Ali AYDIN
'Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar diye adlandırdım…'
Sıra dışı bir yazar olan Zweig bireylerin yaşamı içerisinde ender rastlanan, yazgıyı belirleyen ve tarihin akışını değiştiren anları böyle tanımlar: Yıldızın parladığı anlar.
15 Temmuz gecesi de Zweig'in sözünü ettiği işte o anları karşımıza çıkardı. O gece sadece bir ihanet girişimine değil yazgıyı belirleyen trajik anlara da şahit olduk. Ömer Halis Demir ile birlikte yüzlerce şehidimiz ve binlerce gazimiz, gecenin karanlığında belirerek tarih dediğimiz büyük hikâyeye hayatlarını ortaya koyarak dokundular. Gecenin karanlığında onların varlığı hiç şüphesiz yıldızın parladığı anlardı.
15 Temmuz'un yıldönümündeyiz.
Başta devlet ricali olmak üzere herkes bir yıl önce yaşanan bu hadiseyi layıkıyla anmak istiyor. Pek çok programın bu amaçla organize edildiği bilgisini alıyoruz. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlıklar, Belediyeler, STK'lar… Herkes seferber… Bu heyecan ve duygu yüklü seferberlik halinin anlaşılmayacak bir tarafı yok. Bir yıl önce yaşadıklarımız malum. Memleketin sıradan insanları tarafından uçuruma doğru sürüklenmek istenen bir ülkenin nasıl sıra dışı bir biçimde uçurumun kenarından kurtarıldığını hep birlikte gördük.
Bu ülkenin omurgası olan insanlardı onlar. Anadolu insanı denildiğinde hepsini anlatabiliyor, hepsinden bahsetmiş oluyordunuz. Kurumların ele geçirildiği, görkemli yapıların bombalarla yıkıldığı bir anda çıkıverdiler. Üzerlerine yüreklerinden başka muska almadan koştular meydana. İrfan neymiş o gün gördük, anladık, bildik…
*
15 Temmuz'un yıldönümünde İngiliz bir tarihçinin isabetle kaydettiği şu cümleye dikkat kesilmemiz gerektiğini düşünüyorum: “her anma töreni bir unutmadır”
Eğer maksadımız unutmamak ve unutturmamak ise sembolik ritüeller ihdas etmekten daha fazlasını borçlu olduğumuzu bilmeliyiz.
Rutinleştirerek öldürmemeliyiz o günü.
Bürokrasinin ya da belediyelerin Kültür AŞ'ler ile çözebilecekleri bir durum değil bu. Bahsettiğim Müslüman olmamızın bizlere yüklediği sorumlukla ilgili.
15 Temmuz'dan bir yıl sonra bugünkü halimiz, ahvalimiz ne durumda? 15 Temmuz'a bizi sürükleyen günlerin, ayların, yılların muhasebesini yapabildik mi?
Yaptıklarımızdan yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan mesul olduğumuz bir hakikatse aldığımız her nefesin hesabının olacağı da muhakkak.
Müslümanlar olarak bizler her gün bir imtihan içerisindeyiz. Bunun ne ölçüde idrakinde olduğumuzu herkesin dönüp kendi nefsine sorması gerektiğini düşünüyorum.
Dünün görkemi ile bugünümüzü muhteşem kılamayız. Canını ortaya koyan aziz şehitlerimiz ve gazilerimizin hatırasına da sahip çıkamayız. Bugün ile ilgili sorumluluğumuzu karartan ve görünmez kılan bir anma pratiği “hatırlama değil unutma” pratiği haline gelmekten kurtulamayacaktır.
İçinde bulunduğumuz anın hakkını vermek en büyük borcumuz. İş görme biçimimiz, ilişkilerimiz, ahlakımız, iddialarımız ile sınanıyoruz. Bunu unutursak hiçbir şeyi hatırlayamayız. Bu sadece geçmiş olan 15 Temmuz için değil tarihte kalan tüm bir mazimiz ile kuracağımız ilişkinin sıhhatiyle de ilgili bir şey.
*
Aliya İzzetbegoviç, Müslümanın içinde bulunduğu anın, bugünün ona yüklediği sorumluluğu çarpıcı bir biçimde şöyle ifade eder: “Tabii ki geçmiş önemlidir. Ancak bugün, eski atalarımızın yaptığı mükemmel güzellikteki camileri saymaktan çok, mahallemizdeki mütevazı camimizin eskimiş çatısını tamir etmek daha önemlidir. Hatıralardan geçmişi yaşamaya sebep olacaksa eğer, bütün o muhteşem tarihi yakmak gerekecek galiba. Eğer, geçmişte yaşanamayacağını ve kendimizin bir şeyler yapmamız gerekeceğini öğrenmemiz şart olacaksa, o muhteşem abideleri yakmak daha iyi olur.”
İki günü eşit olanın ziyanda olduğuna iman ettik.
Yoğunlaşmayan içerikten, artmayan nitelikten, genişlemeyen ufuktan, çoğalmayan iyilikten sorumluyuz.
Unutmayalım: Bugünü ihya, düne en güzel vefadır!
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2021
10.04.2021
31.01.2021
26.01.2021
31.12.2020
21.12.2020
12.10.2020
17.09.2020
11.09.2020
5.08.2020