Yıldıray OĞUR
“Emperyalizmin egemenliğindeki işbirlikçi iktidarlar tarafından çeyrek yüzyıldır uygulanan gerici parlamentoculukla yoksul ve geri bırakılmış olan ülkemiz kesin bir sosyal ve ekonomik bunalımın içine itilerek ancak olağanüstü girişimlerle kurtarılabilecek bir duruma sokulmuştur…
Toplumu ve ülkemizi bu hale getirenler her uyarılışlarında bu uyarmayı yapanlar üzerindeki baskı ve zulümlerini artırmışlar, işçileri köylüleri gençlerimizi kurşunlamışlar, devrimci öğretmenleri boyunlarına yular takarak yerlerde süründürmüşlerdir… Gittikçe yoğunlaşan ekonomik bunalımı gizleyebilmek için halkımızın dini duyguları hayâsızca istismar edilmiştir…
Biz bu bildiriye imza koyan devrimci örgütler çeyrek yüzyıllık bir yıkıntının yarı canlı unsurlarıyla ülkemizin sorunlarına çözüm getirileceğine inanmıyoruz. Ülkemizin kurtuluşu emperyalizmle herhangi bir bağlantısı olmayan Atatürkçü tam bağımsız bir dış politikanın gerçekleştirilmesi, emekçi, halkımızın ağırlığı ve etkinliği altında temel reformların yapılması ve insanın insana kul olmadığını yeni bir toplumsal düzenin kurulması mümkündür... Bu yoldaki bütün devrimci girişimler, halkımızın temel isteklerinin gerçekleştirilmesi için şimdiye kadar verdiğimiz mücadelenin doğal bir uzantısı olarak desteklenecek, korunacak ve sürdürülecektir...”
13 Mart 1971 günü okunan bu bildirinin başlığı “Komutanların muhtırası ve Demirel hükümetinin istifası hakkındaki görüşümüz.” Cumhuriyet gazetesinin “Devrimci Kuruluşlar tutumu destekliyor” başlığıyla manşetten verdiği bildirinin altındaki imzalarsa şöyle: Türkiye Öğretmenler Sendikası, Devrimci Avukatlar Derneği, Üniversite Asistanları Sendikası, Mimarlar Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, ODTÜ Mezunlar Derneği, Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı ve DEV-GENÇ…
DEV-GENÇ’in Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü bunu yetersiz bulmuş olacak ki ayrıca bir açıklama yapıp, şöyle demiş:
“Muhtıra durumu tesbit bakımından doğru ve olumludur. Çözüm yolu parlamento değildir. Eğer toprak reformu, dış ticaretin devletleştirilmesi, Amerika ile olan ilişkilerimizin yeniden gözden geçirilmesi konularında kararlı iseler, biz bütün gücümüzle Silahlı Kuvvetlerin yanında olacağız.”
13 Mart günü, 12 Mart muhtırasını selamlayan Cumhuriyet gazetesinin “Devrimci Ordunun Sesi” başlıklı başyazısında Nadir Nadi de parlamentonun çare olmadığı fikrini savunmaktadır: “Anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli bir hükümet”in işbaşına getirilmesi zaruridir.
Tırnak içindeki cümle 12 Mart Muhtırasından aynen alınmıştı. 3 maddelik muhtıranın 2. Maddesinde böyle bir hükümet kurulmasını şart koşan askerler üçüncü madde de tehdit ediyordu: “Bu husus süratle tahakkuk ettirilmediği takdirde TSK kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek idareyi doğrudan doğruya üzerine almağa kararlıdır. Bilgilerinize…”
Devrimcileri, solcuları, Kemalistleri heyecanlandıran işte bu devrimci hükümet vaadiydi. Tabii bir de muhtıranın altında gördükleri iki imza: Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur.
Hikaye eski. En az 10 yıllık.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra radikaller, hemen çok partili hayata dönülmesine karşı çıkmışlardı. “Devrim”in işi henüz bitmemişti.
Önce 1950’deki gibi kötü sürprizlere neden olan “çeyrek yüzyıldır uygulanan gerici parlamentoculuğa” ara verilip, yarım kalmış Kemalist devrim tamamlanmalıydı.
Darbeden hemen sonra tasfiye edilen aralarında Türkeş’in de bulunduğu 14’ler bu görüşteydi.
1961 seçimlerinde DP’nin devamı olan iki parti çoğunluğu elde edince generaller ve albaylar 21 Ekim Protokolü'nü imzalayıp darbeyle tehdit etmişlerdi. Cemal Gürsel kendini cumhurbaşkanı seçtirip, eski DP’lilere af çıkmaması için partilerden söz alarak ancak darbeyi durdurmuştu.
27 Mayıs, Türk solunun da resmi kuruluş tarihi oldu. 27 Mayıs Devrimi’ne sıkı sıkıya bağlı Türkiye İşçi Partisi 13 Şubat 1961’de kuruldu. 1969’da DP’lilere siyaset yolunu açan yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal edecek kadar bağlıydılar darbeye.
Devrimlerin devamını isteyen Yön dergisi de 20 Aralık 1961’de çıkmaya başlamıştı.
1962 yılı da DP’lilere af söylentileri çıktıkça meydanlara çıkıp, AP binalarını taşlayan asker ve gençlik eylemleriyle açıldı. 22 Şubat 1962’de 27 Mayıs’daki devrimin tamamlanmasını isteyen Albay Talat Aydemir’in ilk darbe teşebbüsü geldi.
Bir ara tutuklanan, sonra tahliye edilen Aydemir, İstanbul’da kahraman gibi karşılanmış, devrin önde gelen entelektüelleriyle buluşmuştu. 1963’de Bayar yaşından dolayı cezaevinden çıkınca yeniden askerler ve öğrenciler sokaklarda çıktı. AP Genel Merkezi basıldı. 79 yaşındaki Bayar yeniden hapse döndü.
21 Mayıs 1963’de Talat Aydemir’in ikinci darbe girişimi geldi. Bu kez darbe son anda engellenmişti. Aydemir ve ikinci adam Fethi Gürcan asıldı. Bu iki darbe teşebbüsünün arkasındaki asker ve sivillerden oluşan buzdağı ise suların altına çekildi. Kimse üzerine gitmedi.
1965’in sonunda Süleyman Demirel tek başına iktidara geldi. Çoğunluk tahakkümü, tek parti diktası, dincilik… Tanıdık bütün lafları o da işitti.
65’in sonunda gençlik hareketinin içinden doğacağı Fikir Kulüpleri Federasyonu kuruldu. 1967’nin başında da DİSK.
Parlamenter demokrasiyle “cici demokrasi” diye dalga geçilen, fazla hürriyet kelimesini kullandığı için TİP’te gençlerin Mehmet Ali Aybar’ı eleştirdikleri yıllardı…
Milli Demokratik Devrim tezleri, Stalin, Che kitaplarının revaçta olduğu zamanlar…
İşte 1967’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin parlak devrimci asistanlarından Mahir Kaynak, Hıfzı Kaçar adlı emekli bir subayla tanıştı. Kaçar kendisini izlediklerini, beğendiklerini söyleyerek onu 27 Mayıs’ın Milli Birlik Komitesi üyesi emekli general Cemal Madanoğlu’yla tanıştırdı. Madanoğlu ikinci görüşmelerinde davetini yaptı: Demirel iktidarı ülkeyi mahvediyor. Tek çare darbe, aramıza katılır mısın?
Milli İstihbarat Teşkilatı mensubu Mahir Kaynak artık cuntanın içindeydi.
Onun sayesinde cuntanın boyutları ortaya çıkarıldı. Madanoğlu yalnız değildi. Türkiye’nin en ünlü isimleri, askerler, siviller, gençlik liderleri, komutanlar, gazeteciler cuntanın içinde yer almışlardı.
Cuntanın birbiriyle bağlantılı üç kanattan oluşuyordu. Askerî kanadının başında Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur vardı.
Cuntanın beyni ise sivillerdeydi. Cemal Madanoğlu fiili liderliğini yapıyordu ama cuntanın beyni 1962’de Yön, 1969’da Devrim Dergisi’ni çıkaran Doğan Avcıoğlu’ydu. 1968’de çıkardığı Türkiye’nin Düzeni kitabı için Orgeneral Gürler, “Türkiye’nin Düzeni kitabını okumayan bir subayı çok eksik bulurum” demişti.
Avcıoğlu’yla birlikte İlhan Selçuk, İlhami Soysal’ın başını çektiği cuntanın sivil kanadına değmemiş kimse kalmamıştı. Devrim dergisi üzerinden Hasan Cemal’den Uluç Gürkan'a kadar onlarca genç gazeteci, Altan Öymen’den Uğur Mumcu’ya Yaşar Kemal’den Çetin Altan’a kadar devrin sol Kemalist entelektüelleri farklı derecelerle faaliyetlerin içindeydi ya da haberleri ve rızaları vardı. (Dev-Yol lideri Oğuzhan Müftüoğlu, Bitmeyen Yolculuk kitabında, ziyaret ettiği Altan Öymen’in kısık sesle cuntanın şemasını kendisine nasıl çizdiğini anlatır.)
Cuntanın üçüncü kanadı ise en ilginciydi. 27 Mayıs’ın tasfiye edilmiş 14’lerinden Numan Esin, İrfan Solmazer, Orhan Kabibay’ın ordu içindeki ve dışındaki ağırlıklı olarak gençlik örgütleriyle bağlantılı yaptıkları hakkında hâlâ doğru düzgün bir araştırma yok.
Kabibay, 69’da denizciler bildirisine imza atarak ordudan atılan Sarp Kuray üzerinden devrimci gençlerle darbeye destek için görüşmeler yaptığı biliniyor. Kuray’ın da bunun üzerine devrimci askerler ve sivil gençlerin katıldığı Dikmen toplantısını organize ettiği. Davetli gruplar arasında Deniz Gezmiş’in (bizzat kendisi katılmasa da THKO’su, Mahir Çayan’ın THKP-C’sinin de olduğu. Toplantıda sadece THKP-C darbeye destek vermeyeceklerini söylemiştir. Gerekçe darbeye karşı olmaları değildir. Çünkü onlar darbenin tepesindeki isme bağlıdırlar; Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’a. Batur’un Hava Kuvvetleri’ndeki cuntasında bulunan Hava Yüzbaşı Orhan Savaşçı, Mahir Çayan’ın nişanlısı Gülten Çayan’ın kardeşidir. THKP-C hava kuvvetleri başta olmak üzere ordu içinde o kadar etkindir ki, bazı toplantılarını Hava Kuvvetleri’nin toplantı salonlarında yapmaktadır. (Ordu içindeki THKP-C’li askerlerden biri de daha sonra Birikim dergisini çıkaracak olan Kara Teğmen Ömer Laçiner’dir.)
Orhan Kabibay, devrimci gençlerden Başbakan Demirel’in kardeşinin sahibi olduğu Yükseliş Koleji’ne bomba atılması gibi darbe ortamını hazırlayacak “devrimci eylemler” beklemektedir. Eylemden sonra Muhsin Batur, Demirel’in karşısına geçip kendi kardeşinin okulunu bile koruyamayan bir hükümeti eleştirecektir. Kabibay karşılığında Ankara’da aranırken Deniz Gezmiş’e yer değiştirmelerde kullanılmak üzere Tarım eski Bakanı Turhan Şahin’in arabasını tahsis eder. (“Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım''da Devrim Dergisi çalışanlarından Hasan Cemal, kendisinden de Sıhhiye’deki Orduevine bomba atılmasının istendiğini yazmıştı.)
1968-1971 arasındaki gençlik hareketliliğinin ne kadarı 9 Mart cuntasıyla işbirliği gelişmiştir sorusu peşinden gidilmeyi hak ediyor. Neden Deniz Gezmiş her yerde aranırken 12 Mart’a kadar Ankara'da saklandı, neyi bekliyordu? Neden Mahir Çayanlar 12 Mart’tan sonra Efraim Elrom’u kaçırıp öldürmekle başlayan silahlı eylemlere giriştiler?
Bilinen, bu başarısız darbe girişiminin ardından gelen bir yıl içinde bütün bu gençlik liderlerinin ya idam edildiği, ya da silahlı çatışmalarda öldürüldüğü…
9 Martçıların kafasında bir tek parti diktatörlüğü vardı. 1952’de Nasır, 1968’de Saddam, 1969’da Kaddafi, 1969’da Sudan’da Numeyri, 1970’de Hafız Esad’ın yaptığı devrimlerin devamı bir Türk Baas rejimiydi hayallerindeki.
Anayasaları bile hazırdı. Anayasa’nın ikinci maddesi şöyle diyordu: “Türkiye Cumhuriyeti, Devrim ilkelerine dayanan halkçı, devletçi, laik, milli ve sosyal devrimci bir devlettir.”
Türkiye, Devrim Konseyi ve Devrim Meclisi tarafından yönetilecekti. Tek partinin adı da Devrim Partisi olacaktı. Devrime karşı çıkanlar Devrim Mahkemeleri’nde yargılanacaktı. “Cici Demokrasi” rafa kaldırılıp, yarım kalmış Kemalist devrim tamamlanacaktı.
1967’de cuntaya girerken herkes gibi Mahir Kaynak da bayrağın ve silahın üstüne aynı yemini etmişti:
“Türkiye’nin ulusal kurtuluşu için sömürge düzenini yıkmak, gerici, tutucu ve gayri milli güçleri yok etmek, Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘ulusal tam bağımsızlık’ ülküsünü gerçekleştirmek uğruna devrim örgütüne giriyorum. Üstüme düşen ödevi sınır ve engel tanımadan yapacağım, paylaştığım sırları sonuna dek saklayacağıma, Başkan’a ve Örgüte bağlı kalacağıma namusum, bayrağım ve silahım üzerine yemin ederim.”
Cuntanın her şeyi vardı. Kara ve hava kuvvetleri, ülkenin en prestijli entelektüelleri, gençlik liderleri… Dış destek konusunda da ön yargılı değillerdi. Madanoğlu dönemin Ankara’daki CIA şefi Ruzi Nazar’a gidip destek bile istemişti.
Darbenin bakanlar kurulu listesi bile hazırdı.
Devlet Başkanı: Faruk Gürler. Başbakan: Muhsin Batur. Adalet Bakanı: Prof. Dr. Bahri Savcı. Planlama Bakanı: Atilla Karaosmanoğlu. Basın Yayın Bakanı: Altan Öymen...
Ama büyük bir hata yapmışlardı. Mahir Kaynak’a çok güvenmişlerdi. O kadar ki Madanoğlu’na bir gün toplantılarda birinin üstünde dinleme cihazı olduğu ihbarı gelmiş, paşa toplantıya katılacak herkesin üzerinin aranacağını söylemişti. Peki kim arayacaktı? Paşa odadaki en güvendiği insana bu görevi verdi: Mahir Kaynak’a. Ses kayıt cihazının üzerinde olduğu kişiye…
9 Mart darbesi son gün direkten döndü. Sebep kimilerine göre son gece Faruk Gürler’in cuntayı satması, kimilerine göre Muhsin Batur’un korkaklığı…
Ama kesin olan Türkiye eğer çevresindeki ülkeler gibi bir Baas Rejimi tecrübesi yaşamadıysa bunu en çok Mahir Kaynak’a borçlu.
Mahir Kaynak, Türkiye’nin aydınlarının, akademisinin, medyasının içinde olduğu bu cuntayı ihbar etmesinin bedelini ödedi. Önce onun kaydettiği ses kayıtlarıyla açılan mahkemede TRT teknisyenleri iki yerde bir kelimenin iki kez tekrarlandığını söyleyerek ses kaydında montaj olabileceğini söylediler. Askerî mahkeme bu görüşe dayanarak ses kayıtlarının delil sayılamayacağına hükmetti. Sonra nörolog Gençay Gürsoy “Kanaatim bu kişinin kendisini tedavi ettiğim sıralarda dış dünyayı gerçek bir şekilde objektif olarak yorumlamasının ve değerlendirmesinin mümkün olmadığı yolundadır” diye ifade verdi. Darbe yargılanmadan beraat ettirildi. Kol kırıldı, yen içinde kaldı…
Mahir Kaynak bütün akademik dünyayı elinde bulunduran sol çevreler tarafından hain ilan edildi. Deli muamelesi yapıldı.
Halbuki, onun engellediği Baas tipi cuntanın içinde olan isimler yıllar boyu demokrasiye karşı işledikleri bu büyük suça rağmen prestijlerinden hiçbir şey kaybetmediler.
Asker, ordu içinde kırılma olmasın diye üstünü kapattığı için açılan davalardan yırttılar. Çoğunluğu öz eleştiri yaptıkları için hiç hesap vermediği gibi, pek çoğu öz eleştiri yapmaya bile gerek görmedi. 12 Mart’ın mağduru gibi kitaplar yazdılar.
9 Mart cuntacılarının bir kısmı hâlâ hayatta, günlerini “cici demokrasi”nin eseri olan hükümete demokrasi, diktatörlük dersleri vermekle geçiriyor… 9 Mart’tan sonra iki kere daha darbe denemeleri içinde yer alacak İlhan Selçuk’un İstanbul’un orta yerine heykeli bile dikildi.
Ama Mahir Kaynak, dün sessizce veda etti.
Demokrasi adına ona güçlü ve yüksek sesle bir teşekkür dahi edemeden… Yarınki cenazesinde yüksek sesle “iyi bilirdik” diyenler bu görevi de yerine getirmiş olacak…
(Yazı boyunca değerli arkadaşım Erkan Şen’in İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde 9 Mart üzerine yazdığı yüksek lisans tezinden çok yararlandım. Pek çok kaynak ve hatıratın taranarak hazırlandığı, bire bir mülakatların yer aldığı bu tez umarım yakın zamanda kitap olarak da basılır.)
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025