Alper GÖRMÜŞ
Türkiye’yi hiç bilmeyen bir siyaset bilimcinin önüne ülke siyasetinin iki döneminin (2002-2012 ve 2012-2025) verileri konsa ve iki dönemin de aynı siyasetçinin liderliği altında yaşandığı söylense, onu buna inandırmak çok zor olabilirdi. Diyelim ki bu siyaset bilimci kendi doğrulamasını yapmak için 23 yıllık gazeteleri ve televizyonları izledi ve sonuçta, bu süre boyunca ülkeyi gerçekten de Recep Tayyip Erdoğan adlı bir siyasetçinin hem de kesintisiz olarak yönettiği gerçeğini kabullendi ve sıra, karşısındaki siyaset bilimi sorusunu cevaplandırmaya geldi.
Siyaset bilimcimizin, aynı siyasetçinin kumandası altında nasıl bu kadar farklı iki dönem yaşandığını izah etmesi muhakkak ki çok zor olurdu; meğer ki dağarcığında siyaset kavramlarının yanı sıra zihniyet analizi yapabilecek edevat da bulunsun; işte belki ancak o zaman durumu açıklayabilecek kapıyı aralayabilirdi.
Evet, akla şöyle sorular getirmeye çalışıyorum: Erdoğan’ın birinci döneminde onun sadece zâhirine değil bâtınına da bakılsaydı, ortaya koyduğu bazı tepkilerin temelde onun zihniyet terkibinin bir çıktısı olduğu ve uzun vadede bu zihniyet terkibinin belirleyici olacağı sonucuna varılabilir miydi?
Başka bir soru: Erdoğan’ın birinci döneminde onun sadece zâhirine değil bâtınına da bakılsaydı, o dönemdeki baskıcı devlete karşı toplumun omuzlarında iktidara gelme stratejisinin günün birinde tam tersine evrilebileceği, Erdoğan’ın devleti kendi iktidarını sürdürmenin baskı aracına döndürebileceği sonucuna varılabilir miydi?
Bence bunlar en azından bir ihtimal olarak öngörülebilirdi ve ülkede bunu yapmaya ehil yegâne aday, başlangıç yıllarında AK Parti’yi desteklemiş olan liberal-demokratlardı. Ne var ki bu yazının sonuç bölümünde işaret edeceğim nedenlerle liberal-demokratlar bunu yapmadı, yapamadı.
Gelin şimdi 2002-2012 arasında yaşanmış, Erdoğan’ın ataerkil-otoriter zihniyet terkibine işaret eden fakat liberal-demokratların tepki göstermede, eleştirmede hevessiz kaldığı birkaç örneği birlikte hatırlayalım. (Burada, ‘yoldaki işaretler’in en önemlileri olduğunu düşündüğüm üç örnekle yetineceğim. Bu çerçevede belki daha az anlamlı olsa da onlarca başka örnek bulunabilir. Belki de benim ‘ilk üç’ dediklerimden daha anlamlı başka örnekler vardır ve ben şimdi onları hatırlamıyorumdur.)
2002 öncesi ‘küçük’ iktidar yıllarından bir yıl (1994): “Ben bu şehrin imamıyım…’
Kronolojik gideceğim… Dolayısıyla “Erdoğan’ın ‘demokrat’ döneminde cereyan eden ve bugününe delâlet eden erken göstergeler” bahsinde ilk örneğim, onun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden olacak.
Bu hikâyenin dönemin medyasının feci halini de içeren uzun versiyonunu bu sayfalarda yıllar önce anlatmıştım. Şimdi işin o kısmına girmeden bu yazıyı ilgilendiren bölümünü aktarıyorum…
1994’ün Ekim ayıydı, Aktüel dergisinin altı aylık genel yayın yönetmeni olarak, başka gazetecilerle birlikte İstanbul’un altı aylık belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sorular sormak üzere Kanal 7’deki bir televizyon programına davet edilmiştim…
Benim sorularımdan biri, o günlerde belediyeye ait bir salonda açılan, sanatçı Şirin Devrim’e ait serginin kokteylinde içki sunulmasına izin verilmemesine dairdi… Çiçeği burnunda belediye başkanına, kendi davetlerinde içki sunmama haklarına saygı gösterdiğimi, fakat sırf mekânın sahibi diye başkalarının davetinde kendini söz sahibi sayma tavrının tehlikeli bir özgürlük kısıtlaması olduğunu hatırlattım ve şöyle sordum: “Günah olduğuna inanıyorsunuz, peki neden insanları kendi günahlarıyla baş başa bırakmıyorsunuz?”
Gelen cevap, Erdoğan’ın 2007’de kaleme aldığım portresinde de ifade ettiğim gibi biraz ‘kan dondurucu’ cinstendi: “Çünkü” demişti, “ben aynı zamanda bu şehrin imamıyım. İnsanların günah işlemesine engel olmak da görevlerim arasındadır.”
‘Milli’ olmayan bildiri dağıtanlar linç edilmeyi hak eder mi (2005)?
Bu örnek de başbakanlığının ilk döneminden… Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyeleri, cezaevlerindeki siyasi tutukluların durumunu protesto etmek amacıyla hazırladıkları bildirileri Trabzon’da dağıtmak istedi. Yerel TV kanallarının kışkırtmasıyla bildiri dağıtanları bir binada kıstıran saldırgan bir grup, polisin korumaya çalıştığı dört kişinin kendilerine verilmesini talep etti. Dümdüz bir linç girişimiydi bu. Ertesi gün Erdoğan açıkça saldırganlara sahip çıktı, şöyle dedi:
“Trabzon’da olan olaylarda, tabii ki halkımızın hassasiyeti çok ama çok önemli. Halkımızın bu hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak herkes kendi tavrını belirlemelidir ve halkımızın bu milli hassasiyetlerine dokunulduğu zaman, şüphesiz ki bunun tepkisi farklı olacaktır.”
Bu olay günümüzde yaşansaydı, bugünkü Erdoğan’ın böyle bir tepki vermesi çok şaşırtıcı olmazdı. Fakat 2005’teki Erdoğan çok farklıydı, o nedenle birçok kişi çok şaşırdı. Şaşıranlardan biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç’tı. Arınç sadece şaşırmadı, başbakanın tam tersi bir içerikte konuştu: “Dört kişi bildiri dağıtmak istiyor, izin verilmiyor, olay çıkıyor. Bu nasıl özgürlük?”
Uludere (Roboski): Acılı ailelere gönül alıcı bir cümle bile yok, TSK’ya tebrik var (2011)
28 Aralık 2011’de Uludere’de yaşanan büyük felaketin hemen sonrasında, Erdoğan ilk kez ‘millet’ten değil ‘devlet’ten yana bir tavır aldı: Evlatları bombalama sonucunda öldürülen acılı aileler Erdoğan’dan bir ziyaret, hiç değilse gönül alıcı birkaç cümle beklerken o açıkça Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tebrik etti (ve Ertuğrul Özkök’ten tebrik aldı).
Duygular böylesine alevliyken yapılan bu tercih, Erdoğan’ın ‘devlet’ algısında büyük değişimlerin cereyan etmekte olduğuna açık bir işaretti. O günlerde kaleme aldığım bir yazıda meselenin bu yanına dikkat çekmiştim (“Merkez’in yeni filmi: Yasla başını omzuma”, Taraf, 6 Ocak 2012):
“Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘devlet’teki yeri sağlamlaştıkça ve oradaki meşruiyeti tescil edildikçe ‘millet’ten uzaklaştığına dair görüşler var… Tartışma daha çok Erdoğan’ın özellikle Kürt meselesinde takındığı ‘savaşçı’ tutuma referansla yürütülüyor ve Türkiye’nin en önemli meselesinde devletin geleneksel tutumunun peşine takılmış bir başbakanın, zaten ‘millet’ten uzaklaşıp ‘devlet’e yaklaşmaktan başka bir şansının olmadığı vurgulanıyor.
“Böyle bir değişimin duygusal semptomlarının görülmeye başladığını düşünen biri olarak söylüyorum; bu bana biraz, ‘irticayla mücadele’de devletin çizgisini benimsemeye başladıktan sonra Süleyman Demirel’in içine girdiği değişimi hatırlatıyor…”
Liberal-demokratlar ‘yoldaki işaretler’e neden ‘takılmadı?’
Andığım örneklerin yaşandığı günlerden çok net hatırlıyorum: Liberal-demokratlar bu alarm verici işaretleri (ve burada anmadığım başka işaretleri) vurgulamada ve onlar üzerinden Erdoğan’ı eleştirmede pek hevesli davranmadılar. Muhakkak ki rahatsız oldular, fakat gürültülü bir teşhir faaliyetinden de uzak durdular.
Bunun temel nedeni, on yıllardır süren ve hiç bitmeyecekmiş duygusu veren askeri vesayet rejiminin malûm faaliyetleriydi. Liberal-demokratlar, entelektüel mesailerinin asıl kısmını seçimle işbaşına gelmiş bir iktidarı meşru olmayan yollarla devirmeye çalışan güçlere karşı durmak için harcadı. Bu da, ‘yoldaki işaretler’in ‘görülmemesinde’ en önemli etmen olarak öne çıktı.
Son olarak: Bu yazının spotunda “Yine, tıpkı ilk dönem gibi liberal-demokratların Erdoğan’ın baskıcı dönemindeki tepkileri ve eleştirileri de eksiklikle, yetersizlikle malûldü. İki dönemdeki tepki-eleştiri eksikliğinin farklı nedenleri vardı” diye yazmıştım.
Birinci dönemdeki tepki-eleştiri eksikliğini neye bağladığımı söylemiş oldum. Peki neden baskıcı dönemde de yani askeri vesayet kalktıktan ve rejimin bariz otoriter yapısı açığa çıktıktan sonra da aynı tepki-eleştiri eksiğiyle karşılaşıldı?
Bu soruya psikoloji temelli epeyce spekülatif bir cevabım var: Bana öyle geliyor ki liberal-demokratlar ikinci dönemi daima birinci dönemin yüküyle birlikte idrak ettiler. Kemalistlerin ve sert solcuların birinci dönemin neredeyse bütün sorumluluğunu onlara yıkan saçma sapan kampanyasının ürettiği psikolojik atmosfer onların Erdoğan’ın ve AK Parti’nin bir gün geri döneceği gibi bir umuda sarılmalarına yol açtı. (Günün birinde “Bakın, kötü dönem bir parantezmiş, bu da gösteriyor ki bizim ilk 10 yıldaki desteğimiz yanlış değilmiş” taarruzunu mümkün kılabilecek bir umut.)
Kanaatimce bu psikoloji de ikinci dönemdeki tepki-eleştiri eksikliğinin başta gelen etmeni oldu.
Erdoğan’ın otoriterlik ataklarının arasına zaman zaman yerleştirilen ‘yumuşama’ seanslarından söz ettiğim bir yazımda “Erdoğan ‘gülümseyerek’ muhalifleri kaç kez gevşetti? Gevşemeye en hazır olanlar neden Erdoğan’a ilk 10 yılında açık destek veren ve sonra desteğini çekenler arasından çıkıyor” diye sormuştum.
Böylece bu soruya geç de olsa kendimce bir cevap vermiş oluyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025