karşı açılacağını söyler, “Şeriat: Amerika’ya Tehdit” kitabının yazarları arasında yer alır. Edward Snowden’e af çağrılarına şiddetle karşı çıkıp “ihanetle yargılanıp, ölene kadar da boğazından asılması gerektiğini” dahi savunur bu özgürlük jüri üyesi.
Freedom House yönetiminde bulunmuş Neo-con olarak bilinen Yeni Amerikan Yüzyılı ekibinden tek isim Woolsey değildir. Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, , Samuel Huntington, Zbigniew Brzezinski gibi ömrünü “özgürlüğe” adamış isimler de örgütün yönetiminde yer alıp , ülkeleri özgürlük açısından puanlarlar yıllarca.
Halihazırda Freedom House yönetiminde olan isimlere bakınca çoğunluk yine ABD devletinin üst düzey görevlerde bulunmuş eski bürokratlarda. Şimdiki başkan Kenneth Juster, Sovyetlerin dağılmasından sonra ABD Dışişleri’nin en önemli isimlerinden biriydi. Yardımcılarından Thomas Dine de yine Sovyetlere karşı 1971’de CIA’nin kurduğu Radio Free Europe’un eski başkanlarından biri. Yönetimdeki önemli isimlerden Ken Adelman, Donald Rumsfeld’in eski asistanı. ABD Irak’a girerken Washington Post’a yazdığı yazının başlığıyla hatırlanıyor: “Irak’ta kolay görev.”
Freedom House’un yönetiminde çoğunluk Amerikan devlet adamlarında. Öyle olmayan isimlerden bir Zeynep Al-Suwaij. Onun da hikayesi epey istihbarat romanlarından çıkma. 1991’de Saddam Hüseyin’e karşı çıkan silahlı isyana katılan kadınlardan biriymiş. ABD’ye kaçırılmış, ABD vatandaşı olmuş, şimdi de Amerika İslami Kongresi’nin başında. Çok etkileyici…
Yani işin özeti Freedom House buradan bazılarının zannettiği gibi öyle bağımsız bir sivil toplum örgütü falan değil. Öyle olmadığı için de doğal olarak bütçesinin yüzde 90’ını ABD Dışişleri karşılıyor. ABD Kongresi’nin NED gibi programlarından fonlar alıyor.
Yani, Freedom House’un 1970’lerden beri ülkeleri özgür, kısmen özgür, özgür değil diye puanlayan raporlarındaki esas jüri ABD devleti. Yani Freedom House özgürlük için yanıp tutuştukları için değil. ABD dış politikasının bir parçası olarak yapıyor bu işi.
Bu isabetsiz ve itibarsız olmalarını gerektirmiyor muhakkak. Ama çoğunluğu eski CIA ajanlarından, soğuk savaş dönemi diplomatlarından, neo-con siyasilerden oluşan bir jüriyle karşı karşıya olduğumuzu bilelim.
Ve aldığımız puanları diplomatik olarak daha çok ciddiye alıp, politik olarak o kadar kafamıza takmayalım. En azından demokratlar, sivil topluma inananlar.
İtirazı olanlar antenlerini bir süre medyası Türkiye’den daha özgür olan Kuveyt’e doğru çevirebilirler.
Kaynaklar:
http://mrzine.monthlyreview.org/2007/barahona030107.html
http://www.freedomhouse.org/content/our-history#.U2U3dfl_tqU
Düzeltme...
Türkiye Gazetesi'nin 05.04.2014 tarihli nüshasında Yıldıray Oğur imzasıyla ve "En kuvvetli turbun büyüğü adayı..." başlığıyla yayınlanan köşe yazısında şahsım ile alakalı derleme bilgiler verilerek gerçek olup olmadığı belli olmayan bir ses kaydında bahsedilen kişi olduğum iddiasına yer verilmiştir. Her ne kadar yazıda benim bu iddiayı reddettiğim belirtilmişse de yazıda öz ve biçim dengesi gözetilmemek suretiyle benim gerçek olup olmadığı belli olmayan ses kaydında bahsi geçen kişi olduğum algısı oluşturulmuştur. Şahsımın, Enver Altaylı'nın, köşe yazısında ima edildiği üzere gerçekliği şüpheli ses kaydındaki "Özbek" kod adlı kişi olmadığımı tüm saygılarımla kamuoyuna duyururum. Enver Altaylı
Yazarlar
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025