Akın ÖZÇER
Türkiye’de CHP ay sonu bir hafta arayla yapacağı iki kurultaya odaklanırken, İspanya’da 20 Kasım seçimlerinde muhalefete düşen Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) geçen hafta sonu Sevilla’da 38. kurultayını yaptı. CHP ile PSOE arasında bazı benzerlik ve farklılıklar var: iki partinin de ülkelerinin faal en eski siyasi partileri olmaları, seçim kaybetmeleri ve ana muhalefette bulunmaları benzer noktaları. PSOE, İspanya’nın en eski partisi (1878) ama aynı zamanda en çağdaş sol partisi. CHP ise 60’ların ortasından bu yana kendini önce “ortanın solunda”, sonra “demokratik sol” ve nihayetinde sosyal demokrat bir parti olarak tanımlıyor. Ancak parti içi demokrasiye yer vermeyen örgütlenmesi ve izlediği statükocu politikalarla sıkça eleştiriliyor. Hatta Başbakan Erdoğan’ın geçen hafta parti grubunda dile getirdiği gibi, İttihat ve Terakki zihniyetinin izinden gitmekle suçlanıyor.
Amacım burada CHP hakkında yapılan eleştiri veya suçlamaları değil, PSOE Kurultayı’nı ve sonuçlarını herhangi bir karşılaştırma yapmadan aktarmak. Aslında PSOE’nin ilkeleri, parti içi demokrasisi ve sorunlara çözüm üreten önerileri, sosyal demokratların eksiklerini görmeleri, karşılaştırma veya özeleştiri yapabilmeleri için yeterli. Unutmayalım ki İspanyol demokrasisinin mimarlarından PSOE’nin, demokrasiye geçiş ve anayasa yapım sürecine yaptığı katkıların yanısıra, terörle mücadeleyi demokratik temele oturtan ve ETA’ya silah bıraktıran devlet politikası başta olmak üzere birçok demokratikleşme girişiminin altında imzası var.
Sevilla Kurultayı, ETA’ya silah bıraktırmanın karşılığını sandıkta alamayan partinin son başbakanı José Luis Rodríguez Zapatero’nun buruk veda konuşması ile açıldı. Yaklaşık on iki yıl önce Madrid’de yapılan 35. kongrede favori adaylar arasından beklenmedik şekilde sıyrılarak Genel Sekreter seçilen Zapatero o zaman daha 40 yaşında mütevazı bir avukattı. PSOE yine Halkçı Parti (PP) karşısında alınan açık farklı seçim yenilgisinin yol açtığı bir krize girmişti. Partiyi yeniden iktidara taşıyacağına kimse ihtimal vermiyordu. Ama O önce PSOE’nin 2002 olağanüstü kurultayında partinin “başbakan adayı” olacak; ardından 14 Mart 2004 genel seçimlerinde Aznar’ın anketlerde beş puan önde giden PP’sine beklenmedik bir ders verecekti.
Kabul etmek gerekir ki Zapatero’nun PSOE’ye iki seçim kazandıran yaklaşık sekiz yıllık başbakanlık dönemi, ekonomik krizin olumsuz etkilerinin hissedilmeye başlandığı son iki yıla kadar oldukça parlaktı. 2004’te geliştirdiği “Çoğul İspanya” (España plural) projesi, bu temelde yenilenen Katalan Özerklik Statüsü ve nihayet ETA ile mücadelesi artılarını oluşturdu. Ancak Sevilla’da itiraf ettiği gibi krize karşı önlem almakta gecikmesi PSOE’ye pahalıya mal oldu.
Zapatero, son genel seçimlere girmemiş; ayrıca kurultayda yeniden Genel Sekreter adayı olmayacağını ve aktif siyaseti bırakacağını açıklamıştı. PSOE’nin federal tüzüğü, mevcut Başbakan’ın bir sonraki genel seçime katılmaması halinde, Başbakan adayının –birden çok aday adayı bulunması durumunda– ön seçimle belirlenmesini öngörüyor; ön seçime de partiye üye (afiliado) olan tüm militan veya sempatizanların katılabilmesine imkân veriyor. Bu uygulama parti içi demokrasi ve başbakan adayının daha geniş bir toplumsal tabandan destek alması açısından önem taşıyor. Ancak tüzükte öngörülen bu hüküm, tek aday olmak koşuluyla göreve talip olan eski İçişleri Bakanı Alfred Perez Rubalcaba’ya rakip çıkmadığı (ya da çıkarılmadığı) için uygulanamadı; aslında bugüne kadar sadece 1997’deki iki aday (Almunia-Borrell) için işletildi.
Sevilla’da yeni Genel Sekreter’in kim olacağı partinin geleceği açısından önem taşıyordu. Başta tarihî lideri Felipe González olmak üzere eski tüfeklerin desteklediği partinin son seçimlerdeki Başbakan adayı, eski İçişleri Bakanı 61 yaşındaki Alfred Pérez Rubalcaba favoriydi. Bir rakibesi vardı: Afganistan’daki İspanyol birliğine, üstelik hamileyken yaptığı ziyaretle uluslararası kamuoyunun dikkatini çeken 40 yaşındaki eski Savunma Bakanı Carmé Chacón.
Bu noktada bir parantez açarak altını çizmemiz gereken husus, PSOE tüzüğünün (Md. 7) kadın-erkek eşit temsiline önem atfetmesi ve partinin tüm organlarında bir cinsiyetin yüzde 40’ın altında ve 60’ın üstünde bir oranla temsil edilemeyeceğini öngörmesi. Bunun sonucu olarak Zapatero’nun eşit sayıda kadın ve erkek bakandan oluşan kabineleri uluslararası kamuoyunun dikkatini çekiyordu.
Genel sekreterlik yarışına dönersek, kurultayda 956 delegeden 487’sinin oyunu alan favori aday Rubalcaba’nın zaferiyle sonuçlandı ama sadece 22 oy farkla. Bunu belki kıdemin, deneyimin ve buna dayalı arkadaşlıkların bir sonucu olarak değerlendirmek mümkün. Kadın-erkek eşit temsili konusundaysa temel kuralın değişmediğini hatırlatmakta yarar var. Nitekim Rubalcaba’nın delegelerin yüzde 80’inin onayını alan Merkez Yönetim Kurulu listesinin iki numarası Bayan Elena Valenciano.
Rubalcaba’nın kurultayda değişim ve yeniden iktidar mesajının yanı sıra verdiği bir söz var: o da bir sonraki Başbakan adayının “Fransız usulü” (Fransız Sosyalist Partisi’ndeki yöntem) önseçimle belirlenmesi. Başka bir deyişle tüzüğün önseçimle ilgili hükmü, 2015 genel seçimlerinde partiyi temsil edecek Başbakan adayının seçiminde uygulanacak. Bu da, Başbakan adayı olmak istediği söylenenCarmé Chacón ile ortaya çıkacak olası adayların önünü açıyor ve partiye dinamizm kazandırıyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti
21.09.2025 - Yolun sonu
8.09.2025 - Geri Çağırma Hakkı
3.09.2025 - Demokratların çilesi
29.08.2025 - Seyfettin Çilesiz’in çilesi
18.08.2025 - Süreç ya da Çözüm Komisyonu
1.08.2025 - Terörün gecikmiş sonuna doğru
1.08.2025 - Anayasa referandumu
1.08.2025 - Özgür Özel CHP’de neyi değiştirdi?
26.06.2025 - Yeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün?
6.05.2023
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Mourat
Sanki Islamin tarihini bilmiyor gibi yazmis, Sayin Mehmet Altan. Oysa Islam ilk gunlerinden beri hep kafa kesmis, pazarlarda kadin /köle ticareti yapmis...