Ahmet KARDAM
Nabi Yağcı'nın uzun zamandır tükenmiş olan kitabının ikinci baskısının yapılmış olmasını önemli buldum. Nedenini kısaca açıklamak isterim.
Bu kitap TKP'nin 1970-1990 arası 20 yıllık tarihinin sadece kronolojik değil, aynı zamanda eleştirel bir yorumudur ki, bu özellik onu, üzerinde konuşulmaya, değerlendirilmeye değer 20 yıllık bir deneyim aktarımı haline getirmektedir. Sadece bu bile kitabı önemli yapmaya yetse de, bana göre onu asıl önemli yapan güncelliğidir. Üç bakımdan güncel olduğunu düşünüyorum:
(1) Solun derin krizi üstüne son günlerde yine sorgulanıyor, makaleler yazılıyor, nedenleri sıralanıyor, ama yakından bakıldığında bunların çoğunun solun geçmişteki kendi mücadele pratiğini değerlendirmeyi, yani eleştirel yorumlamayı dikkate almadığı ve böylece analizlerin somut bir zemine dayanmadığı söylenebilir. Örneğin 1960 sonrası TİP’in tarihiyle ilgili belgeler çıkıyor ama bu pratiği güncelleyen eleştirel/yorumsal değerlendirmeler ortada yok. Aynı şey solun diğer kesimleri için de söylenebilir. Oysa Nabi Yağcı’nın bu çalışması hem bu mücadelenin hemen her aşamasının ayrıntılı olarak olgusal dökümünü verdiği gibi eleştirel yorumunu da içeriyor. Eğer bu kitap yazılmamış olsaydı komünistlerin yasallık mücadelesi de tarihe düşülmüş yorumsuz bir kayıttan, vakanüvistlikten ibaret kalacaktı. Kısacası bugün solun geçmişine somut mücadele pratikleri temelinde eleştirel, yorumsal bakma gereği son derece güncel bir sorundur.
(2) 1987 sonbaharında komünistler partileri üzerindeki yasağı kaldırmak üzere Türkiye'ye dönüş yoluna çıktıklarında karşılarındaki duvarın sertliği ve direncini Nabi Yağcı somut örnekleriyle sergiliyor. Devlet, hükümet, muhalefet partileri ve ne yazık ki, kendileri dışındaki solun hepsi bu dönüşe karşıydı. Kısacası, Türkiye'ye dönüş sırasında Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) yapayalnızdı. Fakat 2,5 yıllık zorlu bir mücadeleyle bu yalnızlık aşılıyor, kamuoyunun vicdanı kazanılıyor, komünist partisi üzerindeki 70 yıllık yasak kaldırılıyordu. Bir taraftan dışarıda Berlin Duvarı yıkılırken öte taraftan içerde karşımızdaki duvar parça parça ufalanıyor, yıkılıyordu. Yalnızca komünistlerin özgürlüklerinin önündeki değil, genel olarak demokrasinin ve herkesin özgürlüğünün önündeki duvar çökmekteydi. Bu başarının nasıl kazanıldığı kitapta ayrıntılarıyla anlatılıyor. Fakat bence asıl önemli olan, bu başarının temel dayanağının ne olduğudur. Bu temel, komünistlerin Türkiye’nin siyasi gündemine müdahale etmeyi, gündemin belirleyicisi olmayı başarabilmeleridir. Komünistler, kendi özel gündemleri olan TBKP’nin yasallığı ile ülkenin gündemi olan 12 Eylül rejiminden demokrasiye geçişi birbiriyle iç içe geçirmeyi başarabilmişlerdi. Kuşkusuz bugün hem dünyanın hem de ülkemizin koşulları çok farklı. Fakat öyle olsa bile, temeldeki sorun yine aynı: Sol olarak ülkenin gündemine etkili bir şekilde müdahale edebilmek, gündem yaratabilmek ve bunu başarabilmenin koşulları üstüne geçmiş siyasi ve sosyal mücadele pratiklerinin esinlendirici etkileriyle düşünebilmek.
(3) Kitabı güncel yapan üçüncü nokta, ele almayı bence eksik bıraktığı noktadır. TKP ve TİP'in birleşmesiyle kurulan Türkiye Birleşik Komünist Partisi'ne, Marksist solun birliği yolunda atılmış bir ilk adım olarak bakıyorduk. Nitekim, Komünist Partisi üzerindeki yasağın henüz kalkmadığı ama Nihat Sargın'la Nabi Yağcı'nın tahliye oldukları 1990'nın yaz aylarında, Sadun Aren'in de içinde yer aldığı Sosyalist Birlik Partisi çalışmalarına, Sargın ve Yağcı da dahil, tüm TBKP yönetimi aktif destek veriyordu. 1991 Ocak ayında artık fiilen yasal olarak kurulmuş TBKP'nin toplanan ilk ve son kongresi, TBKP aleyhine Anayasa Mahkemesi'nde açılmış kapatma davası süresince TBKP'nin hukuksal varlığının sürdürülmesine, onun dışında tüm TBKP üyelerinih Sosyalist Birlik Partisi'ne üye olmaya çağırılmasına karar verdi. Solun en geniş birliği konusunda samimi olunduğunun en çarpıcı göstergesi, o tarihte hem TBKP üyeleri nezdinde hem de tüm demokrat kamuoyunda büyük prestije sahip olan Nabi Yağcı ile Nihat Sargın'ın Sosyalist Birlik Partisi'nin yönetiminin hiçbir kademesinde görev talep etmemeleriydi.
Komünist Partisi üzerindeki yasağın kaldırılması için verilen mücadelenin ortaya çıkardığı o büyük sinerjinin, TBKP'nin de katılmasıyla, Sosyalist Birlik Partisi'ne taşınması gerekirken bu olmadı. Ceza Yasası'nın 141 ve 142. maddelerini kaldıran Türkiye Büyük Millet Meclisi, derin devletin dayatmasıyla, o maddelerin yerine, bugün de yürürlükte olan ve muhalefetin tümü üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan ve esas olarak Kürt ulusal hareketini hedefleyen Terörle Mücadele Yasası'nı kabul etti. Komünist partisi üzerindeki yasağı kaldırma mücadelesindeki başarının verdiği moral üstünlükle, Sosyalist Birlik Partisi bileşenlerinin özellikle bu yasaya karşı kamuoyunu harekete geçirici bir mücadeleyi başlatabilmesi beklenirdi, böyle bir şey olmadı. Sosyalist Birlik Partisi deneyimi başarısızdı. Onun da katılımıyla, daha geniş bir sol yelpaze tarafından kurulan ÖDP de başarılı olamadı. TBKP'nin dört yıllık mücadelesini başarıyla noktalayabilmesinin yarattığı o muazzam sinerji Sosyalist Birlik Partisi'ne ve sonrasına niye taşınamadı? Nabi Yağcı'nın kitabını güncel yapan üçüncü nokta, kanımca, işte bu sorunun hâlâ yanıtlanmayı bekliyor olmasıdır.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2021
31.08.2021
2.02.2018
13.04.2014
6.12.2011
25.09.2011
18.08.2011