Alper GÖRMÜŞ
Geçen yazıda, Darbe Günlükleri’nin 2003 ve 2004 tarihli bölümlerinde, 2003 başında hükümete karşı Birinci Ordu merkezli bir darbe planlandığına delalet edebilecek “notlar”ı gözden geçirmiştik.
Günlükler’deki, Çetin Doğan-Hurşit Tolon ikilisinin planlarını dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın bozduğu ve “darbeyi önlediği” yönündeki satırları aktardıktan sonra, bütün bu bilgilerin Aytaç Yalman’ın geçtiğimiz ay Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’ya verdiği “darbeyi Hilmi Özkök değil ben önledim”mealindeki demeciyle doğrulandığını belirtmiştim.
Fakat bir nokta açık kalmıştı: Günlükler’de, Yalman’ın başlangıçta Doğan-Tolon ikilisiyle birlikte olduğu, sonradan “oyunbozanlık” ettiği belirtiliyordu... Peki, buna delalet edebilecek bir bilgi var mıydı elimizde?
Geçen yazının sonunda bu soruya “var” cevabını vermiş, davanın delil klasörlerinde yer alan bir belgeden söz etmiştim...
“Yalman Paşa istifa edip, yerine Çetin Paşa kuvvet komutanı olacaktı”
Geçen yazıda sözünü ettiğim belge, 28 Haziran 2011’de kabul edilen ikinci Balyoz iddianamesinde yer alıyordu...
Belge gerçekten de çok önemliydi ve bu nedenle iddianamenin kabul edildiğini duyuran bütün gazeteler haberlerini bu belgeyi öne çıkartarak vermişlerdi.
Sözkonusu belge, 2007’deki Zirve Yayınevi cinayetleri soruşturması kapsamında Prof. Dr. Salim Cöhce’nin evinde ve işyerinde yapılan aramalarda bulunmuştu. “Sn. Tolon” adlı bu word doküman, mahkeme kararıyla 4 Ocak 2005’te kapatılan cunta.org adlı internet sitesinde yer alan, 2 Nisan 2004 tarihinde oluşturulup yine o tarihte son kez kaydedilen bir yazıydı. Yazı, Hurşit Tolon’un, o yılın ağustos ayında emekliye sevk edilecek olan Genelkurmay Adlî Müşaviri Tümgeneral Erdal Şenel’e söylediklerine dairdi. Konuşmaya göre, Yalman Şenel’e şöyle demişti:
“Kuvvet komutanı Yalman Paşa istifa edip, yerine Çetin Paşa kuvvet komutanı olacaktı. Fakat, Çetin Paşa bu planı herkese anlattı. Genç subaylar arasında bile Yalman Paşa’nın istifa edeceği konuşuldu. Bu da büyük memnuniyet yarattı. Çünkü, Çetin Paşa’nın ne yapıp ne edip Özkök Paşa’yı istifa ettireceği ve onun yerine genelkurmay başkanı olacağı biliniyordu. Fakat, Çetin Paşa’nın boşboğazlığı istifa konusunun herkes tarafından duyulmasına neden oldu. Konu olduğu için Çetin Paşa ismi yıprandı. Yalman Paşa da göz göre göre istifa edemedi.”
“Yalman Paşa 19 Mart 2003’te hepimizi sattı”
Bu konuşmanın yer aldığı word dosyasının, 2004’te açık olduğu sabit bir sitede yer alması,“Balyoz”un 2009’dan sonra faaliyete geçmiş bir “sahtekârlar çetesi” tarafından üretilmiş bir“tertip” olduğu görüşünü savunanların cevaplaması gereken şu soruyu davet ediyor:
Bu belge (de) sahteyse, o durumda “sahtekârlar çetesi”nin Ergenekon soruşturmasının başladığı tarihten üç yıl önce faaliyete geçtiğini söylemeniz gerekecek... Söylüyor musunuz?
Gelelim, bu belgenin anlamına ve önemine...
Belge, her şeyden önce, Aytaç Yalman’ın başlangıçta Çetin Doğan’la birlikte hareket ettiğini gösteriyor... İkinci olarak da, Darbe Günlükleri’ndeki notlarla birlikte ele aldığımızda, Yalman’ın sonradan başlangıçtaki pozisyonunu değiştirip darbecilerle arasına mesafe koyduğunu bir kez daha doğruluyor.
Metinde geçen “genç subay memnuniyeti” sizi şaşırtmamıştır herhalde... Benim, önceki yazılarımdan birinde açıkça “methiye” düzdüğüm “Aytaç Yalman’ın kararsızlığı”nın TSK’da öfkeye yol açmasından daha doğal ne olabilir ki? Yalman’ın yaptığı tabii ki “ihanet”tir. Tıpkı, emekli tümgeneral Levent Ersöz’ün internete düşen ses kaydında dediği gibi:
“Paşa 19 Mart 2003’te hepimizi sattı. (...) Komutanları satan bir adamdır. Genelkurmay Başkanı’na satan kişidir yani. Çok kirli bir adamdır. 19 Mart 2003, bu tarih çok kritik bir tarihtir Türk Silahlı Kuvvetleri’nin. Gidip Hilmi Özkök’e komutanların hepsini gammazladı.”
Balbay günlüklerinde ne var ne yok?
Mustafa Balbay’ın günlüklerinde de hem “Balyoz”u hem de başlangıçtaki Aytaç Yalman-Çetin Doğan uzlaşmasını doğrular nitelikte bölümler var...
Mesela Balbay, Çetin Doğan’ın 31 Mart 2003’te geçirdiği by-pass ameliyatının “o gün”e hazırlığın bir parçası olduğunu, aynı gün görüştüğü “Mehmet Bey”in ağzından günlüğüne şöyle kaydediyor:
“Çetin’in ameliyat olmasının nedeni hazırlık. O güne hazırlanıyor. (Aktüel’deki)röportajda sürekli ben emekli olacağım demesinin nedeni, bazı dedikodular çıktığı için kimseyi ürkütmemek.”
Yine Balbay günlüklerinde, Çetin Doğan’ın ameliyattan önce İzmir’e gidip ordu komutanlarıyla görüştüğü, bu arada Genelkurmay Başkanı’na karşı yapacağı “kesin konuşmayı” da hazırladığı kaydedildikten sonra, bütün bunların Aytaç Yalman’ın onayıyla yapıldığı belirtiliyor:
“(Konuşma) Türkiye böyle gitmez, hükümet bu işi götüremiyor türündeydi. Kesin konuşmayı yapacaktı. Aytaç Paşa yap demişti.”
Balbay’ın 30 Mayıs 2003 tarihli, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Şenkal Atasagun’dan naklen aktardığı şu notunu da bilgilerinize sunayım:
“Eğer kaynak mektuplarsa, bize de geliyor. İstanbul’dan, Birinci Ordu’dan geliyor. Oraya baksan, Birinci Ordu’da her şey hazır. İhtilâle hazırlanıyorlar.”
Bu fasıldan son olarak, yine ikinci Balyoz iddianamesinde yer alan bir telefon görüşmesini dikkatinize sunacağım...
Konuşma, 28 Şubat’ın iki kudretli generali, Çevik Bir ile Erol Özkasnak arasında geçiyor... Konuşmanın bir yerinde Özkasnak, Bir’e şöyle diyor:
“Bir de bu şey var ya komutanım, hani o Çetin Doğan, onun şeyinden çıktı bunlar biliyorsunuz, onun adamlarından... gevşek olduğu için kendisi...”
Görüldüğü gibi, 2003 başında Birinci Ordu’da “bir şeyler” olduğunu gösteren ve “sahtekârlar çetesi” tarafından üretilmediği kesin olan bol miktarda bilgiye sahibiz... Yani kimse, “ülkenin en seçkin subayları”nı sırf “darbeciliğin Cumhuriyet geleneklerinden sayıldığı ve bunun Balyoz gibi bir planın gerçek olduğuna inanmak için yeter delil sayılabileceği” düz mantığıyla töhmet altında tutuyor değil.
O da “model” bu da “model”
Bu dizi, cuma günü, Balyoz belgeleri ortaya çıktığından beri kafamı kurcalayan,
“Özden Örnek, Balyoz davasında mahkûmiyetine yol açan SUGA eylem planını hiç görmemiş olabilir mi” sorusuna vereceğim alternatif cevaplarla sona erecek.
Bugün ise son olarak, sanık avukatlarının iddianamedeki zamanlama çelişkilerini, “bugünden geçmişe dair bir darbeyi kurgulayan bir ‘sahtekârlar çetesi’nin gaflete düşüp yaptığı hatalar”la açıklayan modellerine karşı benim geliştirdiğim modele yöneltilen eleştirilerle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum...
Ben “model” deyince kızıyorlar, oysa kızacak bir şey yok. Çünkü onların açıklama çabası da, benimki de farklı varsayımlar üzerine kurulan “model”lerden öteye gitmiyor. Onlar, tezlerini “sahtekârlar çetesi”nin kullandığı bir bilgisayar imkânına dayandırıyorlar, ben de aynı tekniği darbecilerin kullanma ihtimalinden söz ediyorum. Sonuçta her ikisi de zamanlama çelişkilerini izale edebiliyor.
Bu dizinin üçüncü yazısında şöyle demiştim:
“Benim öne sürdüğüm bu modelle ilgili olarak Doğan-Rodrik ikilisinden ve 11 No’lu CD’yle ilgili olarak onlar gibi düşünenlerden teknik anlamda hiçbir itiraz gelmedi. Gelemezdi de zaten, çünkü ben de onların başvurduğu varsayımdan (bilgisayarın tarih ve saatini manuel olarak değiştirme yoluyla, girilen bilgilere eskiymiş havası vermek) hareket ediyordum.”
Yine öyle oldu, yine “teknik” bir itiraz gelmedi. Buna karşılık orada burada benim modelimin taşıdığı zaaflara dair birtakım itirazlar okudum.
İyi de, adı üstünde “model”den söz ediyorum, elbette zaafları olacak. Zaten ben de onların öne sürdüğü modelin taşıdığı zaaflar nedeniyle “bu çelişkilerin başka bir izahı olmalı” diyerek yola çıkmamış mıydım? (Bu zaafları 10, 13, 17 ve 20 Nisan 2012 tarihlerinde peş peşe kaleme aldığım“Balyoz çelişkileri: Bir ihtimal daha var” başlıklı dizinin 3. ve 4. bölümlerinde ele almıştım, bu dizide bunları tekrar etmedim.)
Farkımız şurada: Onlar kendi modellerinin hakikati açıklayabilecek yegâne yol olduğu hususunda ısrarlı ve hırçınlar. Ben ise, her ikisinin de “model”den ibaret olduğunu ve gerçeğin hangisi tarafından karşılandığını bilemeyeceğimizi söylüyorum. Onlar “kesin” diyor, ben “ihtimal”den söz ediyorum.
Pekâlâ, başka modeller de üretilebilir... Nitekim bir Taraf okuru bana gönderdiği mektupta, yeni bir model önerdi. Yukarıda Özden Örnek’le ilgili sorduğum sorunun alternatif cevaplarından biriyle ilgili olduğu için, bu modeli cuma günü sizin de dikkatinize sunacağım.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Erdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yerine ‘Kürtlü millîlik’
21.07.2025 - Erdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bir Kürt hareketi
14.07.2025 - Doğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun var
23.06.2025 - Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Hayri İrdal
Bu memlekette g..e "g.." denir. Kadını ikinci sınıf insan, çocuk makinası ve hizmetçi olarak gören; çocukların kafasını binbir çeşit dinci safsatayla doldurup bilimi reddeden, insan haklarına ve toplumdaki diğer insanlara saygılı şekilde medeni bir ortamda yaşamak istemeyen kişiye yobaz, gerici, ilkel diyoruz. Son zamanlarda moda olan İslamofobi Zenofobi Oto-oryantalizm söylemleriyle gericilik "mütedeyyin"lik veya saygı duyulması gereken özgün kültür olarak boyayıp satmaya çalışılıyor.