Akın ÖZÇER
Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından genel seçimlerin ilk turu geçen Pazar günü yapıldı. Seçmenin yüzde 51 2’sinin sandığa gitmediği bu turda genç Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un merkezin Sol’u ve Sağ’ını birleştiren yeni partisi Yürüyen Cumhuriyet (LREM/ La République en Marche) aldığı yüzde 32 oyla bu Pazar yapılacak ikinci turda 577 sandalyeli Milli Meclis’te salt çoğunluğu farklı kazanacak kadar avantajlı bir konuma geldi. Birçok anket şirketi LREM’in yasama organında yaklaşık yüzde 75’lik bir temsil oranına (415 ile 455 arasında milletvekili) ulaşabileceği tahmininde bulunuyor.
Bu tablo, haklı eleştirilere yol açan Türkiye’deki yüzde 10’luk yüksek seçim barajından daha büyük bir temsil adaletsizliğini ortaya koyuyor. Seçimlerin ilk turuyla ilgili değerlendirmemi içeren linki aşağıdaki “Fransa’da tek adam yönetimine doğru” başlıklı yazımda belirttiğim gibi, Fransa’da nisbi temsil sistemi geçerli olsaydı, ilk tur sonuçları bir koalisyon durumunu ortaya çıkarırdı. Nitekim Le Monde’da yapılan bir simülasyona göre, LREM 400’ün üzerinde değil sadece 186 sandalye kazanabilirdi. (http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/fransada-tek-adam-yonetimine-dogru/841304)
Buna karşılık, açıklanan kesin sonuçlara göre ana muhalefetteki Cumhuriyetçiler (LR/ Les Républicains) yüzde 21,2 oy oranıyla 70 ile 132 arasında ama tam 124, Mélenchon’un Asi Fransa (FI/ La France Insoumise) hareketi Komünist Parti ile birlikte yüzde 14,2 oyla 8-23 arasında değil 84, Marine Le Pen’in Ulusal Cephe’si (FN/ Front National) de 1-5 arasında değil tam 85 milletvekilliği kazanırdı. Neredeyse yok olacak kadar küçülen, Yeşiller’le (EELV) birlikte ancak yüzde 13,3 oranına ulaşabilen Sosyalist Parti ve müttefikleri de 20-30 arasında değil tam 80 sandalye elde ederdi.
FN’in nisbi temsil talebi
Mevcut seçim sisteminden en çok zarar gören parti olan FN öteden beri nisbi temsil sistemine geçilmesini talep ediyor. Genel Başkanı Marine Le Pen’in Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kaldığı ve 11 milyona yakın oy aldığı dikkate alınırsa, genel seçimlerin ilk turunda bu seçmenden çoğu sandığa gitmemiş olsa bile yüzde 13,9 oy oranıyla en çok 5 sandalye alacak olmasının kabul edilebilir tarafı yok kuşkusuz.
Salı günü Başbakan Edouard Philippe de bu durumun yarattığı rahatsızlığı dikkate alarak seçim sisteminde “bir doz” nisbi temsilin “yararlı” olacağını söyledi. Aslında Macron’un yapmayı öngördüğü reformlar arasında böyle bir vaadi de vardı. Ama ertesi gün Marine Le Pen haklı olarak “ben bu vaadi bin defa duydum ama hiçbir zaman gerçekleşmedi” dedi ve ekledi “ne demek bir doz nisbi temsil?”.
FN nisbi temsilin kısmi değil tam uygulanmasından yana. Bayan Le Pen, ikinci tur sonunda ortaya çıkacak Milli Meclis’in bileşimine dikkat çekiyor. “Yüzde 80’den fazla ‘Macroniste’ çoğunluğun bulunduğu” bir Meclis’le “Rusya’ya ders verilebilir mi?” diye soruyor. Dile getirdiği temsil sorunu küçümsenecek gibi değil: “ülkemizde artık çoğulculuk olmayacak. Yarısından fazlası sandığa gitmeyen milyonlarca Fransız var. Ayrıca Emmanuel Macron’un adaylarına oy vermediği için temsil edilemeyen milyonlarca Fransız. Bu da demokratik yaşamdan dışlanmış bir ultra çoğunluğun oluşmasına yol açıyor.”
Macron nisbi temsil vaadini gerçekleştirebilir mi?
Kabul etmek gerekir ki seçim sisteminin çarpıklığı sadece kaybedenlerin değil kazananların da gündeminde. Konu sadece son dönemde değil, bundan önce de gündeme gelmişti. 2007’de Sarkozy, 2012’de Hollande benzeri vaatlerde bulunmuş ama bir türlü sistem değişikliğini gerçekleştirmeyi başaramamışlardı. Macron vaadini tutabilir mi büyük bir soru işareti. France İnfo’ya göre, genç Cumhurbaşkanı’nın öncelikleri arasında bulunmuyor, dolayısıyla konuyu 2018’den önce ele alması mümkün görünmüyor.
Aslında seçim sistemi reformunun sahibi Macron değil. Philippe hükümetinin Adalet Bakanı ve merkezdeki Demokrat Hareket MoDem’in (Mouvement Démocrate) Başkanı François Bayrou’nun Macron ile yaptığı ittifakın koşullarından biri. Bayrou’nun Şubat ayında ilan edilen LREM-MoDem ortaklığının oluşmasının ertesinde çoğulculuğun artık parlamentoya yansıması gerektiğinin altını şu sözlerle çizdiği biliniyor: “vatandaşlarımızın üçte ikisinin temsil edilmemesini, buna karşılık kalan üçte birinin, on yıllardır aralıksız Fransa’yı yöneten iki partinin seçmeni olarak ülkenin tümünü temsil hakkını kullanmasını kabul etmiyorum. “
Bununla birlikte Macron nisbi temsilin Bayrou ile yapılan ittifakın koşulu olduğunu o zaman reddetmişti. 7 Martta yaptığı açıklamada, sonbaharda Strazburg’daki bir konuşmasında nisbi temsilden yana olduğunu söylemiş olduğunu hatırlatmıştı. Ama tam değil, “bir doz” nisbi temsilden yana olduğunu vurgulamıştı. Bu dozun ikinci turda çıkacağı tahmin olunan süper çoğunluk benzerlerinin oluşumunu engelleme amacı taşıdığı anlaşılıyor ama nasıl olacağını bu aşamada kestirmek mümkün görünmüyor.
Nisbi temsile karşı çıkanlar
Siyasi parti ve temsilcileri arasında nisbi temsile karşı çıkarak şimdiki sistemi savunanlar yok değil. Bunlardan biri Bayrou’nun Fransa’yı on yıllardan beri yöneten iki siyasi partiden biri olan Cumhuriyetçiler’in (LR) Milletvekili Bernard Debré. France İnfo’nun bu konuda görüşüne başvurduğu Debré ilk olarak tam nisbi temsile seçmenle temsilcisi arasındaki bağı keseceği gerekçesiyle karşı çıktığını söylüyor. Mevcut dar bölgeli sistemde adayın kazanmak için seçim bölgesinde seçmenle bire bir ilişki kurduğunu belirten Debré nisbi temsilde siyasi partilerin aday listelerinin oylanacağını, bunun adayla seçmeni değil partisi arasındaki bağı güçlendireceğini ve sonuçta demokrasi açısından bir eksiklik oluşacağını söylüyor.
Debré tam nisbi temsile ayrıca hükümet oluşumunu zorlaştıracağı için karşı çıktığını dile getiriyor. Meclis çoğunluğunu alamazsa Cumhurbaşkanı’nın programını uygulayamayacağını, o zaman Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinin bir anlamı kalmayacağını savunan Debré, istikrarın da bir bedeli olduğu ve bu bedeli kabul etmek gerektiği görüşünde.
Debré, Macron’un “bir doz nisbi temsil” ifadesinden hem şimdiki sistemle hem de nisbi temsille seçilecek milletvekillerinden oluşan karma bir sistemi anlıyor. Buna da bir bölümü seçim bölgesiyle doğrudan ilintili, diğer bölümü seçim bölgeleriyle yakın ilişkisi olmayan milletvekillerinden oluşan karma bir Meclis ortaya çıkacağı için pek sıcak bakmıyor.
İstikrar ve temsil dengesi
Aslında Fransa’nın V. Cumhuriyet’te tam nisbi temsil deneyimi yok değil. 1981’de 7 yıl için seçilen ve programını uygulamak için Meclis’i feshederek Sol bir çoğunluk alan François Mitterrand, başarısız geçen beş yıllık dönemin ardından 1986’da yapılacak genel seçimlerde muhalefetin çok fazla milletvekiliyle Meclis’e gelmesini engellemek için tam nisbi temsil sistemini uygulamaya geçirmişti. O genel seçimler departmanlar düzeyinde listeler üzerinden tek turlu olarak yapılmıştı. Bu nedenle Jacques Chirac liderliğindeki Sağ muhalefet (RPR ve UDF) yüzde 41 oyla Meclis’te 577 sandalyeden sadece 286’sını (salt çoğunluktan 3 eksik) alabilmiş, Mitterrand’ın önerdiği “cohabitation” (birlikte hükümet) modeline sıcak bakmıştı. Macron’un alması beklenen bir çoğunlukla Meclis’e gelmiş olsa belki de Cumhurbaşkanı’na seçmen nezdinde desteğini yitirdiği iddiasıyla güven tazeleme baskısı yapardı.
Görüldüğü gibi, V. Cumhuriyet’in tek nisbi temsil deneyimi, istikrar ve temsil dengesini iyi kurmuştu. İki turlu dar bölge sistemi özellikle Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin ardı ardına yapılmaya başlandığı 2002’den beri seçilen Cumhurbaşkanlarına salt çoğunluk vererek istikrarı sağlarken, temsilde adalet ilkesini göz ardı ediyor. Ama o tarihten bu yana hiçbir genel seçim parlamentoda böylesine dengesiz bir sonuca yol açmamıştı.
Tarihçi yazar Alain-Gérard Slama, Le Monde’un “Tribune” köşesinde yayımlanan konuyla ilgili yazısında, Macron’un elinin altında muhalefetsiz bir Meclis bulunmasının demokrasiyi büyük ölçüde zayıflatacağını savunuyor. Kabul etmek gerekir ki çoğu aşırı uçtaki siyasi partilerin (FI ve FN) seçmenlerinin oylarının çöpe atılması, muhalefet zemininin Meclis’ten sokağa kayması riskini taşıyor. Özellikle Macron ve Philippe hükümetinin önceliği olan İş Yasası reformu sokak gösterileri için geçerli bir gerekçe oluştururken.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023