Alper GÖRMÜŞ
Türkiye’de, kendisini iktidara nispetle eleştirel ya da muhalif bir konumda değerlendirenler, didiklense içinde bir sürü nüans barındırdığı görülecek olsa da şu iki ana kategori içinde mütalaa edilebilirler:
a) Total devrimcilik ya da “özcülük” temelli bir muhaliflikten hareketle tek tek iktidar uygulamalarına karşı ilgisiz kalmak (ya da her öneriye ve uygulamaya refleks olarak itiraz etmek). Bu ilgisizliğin felsefi izahı, iktidarın “özsel olarak” yanlış ve kötü olduğu, dolayısıyla bütün politikalarının otomatik olarak yanlış ve kötü olacağı varsayımı üzerinden yapılır. (Bu muhalefet tarzının en bilinen isimlerinden biri olan Bekir Coşkun, 2009’da “Kürt açılımı” için Başbakan'a telefon edip destek veren Sezen Aksu'ya haddini bildirirken şöyle demişti: “Sanatçılar zeki insanlardır; toplumuna ortaçağ yaşamını öneren, modern hayata karşı çıkan, laikliği bir kenara itip dinciliği referans alanların 'iyi bir şey' yapamayacaklarını bilir...”, Hürriyet, 29 Ağustos 2009).
b) İktidarların (tabii bu iktidarın da) bütün uygulamalarını mercek altına almak, ardından da destek, eleştirel destek, itiraz, ret vb. seçeneklerden birine yönelerek somut düzeyde siyaset yapmak.
Birinci kategoride yer alanlar, inandıkları dinin dogmalarına sarılarak ömür boyu huzur içinde yaşayan dindarlar kadar rahattırlar: Şüphe yok, düşünmenin huzursuzluğu yok... En güzeli de şu: Bunlar, herhangi bir siyasi öneri konusunda hiçbir şey demedikleri ya da her öneriye mutlak olarak karşı çıktıkları için hata da yapmazlar.
Buna karşılık ikinci kategoride yer alanlar, somut siyasi önerilerle ilgili olarak somut pozisyonlar aldıkları için hataya, yanılgıya, hayal kırıklıklarına da açıktırlar. İşte böyle bir durum ortaya çıktığında birinci kategoride yer alanlar, onları dünyaya geldiklerine pişman ederler.
Ben ikinci kategori içinden siyasi tutum alan, kendini öyle gören biriyim, dolayısıyla hatalarım, yanılgılarım, hayal kırıklıklarım da oluyor... Bu yazıda, o hayal kırıklıklarımdan birini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Reşat Petek ne dedi?
Biliyorsunuz, 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) dört partinin katılımıyla kurulan komisyon geçtiğimiz günlerde çalışmalarını tamamladı. Komisyon başkanı Reşat Petek’in bu vesileyle düzenlediği basın toplantısından akılda en fazla kalan şey, cevabı en fazla merak edilen sorulara komisyonun hiçbir cevap üretemediği idi.
Komisyon, ilk ihbarın Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) ulaştığı öğle saatlerinden darbenin fiilen başlatıldığı saate kadar geçen süre boyunca ortaya çıkan belirsizliğe dair hiçbir yeni bilgiye ulaşamamıştı... Bu süreyi başbaşa durumu değerlendirerek geçiren Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı’nın üstlerini (Başbakan ve Cumhurbaşkanı) neden bilgilendirmedikleri de cevapsız kalmıştı... Böyle olmuştu, çünkü o kritik saatlere dair bilgisi olan yegâne iki kişiyi komisyonda dinlemek mümkün olmamıştı... Komisyon keza “darbenin siyasi ayağı”na dair de hiçbir şey söyleyebilecek durumda değildi, bu konuda belki savcılar bir açıklama yapabilirdi.
Reşat Petek, basın toplantısının önemli bir bölümünü de 15 Temmuz’da hayatını kaybedenleri anmaya ayırdı, komisyonun yaptığı bazı aile ziyaretlerini anlattı.
Oysa, kendi iradelerini pervasızca çiğneyenlere karşı olağanüstü bir demokrasi direnişi sergileyen o insanlara saygı göstermenin en iyi yolu, o gecenin bütün hakikatini gözler önüne sermek olabilirdi; artık klişe haline gelmiş cümlelerle onların ruhaniyetlerine hitap etmek değil.
Komisyon, sadece o gece canlarını verenlere karşı değil, kendisinden çok şey bekleyen biz geride kalanlara karşı da görevlerini yerine getirmedi, tam bir hayal kırıklığı oldu.
Benim kendi kişisel muhasebem şöyle...
Başlangıçta ne ummuştum?
15 Temmuz darbesini araştırma komisyonu ile ilgili olarak, birincisi komisyonun teşkilinden hemen sonra (17 Ekim 2016), ikincisi de Hulusi Akar ve Hakan Fidan’ın komisyonda dinlenmeme ihtimali ilk ortaya çıktığında olmak üzere (23 Kasım) iki yazı kaleme aldım...
Birinci yazıda, komisyonun gücünün sınırlılıklarına dair kaygılarımı kendime saklayarak, onları hiç dillendirmeyerek, salt umudumu ve sevincimi dile getirdim:
“TBMM’de oluşturulan araştırma komisyonlarının çalışmalarını ‘yaptırım gücü’ olmadığı için anlamlı bulmayan bir bakış açısı var... Bu, bizim gerçekte neye ihtiyaç duyduğumuzu gözardı ettiği için yanlış sonuca varan bir bakış açısı: Bizim yaptırımdan önce bilmeye ihtiyacımız var, çünkü hayati önemdeki bazı soruşturmalarda hepimizin bildiği nedenlerle güvenlik ve yargı bürokrasisine yeterince güvenmiyoruz. Güvenlik ve yargı bürokrasisinin üretip peşine düştüğü soruların, hakikatin bütün çıplaklığıyla göz önüne serilmesinden çok, bazı yönlerinin öne çıkarılıp bazı yönlerinin gizlenmesine matuf olduğuna inanıyoruz.
“Zaten ilk bakışta yokmuş gibi görünse de bilginin de bir yaptırım gücü vardır. Tıpkı bir çiçeğin büyümesinin gözle farkına varılamaması gibi bilgi de birikir, birikir ve kimsenin farkında olmadığı bir sürecin sonunda önemli bir güç haline gelir. O noktadan itibaren bilgi, dolaylı da olsa bir yaptırım gücüne sahip olur.” (15 Temmuz darbe komisyonu: Yaşasın siyaset”, Serbestiyet, 17 Ekim 2016).
O gün yazdıklarımla bugünkü fiili durumu kıyasladığımda, ortada büyük bir hayal kırıklığından başka bir şey olmadığını görebiliyorum.
Akar ve Fiden yoksa, ne var?
Komisyon gemisinin buralara demirleyebileceğine dair ilk gösterge ise, yukarıda da dediğim gibi Akar ve Fidan’ın komisyona gelmeyebileceklerine dair haberler olmuştu. Tam o günlerde, bu haberlerin anlamı üzerine kaleme aldığım yazıda şöyle demiştim:
“15 Temmuz’u araştırmak üzere TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulduğunda ben en çok, yargının ve güvenlik bürokrasisinin deşmekten imtina edebileceği alanların üzerine siyasetin aydınlığının düşeceği gerekçesiyle sevinmiştim.
“Fakat o geceye dair hepimizin kafasında oluşmuş ve hâlâ cevabı verilmemiş soruların merkezinde bulunan iki bürokratın, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan’ın komisyona çağrılmayacağına dair haberleri okuyunca kendi kendime şu soruyu sordum: Akar’ın ve Fidan’ın çağrılmadığı bir TBMM komisyonu ‘araştırma’ sıfatını hak eder mi?
Benim bu soruya cevabım kesin olarak ‘hayır!’” (“Akar’ı ve Fidan’ı çağırmayan komisyon ‘araştırma’ sıfatını hak eder mi?”, Serbestiyet, 23 Kasım 2016).
Akar’ı ve Fidan’ı dinle(ye)meyen bir komisyonun neden “araştırma” sıfatını taşıyamayacağını o yazıda uzun uzun anlatmıştım... Özetin özeti: Yargının ve güvenlik bürokrasisinin deşmekten imtina ettiği şeyle ilgili olarak TBMM de aynı şekilde davranmış, dolayısıyla o karanlık geceye siyasetin aydınlığını düşürememişti.
Bu hikâyeden benim payıma düşene gelince: Bir “özcü”, bir “total devrimci” gibi davranıp, komisyon kurulurken “Bunlar oyalamadan başka bir şey değil, hiçbir sonuç vermez” deyip kenara çekilseydim, yaşadığım hayal kırıklığını yaşamamış olacaktım.
Oysa ben ne yaptım? İşlerin bu noktaya varmayabileceği, siyasetin farklı bir çizgi izleyebileceği umuduna sarılıp onu büyütmeye çalıştım ve sonuçta hayal kırıklığına uğradım.
Siyasette böyle çok hayal kırıklığı yaşadım, fakat sürekli bir kötümserlikle kıyasladığımda, böylesinin daha doğru olduğu hususunda hiçbir kuşku duymuyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025