Akın ÖZÇER
POTUS Birleşik Devletler Başkanı (President Of The United States) anlamında kullanılan akronim. ABD’de 1789’da seçilen ilk Başkan George Washington’dan bugüne kadar tam 44 Başkan göreve geldi. 44 numaralı POTUS, gelecek Ocakta yeni seçilecek Başkan’a görevini devredecek olan Barack Hussein Obama.
Beyaz Ev’in ilk “Afro-american” konuğu, göreve başladığı ilk yıl “ diplomasinin ve halklar arasında uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi için sarf ettiği olağanüstü çaba” nedeniyle Nobel Barış ödülüne lâyık görülmüştü. Nobel Komitesi Başkanı Jagland, bu vesileyle yaptığı konuşmada, ödülün verildiği 4. ABD Başkanı olan Barack Obama’nın, Washington’un dış politikasını uzlaşmaya dayalı çok-taraflı bir çizgiye çekerek “uluslararası ilişkilerde yeni bir iklim” yarattığını vurgulamıştı.
Kabul etmek gerekir ki Obama’nın dünyanın nükleer silahlardan arındırılması söyleminin yanı sıra, ambargoyu yumuşatmakla başlattığı Kuba açılımı olsun, Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmesi olsun, Washington’un dış politikasını Jangland’ın dediği yönde değiştiren köklü somut adımlardı. Kuba’ya açılım, ABD’nin 1823’ten bu yana izlediği Latin Amerika politikalarının temelini oluşturan Monroe doktrininin sonu olarak değerlendirildi ki Dışişleri Bakanı John Kerry’nin açıklaması da esasen bu yöndeydi. Irak’tan askerlerin geri çekilmesini de ABD’nin dünyanın Latin Amerika dışındaki bölgelerine yaptığı müdahalelerin sonu olarak aynı çerçevede değerlendirmek mümkündü elbette.
Aslında Obama’nın Amerikan askerlerini çekmesinin, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu yalanıyla işgal edilmesine karşı olduğunu ortaya koymaya yönelik sembolik bir anlamı da vardı. Selefi Bush’un gerçekleştirdiği işgal sadece Irak’ta değil, bölgedeki tüm halklarda Washington’un İsrail yanlısı politikaları nedeniyle esasen var olan Amerikan karşıtlığının daha da güçlenmesine yol açmıştı doğal olarak.
Ne var ki SSCB’nin dağılmasından sonra tek süper güç olarak kalan ABD’nin dünyada ve özellikle dengelerin çok hassas olduğu Orta Doğu’da yanlı askeri müdahaleleri ne kadar yanlışsa, her şeyden elini eteğini çekerek hassas dengeleri bozan politikalara seyirci kalması da o kadar yanlış. Bu yanlışlık en açık biçimde Washington’un baştan beri izlediği ikircikli Suriye politikasında ortaya çıkıyor.
Obama’nın ikinci başkanlık döneminin sonuna doğru büyük stratejik ortağı İsrail’in itirazına karşın İran’a yaptığı açılımı, Suriye politikasıyla birlikte değerlendirildiğinde, Orta Doğu dengelerini gözeten rasyonel bir yaklaşım olarak görmek mümkün değil. Bu eleştirinin artık Batı medyasınca da paylaşılmaya başlayan bir görüş olduğunu ayrıca vurgulamakta yarar var.
Bu bağlamda, genel olarak İstanbul temsilcisi Marie Jégo’nunkiler başta olmak üzere, PKK yanlısı değerlendirmelere ağırlık veren bir yayın çizgisi izleyen Le Monde’da önceki gün bu çizgiden farklı olarak Sylvie Kauffmann imzasıyla yayımlanan ve Obama’nın Suriye’deki “pasif” politikasının Washington’un geleneksel müttefiklerinde yol açtığı rahatsızlığı konu alan yazısına değinmekte yarar var.
Kauffmann yazısında, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi ECFR (European Council on Foreign Relations) isimli düşünce kuruluşunun geçen hafta Ankara’da düzenlediği toplantıda dile getirilen görüşleri aktarıyor. Bu bağlamda, toplantıda Suriye’deki insanlık trajedisinin mevcut boyutlara ulaşmasının sorumluluğunun Daesh’le mücadele bahanesiyle girdiği Suriye’de sivil hedefleri vuran Rusya kadar, Obama’nın ABD’sine de çıkarıldığını vurguluyor.
Yazıda ABD’nin, Rusya ile birlikte, son dönemde Suriye’ye girmenin gerekçesine dönüşmüş olan Daesh’e karşı mücadelede kara gücü olarak YPG’yi kullanmasına Türkiye’nin gösterdiği güçlü tepkiye değinilmiyor. Ama Ankara’nın Rusya’nın ABD’nin pasifliğinden kaynaklanan boşluğu doldurmasından duyduğu rahatsızlığın altı çiziliyor ve ismi verilmeyen bir yetkilinin “Obama yanlış karar aldı ve masa devrildi” sözleri ön plana çıkarılıyor.
Obama’nın ayrıca bölgede sadece Rusya’nın değil aynı zamanda İran’ın da önünü açtığına değinilen yazıda, başka bir Türk yetkilinin Tahran’ın şu anda “Bağdat, Şam, Beyrut ve Sana dâhil olmak üzere dört başkenti daha kontrol ettiğine” ilişkin sözlerine işaret ediliyor. Bu, Orta Doğu’daki hassas dengelerin düne kadar düşman görülen İran lehine bozulmasına yol açması nedeniyle masumane bir açılımın çok ötesinde anlam taşıyor. Böyle bir dengesizlik üzerine Orta Doğu’da kalıcı bir barışın tesisi mümkün değil kuşkusuz.
Kauffmann, bu bağlamda The Cairo Rewiev’in ve Al-Arabiya televizyonu yorumcularından Hicham Melhem’in şu sözlerinin altını çiziyor: “ bir ABD Başkanı’nın aynı zamanda müttefiki Araplara, İsraillilere ve Türklere diz çöktürmesi sık rastlanılan bir şey değil.”
Washington’un pasif ve ikircikli tutumundan rahatsızlık duyanlar sadece Melhem’in söz ettiği ABD’nin bölgedeki geleneksel müttefikleri değil. Avrupalılar da durumu kaygıyla karşılıyor. Kauffmann, Anayasa Konseyi başkanlığına atanan Fransa’nın eski Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un 10 Şubatta görevini Jean Marc Ayrault’ya devrederken bu konudaki rahatsızlığını da ifade etmiş olduğunu hatırlatıyor. Ayrıca ECFR toplantısına katılan Avrupalı diplomatların Suriye konusunda kararların artık Avrupa başkentleri yerine Moskova ve Tahran’da alınacak olmasından duydukları kaygıyı dile getirdiklerini aktarıyor.
ABD’nin göz yumduğu Rus saldırılarının en azından yüzbinlerce Suriyeliyi daha mülteci konumuna düşüreceği göz önünde bulundurulacak olursa, Türkiye üzerinden AB ülkelerine mülteci akımının da süreceği anlaşılıyor. Schengen düzeninin daha şimdiden yıkılmakta ve birçok AB üyesinde yabancı ve İslam karşıtlığının güçlendiği dikkate alınırsa, Nobel ödüllü 44. POTUS’un parlak başlayan başkanlık dönemi, iflas eden Orta Doğu politikasıyla tarihe kara bir leke olarak geçeceğe benziyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018