Yıldıray OĞUR
Osmanlı, son dönemlerinde dış politikada denge için zaman zaman bazı ülkelerle fazlasıyla yakınlaşmak zorunda kalmış, bu politikaları uygulayan sadrazamlar, hariciye vekilleri de bu yakınlaşmalardan nasibini almışlardı.
Örneğin İstanbul’daki Rus elçisiyle sık sık görüşen Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’nın adı Nedimof’a çıkmıştı. İngiltere’ye yakın çizgideki Said Paşa ve Kamil Paşa’nın isimlerinin başına da “İngiliz” sıfatı eklenmişti.
Denge siyaseti Cumhuriyet döneminde de sürdü.
1925-1939 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı yapan Tevfik Rüştü Aras’ın Sovyet yanlısı, İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında aynı makamda oturan Numan Memenencioğlu’nun görevden alınmasına neden olacak kadar Alman taraftarı olduğu biliniyor.
Ama o dengeler de hep sabit kalmadı.
İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi yanlısı yayınları yüzünden adı Yunus Nazi’ye çıkmış Yunus Nadi’nin Cumhuriyet’i daha sonra solun sesi haline geldi, siyasete atılmadan önce Amerikan Morisson şirketinde çalıştığı için adı Morrison Süleyman’a çıkmış Demirel ise Türkiye’deki Amerikan üstlerini kapatan Başbakan oldu.
Türkiye’de yakın tarihte ideolojik sebeplerle ‘Moskofçu’, Çinci, Arnavutlukçu, İrancı hatta Kaddafici olanlar oldu.
Tabii Amerikancı, AB’ci olanlar da...
Ama Amerikancılık ve AB’cilik bir akıma dönüşmedi ve marjinal kaldı. Çünkü devletin resmi dış politikası zaten Batı ittifakı içinde hareket etmek üzerine kuruluydu ve bu pozisyonu hararetle savunmak bir ihtiyaç haline gelmedi. Ayrıca entelektüel dünyanın hem sağında hem de solunda Batı karşıtlığı baskın bir fikir olduğu için aleni bir Amerikancılık, Avrupacılık da ayıp kaçtı.
Yine de Özal gibi Türkiye’nin dış politikada Amerika ile senkronize olmasını savunan siyasetçiler ve aydınlar oldu, Türkiye’deki bütün sorunların AB üyesi olmakla çözüleceğine inananlar da...
Ama son dört yılda Türkiye’de yapılan Rusçuluk ve Putinciliğin Türkiye tarihinde benzeri çok azdır.
Batı egemenliğine karşı yeni bir dünyanın kurulduğu ve bu dünyada Türkiye’nin Rusya ile birlikte yeni güç merkezi olduğu analizleri ciddi ciddi yazıldı. 15 Temmuz darbesinin bastırılmasının şanı bile uydurma komplo teorileriyle Putin’e verildi. Türkiye’nin 60 yıllık NATO üyeliği Rusya için harcanacak, bağımsızlığına vurulmuş bir zincire dönüştürüldü. “Erdoğan ve Putin Batı’yı korkutuyor” başlıkları atıldı. Rus milliyetçisi Dugin, AK Parti Meclis Grup toplantısında Başbakan Binali Yıldırım’la poz bile verdi. Her akşam televizyonlara çıkan bir grup sivil-asker uzman, KGB’nin Asala ve PKK’ya verdiği lojistik desteği, Rusya’nın hala PKK’yı terör örgütü olarak tanımadığını, Moskova’da PYD’nin bürosu olduğunu unutup, Türkiye’yi bölmeye çalışan, terörist örgütleri destekleyen emperyalist Batı’ya karşı Türkiye’nin müttefiki Putin ve Rusya diye anlattıkça kendilerinin de inandığı bir hikaye uydurdu. Hatta bu etrafta bir sürü fırsatçı güvenlik uzmanı belirdi, kendisini “Rusya güvenlik akademisinde görevli korgeneral” diye tanıtan Ağrılı bir ‘müteşebbis’ her akşam akşam tvlerde Rusya uzmanı diye konuştu, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kongrelerinde konuşma bile yaptı.
Bu aleni Rusya yanlılığı ve Putin sevdasının, yüzde biri Amerika için ya da herhangi bir Batı ülkesi yapılsaydı, bir ABD başkanı için böyle sevda türküleri söylenseydi, bunu yapan kişinin adı doğrudan CIA ajanına çıkar, ilk fırsatta da yolu bir savcılığa düşerdi.
Ama Rusya ve Putin övmek neredeyse vatanseverliğinin gereği, tam bağımsız Türkiye’yi savunmak haline getirildi.
Ülkede her kesimde olan, gayet popüler, alkış garantili ve Batılı devletlerin gerçekten eleştirilmesi gereken politikalarını da örten klişe ve itibarsız bir Batı-karşıtlığı sporuna sırtını dayamış bu ideolojik önyargılardan mülhem Rusçuluk ve Putincilik, önceki gün gelen acı bir haberle sınanıyor bir kaç gündür.
Türkiye’nin Rusya ile vardığı anlaşmalar gereği İdlib’de olan Türk askerlerine, Esad’a bağlı güçler saldırdı ve 7 askerimiz şehit oldu. Saldırıyı tam olarak kimin yaptığı bile belirsiz. Ama neredeyse bir Rus kolonisi olmayı kabul ederek iktidarını koruyan Esad’ın, Rusya’ya sırtını dayayarak bunu yapabildiği açık.
Nitekim, İran, Suriye ordusunun kendi toprak bütünlüğünü korumak için operasyon yapma hakkı olduğunu açıkladı, Rusya ise hiç bir şey olmamış gibi sessizce Suriye ile İdlib operasyonlarına devam etti.
Peki uçan kuşu teröristlerle işbirliğiyle suçlayabilen, her fırsatta içinde şehitler ve bayrak geçen cümlelerle herkese parmak sallayan bu Rusyacılar ve Putinciler ne yaptı?
Türkiye tarihini neredeyse 2003’de Amerikan askerlerinin Türk askerlerin başına çuval geçirmesiyle başlatanlar, sanki Rusya’nın kontrolü altında 7 askerimiz şehit edilmemiş gibi meseleyi bir dış politika krizi gibi soğukkanlılıkla tartışmayı seçti.
Daha bir kaç hafta önce Suriye’deki askeri operasyonların hepsini meşrulaştıracak hamasi argümanlar üretenler, sorunun diplomasiyle çözülmesini tavsiye etmekte birbirleriyle yarıştılar.
Putin’in çevresini sarmış Siyonist lobiyi, onu dinlemeyen Rus derin devletine bağlı generalleri, hatta Netanyahu’yu suçlayanlar çıktı, askerlerimizi Suriye ordusuna sızmış YPG’li teröristlerin öldürmüş olabileceği gibi büyük istihbari uydurma bilgiler bile ileri sürüldü.
Ama en trajiği, yıllardır Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulayan bazı uzmanların, bu olay üzerine NATO’yu göreve çağırması oldu.
Tabii ki askerlerimizin İdlip’te olmasının sebebi, Rusya ile Halep’in Esad güçlerinin eline geçmesi sırasında varılan anlaşma.
Türkiye’nin o anlaşmayla Suriye’deki silahlı grupları silahsızlandırmak gibi bir görevi üstlenmesi vakit kazanmak için o gün yapılmış tehlikeli ve mantıksız bir işti.
Zaten Türkiye’nin, Suriye’deki bütün meselesinin oradaki YPG yapılanmasıyla mücadele olduğunu ortaya koymasından, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu söylemesinden sonra oradaki askeri varlığı da tartışmalı hale gelmişti.
İdlip’te Rusya’nın ve Suriye’nin hastaneleri, çocukları da rahatlıkla kapsayabilen, geniş terörist tarifiyle Türkiye’ninkinin uyuşmayacağı belliydi.
Ama Türkiye’nin İdlip’te toplanmış ve tek çıkışları olan Türkiye’ye doğru hareket edecek milyonlarca insanla ilgili meseleyi Rusya ile anlaşarak çözemeyeceği, Suriye’de Batılı müttefikleri devre dışı bırakarak Rusya ile baş başa kalmanın Türkiye’nin aleyhine dönebileceği de zamanında çok yazıldı.
O yüzden bu kötü denklem ve sıkışmışlık içinde yedi askerimizin Esad rejimi güçleri tarafından öldürülmesi sonrası Türkiye’nin yapabileceklerinin maalesef bir sınırı vardı ve Türkiye’nin de bu sınırı geçmemesi de doğru oldu.
Bu saldırıyı yapan Esad güçlerine cevap verildiği ve intikamlarının alındığı açıklandı ama böyle bir durumda Türkiye’nin esas muhatabı olan Rusya’dan bir kınama bile istenemedi.
Nihayet çok önceden ayarlanmış Ukrayna ziyareti dönüşünde televizyon spikeri Pelin Çift’in sorusuna Cumhurbaşkanı şöyle cevap verdi:
“Pelin Çift: Tabi ki bu şehit haberleri hepimizin yüreğini yakıyor ve İdlib’de verilen sözler tutulmadı. Rusya ile bu manada bir gerginlik yaşıyoruz ama bir taraftan da şöyle bir durum var. Mevcut iş birliği ve S400 alımı konusunda da yaptırımlar söz konusu. Bu noktada Rusya’ya bir mesaj vermek ister misiniz? Ne söylemek istersiniz?
Erdoğan: Bizim Rusya ile şu aşamada bir çatışma ya da bir ciddi çelişki içerisine girmemize gerek yok. Bunu niye söylüyorum? Biliyorsunuz bizim şu anda Rusya ile çok ciddi stratejik girişimlerimiz var. Bunlardan bir tanesi, özellikle de çok kararlı şekilde başlattığımız nükleer enerji meselemizdir ve rakam orada çok çok ciddidir. Şu anda onun inşa süreci devam ediyor. 300’ün üzerinde mühendisimiz Rusya'da yetiştirildi ve bunlar yetiştikçe de gelip burada çalışmaya devam ediyorlar. Bu bir defa önemli. İkincisi, Türk Akım Projesi de çok büyük önem arz ediyor.... ve oradan malum Avrupa'ya geçiş var. Bir diğer adım, şu anda doğalgazımızı, bildiğiniz gibi çok ciddi bir oranda Rusya'dan alıyoruz. Bu da bizim için önemi ifade ediyor, çünkü stratejik bir yatırım.... Tabi Rusya ile turizm noktasındaki ilişkilerimiz de iyi bir noktada. Malum, birinci sırada Rusya. Almanya ikinci sıraya düştü. Bunlar bizim için önem arz ediyor. Bu bakımdan bunları biz görmemezlikten gelemeyiz. Onun için de tabi her şeyi oturacağız konuşacağız. Öfke ile değil… Çünkü öfke ile kalkan zararla oturur. Ama tabi nerede öfke, nerede zarar bunların da tespitini yapmak, istişare ile kararını vermek önem arz ediyor. Şu anda durum bu.”
Maalesef durum bu.
Bazıları çabuk unuttu ama 2015’de uçak düşürülmesi krizi üzerine sadece turizm iptalleriyle, meyve ve sebze alımını kesmekle kalmamış, Moskova’da Rusya Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın ortak basın toplantısında, Cumhurbaşkanı ve ailesini IŞİD’le petrol ticareti yapmakla suçlamış bir ülkeden bahsediyoruz.
Son olaydan sonra da hemen Rusya’nın resmi haber ajansı TASS ve diğer bazı resmi bazı haber sitelerinde Türkiye’nin İdlip’te El Nusra’yı desteklediği yolunda Türkiye’de de çok yapılmış itirafçı ifadeleriyle haberler yayınlandı.
Yani ABD’yle, Fransa’yla, Almanya’yla kavga etmenin maliyetiyle, Rusya gibi otoriter bir rejimle yönetilen, kendisini bağlayan hukuki ve demokratik sınırları olmayan bir ülkeyle kavga etmenin maliyeti aynı değil.
Çocuksu bir Batı-karşıtlığı güdüsüyle, Türkiye’nin dış politikada kurduğu altın dengenin bozulmasına destek olanlar, Rusya’nın kriz anlarında ne kadar “pisleşebildiğini”, böyle bir Rusya ve Putin’le Türkiye’yi Suriye gibi bir yerde baş başa bırakmanın ağır maliyetlerini herhalde görmüşlerdir.
Suriye meselesi, en başından itibaren Türkiye’nin ideolojik önyargılarla dış politika yürütme gibi bir lüksü olmadığını pek çok acı tecrübeyle hem iktidara hem de muhalefete göstermiş olmalı.
Türk askerine dönük herhangi bir saldırı olmadan Suriye’deki Kürt bölgelerine karşı başlatılan askeri operasyonlara asker yazılanların, yedi askerimizin şehit edilmesi sonrası, olayın failleriyle diyalog, teenniyle hareket tavsiye eden diplomatlara dönmesi de vatanseverliğin kimsenin tekelinde olmadığının, dış politikada yanlış kararlara karşı çıkmanın da vatanseverlik olabileceğinin somut bir göstergesi oldu.
Yaşadığı ülkeyi ideolojik önyargılarıyla dar bir yere hapsetmek de vatanseverlik olmasa gerek.
Hala toz konduramadıkları Putin’i etrafındaki Siyonist lobilerin, danışmanlarının, generallerinin yanlış yönlendirdiğini söyleyecek kadar şirazesini kaybetmişler dışında, herhalde artık bu çıplak hakikati anlamayan kalmamıştır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025