Ahmet İNSEL
20 Ocak 2025 tarihe sadece Donald Trump’ın yeniden başkan olduğu gün olarak değil, büyük ihtimalle yeni bir siyasal-iktisadi dönemin başlangıcının simgesi olarak geçecek. Trump, başkanlık yemininin ardından, büyük bir spor salonunda (Capital Arena One) sahnenin ortasına getirilen masada, milyarderler[1] ve aşırı sağ kişiliklerin önde geldiği davetlilerin karşısında, ilk iş olarak tutkulu biçimde başkanlık kararnameleri imzaladı. Bu görülmemiş gösteri, yeni dönemin hem simgesel hem somut başlangıç anıydı. Kurum ve kuralları lağvederek ya da etkisiz bırakarak, şefin keyfi yönetimine çok daha geniş bir alan açmanın ilk adımıydı.
Trump’ın “6 Ocak esirleri” olarak tanımladığı, yargının uzun soruşturmalardan sonra demokratik düzene karşı ağır suç işlediğine hükmettiği kişilerin hepsini orada bir kararname ile affetmesi nasıl bir dönemin başladığını gösteriyordu. Bunları toplumsal cinsiyet, pozitif ayrımcılık, çeşitlilik politikaları gibi kazanımları bir kalemde reddeden kararnameler tamamladı. Devleti küçültmeye, sosyal hakları biçmeye, arz politikalarına ve küreselleşmeye odaklı olan neoliberalizmin de yerini başka bir kapitalist düzenleme tarzına bırakacağını, bıraktığını ifade eden adımlar arkasından geldi.
Bu “iptal kararnameleri” sağanağını tamamlayan diğer simge, şimdilik fiili ikinci başkan konumunda olan Elon Musk’ın zafer sevinci gösterisini Nazi selamıyla noktalamasıydı. Bu selam, ABD’de II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle başlayan Nazi düşünce ve sembollerinin, resmen yasaklanmış olmasalar da, iktidar nezdinde siyasal-toplumsal değerler açısından ahlâk dışı olarak kabul edilmelerinin sonuna gelindiğini simgeliyor.
Musk’ın Nazi selamını, Trump’ın bir kalemde cezalarını affettiği bin beş yüze yakın kişinin arasında, 6 Ocak 2021’de Trump’ı zorla başkan koltuğunda tutmak için Senato binasını basan Nazi hayranlarının bol miktarda yer alması tamamlıyor. Bu iki simgenin birleşiminde, Donald Trump’ın birinci başkanlık döneminde denediği ama uygulayamadığı, şimdi ise işe çok daha hazırlıklı, donanımlı ve arkasına dünyanın en zengin bir avuç insanını da alarak uygulamaya sokacağı otoriter nasyonal-kapitalizm yer alıyor.
Musk’ın selamı ve Trump’ın afları, 1925’te yayımlanan nasyonal-sosyalizmin temel kitabı Kavgam’ın yüzüncü yılı anmalarının önünü bir bakıma açtı. Bir farkla: Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Parti’sinin 1920’de kuruluşunda Hitler ve Drexler’in yazdıkları yirmi maddelik programda açıkça ifade edilen Yahudi karşıtı nefret ve önlemlerin ve Alman ırkıyla Alman yurttaşlığını sıkı sıkıya bütünleştiren radikal kimlikçi milliyetçiliğin yanında, büyük sermaye karşıtı, emekçileri kollayan bir sosyal devlet önerisi de vardı. Demagojik bir amaçla da olsa, dönemin yükselen sosyal mücadelelerinin ruhuna aykırı düşmeyecek bir “sosyalizm” tınısı partinin adına yerleştirilmişti. Buna karşılık, takriben yirmi yıldan beri dünyada adım adım yaygınlaşan ve pekişen, Trump’ın ikinci yönetiminde dünyanın en güçlü devletinde iktidara gelen yaklaşım ise, otoriter yönetimin, otokrasi rejiminin yanında vahşi bir kapitalizmi yüceltiyor. Elon Musk, nasyonal-sosyalizmin selamını, onun ırkçılığından, yağmacılığından geri kalmayarak, bugün nasyonal-kapitalizm için veriyor.
Otoriter Nasyonal-Kapitalizmin Üç Özelliği
Otoriter nasyonal-kapitalizmin Trump öncesinde farklı örneklerini Çin’de Çin Komünist Partisi’nin tek parti diktatörlüğü altında, Rusya’da güvenlik kurumlarının rakipsiz diktatoryal iktidarını simgeleyen Putin yönetiminde, bunların daha melez türleri olan Macaristan’da Orban, Türkiye’de Erdoğan hükümetlerinden biliyoruz. Bu rejimlerin ortak özelliklerini çok özet halde üç başlık altında toplayabiliriz.
İdeolojik olarak kimlikçi (ülkesine göre etnik, dinsel veya ırksal ya da hepsi birlikte) bir milliyetçiliği, zenofobi ve iç düşman temalarıyla pekiştiriyor. Kültür savaşından beslenen bir hınç rejimini hem toplumun belirli bir kesimine (yerli ötekilere) hem de dışarıdaki düşman çevrelere (dış güçlere) karşı sürekli canlı tutmaya özen gösteriyor.
Siyasal olarak, güçler ayrılığını, yasamanın yargı ve medya yoluyla denetlenmesini ya bütünüyle ortadan kaldırıyor ya da fiilen işlevsiz kılacak önlemleri elinden geldiğince alıyor. Bunların yetmediği yerde iktidarın sopası olarak ceza yargısı devreye sokuluyor. Eski rejimin elitleri olarak tanımladıklarını hedef tahtasına koyarken, bir taraftan liyakatın egemen olması gereğini vurgulayıp, diğer taraftan kendi iktidarında gizlisi saklısı olmayan bir mutlak sadakat ilkesini uyguluyor. Bu bir siyasal sadakat olmaktan da öteye, rejimin otokrasi derecesine bağlı olarak, esas olarak kişisel sadakat ilkesi olarak çalışıyor. Trump’ın hassas bakanlıklara, güvenlik ve istihbarat kurumlarının başına önerdiği isimlerin ezici çoğunluğunun ortak özelliği bu.
İktisadi olarak ise, hukuk devletini, iktisadi rekabet ilkelerini lağveden bir yeni ahbap-çavuş ekonomisi ve bununla ilişkili olarak devletin en tepesinin sıkı denetiminde hiyerarşik biçimde uygulanan bir kayırma, yolsuzluk, çıkar çatışması düzeni öne çıkıyor. Kapitalizme alternatif bir üretim tarzı değil bu. Kapitalizm içinde yeni bir düzenleme tarzını ifade ediyor. Buna yeni patrimonyalizm demek de mümkün. Şefin etrafında oluşan zenginler ittifakının en açık örneğini bugün ABD’de Trump’ın ikinci kez seçilmesi için birleşen multi-milyarderler listesi veriyor. Yeni oligarşik tahakkümü özetliyor bu liste. Bu zenginler iktidarının (plütokrasinin) doğal olarak çok daha küçük ölçeklerde tezahür eden örnekleri arasında Türkiye’ye, Macaristan’a, Hindistan’a bakmak yeterli. Bir farkla: Çin, Rusya, Türkiye gibi örneklerde zenginliği bahşedenin onu bir hamlede geri alması mümkünken, bu anlamda arpalık sistemi (prebendalizm) egemenken, ABD’de bu daha çok multi-milyarderler koalisyonunun, oligarşinin iktidarı bahşetmesi biçiminde tezahür ediyor.

Bir kısmı uzun yıllardır iktidarını sürdüren bu otoriter nasyonal-kapitalist rejimler için ABD’de ikinci Trump yönetiminin göreve başlaması yeni bir enerji kaynağı olacağı gibi, onlardan da eskisine nazaran çok daha açık biçimde sadakat ve teslimiyet talep edecek bir süper gücün avdeti anlamına geliyor. Bunun yanında özellikle tek parti merkezli otoriter nasyonal-kapitalizmin özgün örneği olan Çin ve müttefikleriyle Trump ABD’sinin temsil ettiği liberal-otoriter nasyonal-kapitalizmin rekabetinden beslenecek bölgesel çatışmalara kapı aralanıyor. Muktedirlerin keyfî kararlarının yansıması olarak uluslararası ilişkilere damgasını vuracak olan öngörülemezlik hali bunu tamamlıyor. Trump’ın Kanada, Grönland, Panama kanalı konusunda dile getirdiği emellerin ele verdiği, kendi güvenliğini sağlamak gerekçesiyle ihtiyacı olan “yaşam alanı”na (Nazi ideolojisinin benimsediği lebensraum kuramı) sahip olma gerekçesiyle hareket eden emperyal bir yayılmacılık arzusu yeniden gündeme geliyor. Diğer yandan Elon Musk’ın “müttefik ülkelerde” aşırı sağ hareketleri, Almanya’da AfD’yi, Birleşik Krallık’ta Nigel Farage’ın yeni partisi Reform UK’yi desteklerken, bazı “müttefik ülke” yöneticilerine hakaretler yağdırırken, bir aşırı sağ enternasyonalin temeli atılıyor.
Yağmacı Kapitalizm
ABD merkezli bu yeni nasyonal-kapitalist otoriter rejimin başat niteliklerinden biri yağmacı bir kapitalizmden güç alması ve onu besleyerek, güçlendirmesidir. 2020’de Cédric Durand’ın önerdiği “Teknofeodalizm” kavramını benimseyen Varoufakis ve sayıları giderek artan gözlemciler bu yağmacı kapitalizmin esas olarak ABD’de güçlenen versiyonuna işaret ediyor. Teknoloji şirketleri ağırlıklı bu yeni aşırı zenginler grubunun sermaye birikimi yöntemi, maddi üretimden ziyade, ağ hizmetlerini kullananlarla ilgili bedava elde ettikleri bilgileri metalaştırmak, onların tercihlerini, zevklerini, algı dünyalarını kendi sermaye birikimlerini azamileştirme yönünde belirlemek. Bu yeni oligarşinin üyelerinin daha fazla kâr edebilmek için ilk yapmaları gereken daha fazla kullanıcı bilgisine sahip olmak. Elde ettikleri kaynağı finans alanında güçlenmenin aracı haline getirerek, bütün yeni inovasyon girişimlerini satın alarak, tekel konumlarını koruyup, pekiştiriyorlar. Vergi optimizasyonu imkânlarını çok büyük ölçekte kullanıyor ve hükümetlere büyük zenginlikleri üzerinden giderek daha az vergi alınması için baskı yapıyorlar. Tesla, Space X, Facebook, Amazon gibi şirketlerin ortak bir başka cephesi, hepsinin sendikalara karşı büyük bir savaş vermeleri. Birçoğunun finansal serveti küçük bir ülkenin gayri safi milli hasılasından daha büyük olan bu zenginler ağı, düzenleyici kamu kurumlarına, çevre koruma düzenlemelerine, şirketlere yükümlülük getiren sosyal haklara karşı yoğun bir mücadele yürütüp, kendilerinin beslendiği büyük kamu destek kaynaklarının dışında kalan kamu harcamalarını daraltmayı savunuyorlar. Böylece kamu alanı küçülürken özel sektörün sağlık, eğitim, toplu taşıma, kültür gibi alanlarda paylarının artmasıyla ortaya çıkacak yeni kâr alanlarını araştırıyorlar. Diğer yandan vergi optimizasyonu imkânlarını sonuna kadar kullanıyorlar. Bu ağın merkezinde yer alan Elon Musk, para ve güç arasındaki ilişkiyi somutlaştıran, bunu gösteri toplumunun bir parçası haline getiren bir örnek oligark olarak İkinci Trump devri açılışında ön plandaydı.
Büyük teknoloji şirketleri ve platform kapitalizminin en önde gelen şirketleri Microsoft, Open AI, Meta, Google, Uber vd. hegemonyalarını somut bir siyasal güce dayamak için, Trump’ın kampanyasını desteklediler. Dönem artık liberal demokrasi ile flört etmek ya da gelişme dönemlerinde onlara uygun koşullar sağlayan liberal toplumu övmek dönemi değil. Tekel konumlarını pekiştirme, toplumu disiplin altında tutma, devlet iktidarının tamamlayıcı gücü olma zamanı. Katlanarak artan finansal zenginlikleriyle orantılı olarak iktidarın kişiselleştirilmesini destekliyor ve dezenformasyon rejimini besliyorlar. Alternatif gerçekler ve ifade özgürlüğü kisveleri altında, yalan haberlerin, nesnel bilgiye kuşkuyla yaklaşılmasını amaçlayan yorumların eşliğinde, dezenformasyona dayalı bir bilgi-algı hegemonyası oluşturmak için elbirliğiyle çalışıyorlar. Robert Paxton’un faşizmin özellikleri arasında saydığı, “fikirlerden ziyade hislere hitap etmesi”nin ve ulusal özellikleri diğer bütün evrensel değerlerden üstün tutmasının burada da bir o kadar geçerli olduğunu görüyoruz.[2]
Multi-milyarder elitlerin anti-elit popülizmi, Reagan döneminin devleti küçültmek temasını da dönüştürerek, devleti parça parça sökmek (deconstruction of administrative state) ve yerine keyfî karar alma yetkilerine sahip bir başkanlık gücü getirmeyi amaçlıyor. İşte Elon Musk’ın aşırı sevinç içinde verdiği Nazi selamının işaret ettiği gidişat bu.
Özgürlükçülük Aleyhtarı Mülkiyetçilik
Kendilerini libertaryen olarak tanımlayan, özgürleşme karşıtı özgürlükçülerin gerçek sıfatlarını, kendisi anarşist bir özgürlükçü çevreci olan Murray Bookchin 1985’te tanımlamıştı. Bu sağcılar, demişti, gerçekte özel mülkiyetçidirler. “Onlar için özgürlük bütün dünyayı gayrımenkule dönüştürmek yani insan topluluklarının maliki olmak anlamına geliyor.” Sadece paraya, sermayeye değil, ulaşabildikleri en büyük insan kitlesine malik olmak “özgürlüğü” demek bu. Trump’ın, Javier Milei’nin, Mark Zuckenberg’in, Elon Musk’ın, Jeff Bezos’un, Peter Thiel’in vb. diğerlerinin “özgürlükçülüğü”, sosyal devleti, toplumsal dayanışma araçlarını, arzuladıkları her şeye sahip olmayı engelleyen kuralları ve ahlâki ilkeleri bu “malik olma özgürlüğü”nün karşısında bir engel olarak görmenin adıdır. Bunu ahlâkın medenileşmesi sürecinin sona ermesi olarak da değerlendirebiliriz.
Neoliberalizmi de artık geride bırakmakla birlikte onun açtığı yoldan ilerleyen ama ondan daha vahşi ve yayılmacı bir dönemin adımları atılıyor. Bu yeni tahakküm tarzı, kapitalizmin ne demokrasiye ne rekabete, ne de düzenlemeye ihtiyacı olduğunu, bunlarsız da faaliyet gösterebileceğini bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Yönetim tarzına hâkim belirsizlik, ve öngörülemezlik güçlünün gücüne güç katma yönteminin zeminini oluşturuyor.
Takriben on beş yıl önce Çin ve Rusya’da erken radikal örneklerinin şekillendiği, Macaristan ve Türkiye’nin de bunun melez örneklerini teşkil ettiği otoriter nasyonal-kapitalizmin gelişmesi, ikinci Trump döneminin başlamasıyla yeni bir evreye girdi. Bu iktisadi, sosyal ve siyasal rejim almaşığına karşı mücadelelerin de kendilerini dönüştürmeleri kaçınılmaz. Bu yeni dönemde özgürlük ve eşitlik mücadeleleri, demokrasi talebini içeren ama onunla sınırlı kalmayan haysiyet mücadeleleriyle ifade bulacak. Bu yeni yağma ve rant efendilerinin dayattığı medeniyet kaybına karşı verilecek mücadelenin zemini ortaklık, müştereklik ve dayanışma olacaksa, ideolojisi de insanlık haysiyetini korumak, güçlendirmek ve bütün insanlığa içkin kılmak olacaktır.
[1] Törende hazır bulunan en zengin on milyarderin toplam serveti takriben 1300 milyar dolardı. Bunun 433 milyar doları Elon Musk’un serveti.
[2] Paxton, ilericilik karşıtı, antikomünist, güç kullanmaya kararlı bir kitle hareketi olarak tanımladığı faşizmin, sadece düşmanı olduğu soldan değil, rakibi olduğu sağdan da farklı olduğunu belirtir. Bu çerçevede Trumpizmin faşizm olup olmadığı sorusuna yanıtı « hem evet, hem hayır »dır. Bkz. Elisabeth Zerofsky, « Is It Fascism ? A Leading Historian Changes His Mind », The New York Times Magazine, 23.10.2024.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.01.2025
17.07.2024
6.06.2024
22.04.2024
13.03.2024
29.01.2024
22.12.2023
29.11.2023
3.11.2023
26.06.2023