Akın ÖZÇER
Giriş
Sitedeki ilk yazımı güncelliği nedeniyle dünyanın uzak bir köşesindeki önemli bir gelişmeye ayırdım. Gazeteci kökenli değilim ama Türk basınına ilişkin bazı gözlem ve görüşlerim var. Bizde dünyanın dört bir yanındaki önemli gelişmeleri içerikli olarak aktaran bir gazetecilik anlayışı bulunmuyor; Le Monde, El Pais, The Guardian ve benzeri gazetelere sahip değiliz ne yazık ki. Türkiye’de dış haberler, biraz acımasız olacak belki, ama haber ajanslarının geçtiği çoğu kez kötü bir Türkçeyle kaleme alınmış, içeriksiz, analizden yoksun, magazinsel yönü ağır basan ve zaman, zaman da yanlışlar içeren üç-beş paragraftan ibaret kalıyor. Ayrıca bazı önemli gelişmeler de hiç görülmüyor.
Hal böyle olunca dünyadaki önemli gelişmeler üzerine yazmak istediğimde, haberi hep eksik yayımlanmış ya da hiç görülmemiş olduğu için köşemden ayrıca o konuda neler olup bittiğini de aktarmam gerekti bugüne kadar. Oral Çalışlar’ın yönetimindekiTaraf’ta kısa bir dönem hariç hep böyle oldu. Orada ideal olanı, isimlerini saydığım saygın gazetelerin yaptığı gibi dünyadaki gelişmelerle ilgili bölümü genişletmeyi denedik kısa bir süre. Ne kadar fark edildi bilmem ama bu sitede birlikte olduğumuz arkadaşlardan bazılarını o zaman yakından tanıma fırsatını buldum.
Türkiye’de siyaset kutuplaşma üzerinden yapılıyor ne yazık ki. Ya iktidar yanlısı olacak, her yapılanı doğru kabul edecek ya da iktidarın her yaptığına yanlış diyerek bir düşmanlık havası yaratacaksınız gibi yanlış bir mantık var. Oysa siyasete kendi çizgimizden bakmamız ve siyasi partileri bu çizgiye göre değerlendirmemiz gerekmiyor mu? Kendimizi örneğin demokrat (liberal, sosyal veya muhafazakâr demokrat) olarak tanımlıyorsak, yeni anayasada mevcudun ilk üç maddesini kırmızıçizgileri olarak ilan edenleri eleştirmek, son çıkan demokratikleşme paketinin yetersizliğini vurgulamak ama buna karşılık çözüm sürecine destek vermek doğal. İlk üç maddeyi savunanlarını eleştiriyor ya da çözüm sürecine destek veriyorsak “AKP’ci”, demokratikleşme paketi eksik dediğimiz için “AK Parti karşıtı” mı olunur?
Öyle düşünüyorum ki bizleri bu sitede bir araya getiren, siyasi görüş farklılıklarımız olsa da, iktidar ya da muhalefet, kimin işine geldiğine bakmadan demokrat çizgimize uygun ilkeli bir tutum benimsememiz. Bu sitede yazmak, bazen haberleriyle, attıkları manşetlerle nesnellikten uzaklaşan ve ilkeli bir duruş sergileyemeyen bir gazetede yazmaktan daha tutarlı geldi bana. Bu nedenle burada olduğumu bu vesileyle vurgulamak isterim.
Yazımın sözünü ettiğim konusuna gelince, önce Taraf’ta, ayrıldıktan sonra İspanya ve Latin Amerika’daki siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmeleri aktaran www.hispanatolia.com sitemizde sık, sık ele aldığım Havana barış süreciyle ilgili. Havana’da Kolombiya hükümeti ile 1964’den bu yana ülkeyi yaşanmaz hale getirmiş Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri (FARC-EP) temsilcileri arasında yaklaşık bir yıldır birçok başlıkta müzakereler yürüyor. İşte bu müzakerelerde önceki gün ikinci başlık üzerinde de uzlaşma sağlandı. Geriye dört başlık daha kaldı, süre kısıtlı ama bu uzlaşmanın ülkede iyimserlik havasını arttırdığına kuşku yok.
Sürecin Kolombiya’da da Türkiye’de olduğu gibi, iktidarla muhalefet arasında tartışılan bir konu olduğunu, ayrıca önümüzdeki mart ayında genel, mayısta da başkanlık seçimleri yapılacağını hatırlatarak konuya başlamakta yarar var. Süreçte gelinen noktayı ve geleceğe yönelik beklentileri iki ayrı bölümde ele alacağım.
Süreçte gelinen nokta
Kolombiya hükümeti ile kendini halkın ordusu “ejército del pueblo” olarak adlandıran FARC arasındaki süreç 18 Kasım 2012 tarihinde başlamıştı. İlk müzakere başlığı toprak reformuyla ilgili “bütüncül kırsal reform” (reforma rural integral) konusunda geçtiğimiz haziranda uzlaşma sağlanmıştı. İkinci başlık olan silah bırakma karşılığı örgüte siyaset hakkını öngören “siyasi katılım” (participación política) idi. Bu konuda geçen salı günü uzlaşmaya varıldığı açıklandı. Bu uzlaşmanın önemi örgütün silah bıraktıktan sonra işleyecek takvim üzerinde uzlaşmaya varılmasıydı. Barış ortamında, ilk genel seçimlerin ardından bir uzmanlar komitesi seçim yasasını gözden geçirecek. Örgütün amacı politikaya girerek Meclis’te temsil edilmek; ancak bu noktaya gelene kadar yapılacak daha çok şey var.
Bir kere tarafların nihai uzlaşmaya varmaları için üzerinde mutabık kalmaları gereken dört başlık daha var. Uyuşturucu kaçakçılığı, silah bırakma, kurban yakınlarının hakları ve çatışmanın sonlandırılması. Bir yıl içinde sadece iki başlıkta uzlaşma sağlanması müzakere ritminin yavaş olduğunu ortaya koyuyor. Tarafların ve özellikle bu hafta başkanlığa yeniden aday olup olmama konusundaki kararını açıklayacak olan Başkan Juan Manuel Santos’un üzerinde zaman baskısı var. Santos Mayıs ayındaki başkanlık seçimlerinde halkın önüne bir sandık daha koymayı ve FARC ile varılacak uzlaşmayı halka onaylatmayı öngörüyor.
Tarafların masaya oturmadan kabul ettikleri temel bir ilke var: maddeler üzerinde varılacak uzlaşmanın gündemin tümü üzerinde anlaşmaya varılmadığı sürece geçerli olmaması. Başka bir deyişle gündemdeki tüm maddelerde başkanlık seçimlerine kadar uzlaşma sağlanması şart. Ancak uzlaşma sağlanan bu iki maddenin gündemin en zor maddeleri arasında yer aldığını da kabul etmek gerek. Örneğin son uzlaşma maddesi terör örgütü FARC’ın siyasi bir partiye dönüşümü açısından önem taşıyor. Ancak ağır insanlık suçu işlemiş örgüt mensuplarının bu dönüşümle birlikte cezasız kalmamaları gerekiyor. Onlar akıllarından bunu geçiriyor olsalar da Başkan Santos’un eli bu konuda rahat değil. Eski Başkan Uribe’nin başını çektiği karşı cephe, FARC ile müzakere etmeyi dahi “vatan hainliği” sayıyor. Kolombiya halkı barışı istiyor ama ağır insanlık suçu işlemiş örgüt mensuplarının cezasız kalmaları gibi bir bedel karşılığı değil.
Geleceğe yönelik beklentiler
Çatışmaların diyalog yoluyla çözümü kolay bir süreç değil. Havana müzakerelerinde yavaş ilerlenmesi, muhalefet cephesinin karşı propagandasından da doğrudan etkileniyor. Çünkü hükümet cephesi muhalefetin her “FARC’a ödün veriliyor” çıkışı ardından süreçte zigzaglar çizmek zorunda kalıyor. Miguel Ángel Bastenier’in El Pais’teki son yazısında altını çizdiği gibi, ikinci başlıktaki uzlaşma, barış karşıtı cephenin giderek büyümesiyle boğazına kadar batmakta olan Başkan Santos için tam zamanında atılmış bir can simidi oldu. Aksi takdirde Havana müzakereleri belki de bir süre sonra sona ermek zorunda kalacaktı.
Barış sürecinin başarısız kalması arazide zayıflamış olan FARC’ın geleceği için de felaket olur. Üçüncü kez Başkan seçilme ihtimali bulunmayan ancak sürece muhalefeti organize eden eski Başkan Uribe cephesinin sandıktan başarılı çıkması FARC’ın başarısızlıkla sonuçlanacak bir savaşa devam etmesi anlamına gelir. O bakımdan varını yoğunu barış sürecinin başarısına adamış olan Santos’la birlikte hareket etmesinde çıkarı bulunuyor. Bu FARC’ın başlangıçta öngördüğü hedefleri revize etmesi demek. Mesela önümüzdeki genel seçimlerde Meclis’te örgüt üyelerine birkaç sandalye verilmesi talebinden vazgeçmesi gibi. Hükümet heyetinin Başkanı Humberto de la Calle’nin ısrarla altını çizdiği gibi Kolombiya’da “silah ve politika bir daha asla birlikte olmayacak”. Calle’nin “bir daha asla” (nunca más ) demesinin nedeni 80’li yıllarda FARC’ın daha kendini feshetmeden siyasi bir partiye (Unión Patriótica) sahip olmasıydı. FARC Meclis’te temsil edilmek için artık bir sonraki yasama dönemini beklemek zorunda kalacak.
Kabul etmek gerekir ki ikinci başlık üzerinde sağlanan uzlaşma öncelikle müzakerelerin devamını güvence altına alıyor. Eğer bu uzlaşma sağlanamasaydı, müzakerelere ara verilecek, yaklaşan seçimler nedeniyle belki de bir daha yeniden başlanamayacaktı. Şimdi en azından Santos’un takvimi işlemeye başlıyor ve geri kalan başlıklar üzerinde kısa sürede uzlaşmak o kadar kolay olmasa da başkanlık seçimlerine kadar ufukta anlaşma olasılığı var. Bastenier’e göre bu belki gerçek anlamda bir anlaşma olmayacak ama taraflar en azından anlaşma adını verecekleri belgelerin altına imzalarını koyacaklar. Sonra umutlar Santos’un –aday olursa- yeniden seçilmesine bağlı olacak. Siyasi bir kumarsa bu eğer, barış için denemeye değer hiç kuşkusuz.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023