Alper GÖRMÜŞ
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile “sol bileşenler”in oluşturduğu Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekim 2013’te kuruldu.
Kürt kimliği temelinde siyaset yürüten BDP’nin siyasi mücadeledeki ağırlığı ile Türk “sol bileşenler”in ağırlığı arasındaki fark o kadar büyüktü ki, yeni oluşuma sırf bu ölçüyle bakan birinin, orada himaye ilişkisinden başka bir şey görmesi mümkün değildi. Fakat satıhtaki bu görüntü biraz deşildiğinde, bu defa da himaye altına alınmış gibi görünen “sol bileşenler”in parti içindeki gücünü ve etkinliğini fark etmemek imkânsız hale geliyordu... “Sol bileşenler”e bu gücü sağlayan şey, a) onların evrenselci bir kurtuluş ideolojisine sahip olmaları, b) kimlik temelinde siyaset yürüten Kürt siyasetçilerin kendilerini sürekli bu ideolojinin talepleriyle uyum içinde olmak zorunda hissetmeleriydi.
‘Hamal Kürt’
Mücahit Bilici, geçtiğimiz günlerde Gazete Duvar’da kaleme aldığı makalesinde, iki büyük evrenselci kurtuluş ideolojisinin (sosyalizm ve İslamcılık) iğvasına kapılan (ya da kıskacına giren) Kürtlerin bir türlü kendi duvarlarını ören ustalar haline gelememelerini ve başkalarının inşaatında “hamallık” etmelerini irdeliyordu.
Ben bugün, çok önemli ve çok ilginç bulduğum bu makaleyi sizler için özetleyeceğim. Perşembe günü ise bu teorik çerçeveyi somutlaştırmak amacıyla, kimlik temelli Kürt siyasetinin, kazara kendi duvarını örme fikrine meylettiğinde nasıl mahçup olup hızla o noktadan uzaklaştığını, solcuların ve liberallerin ise Kürtleri nasıl ayıpladığını gösteren somut tecrübeleri hatırlatacağım.
Kendisi için talepte bulunmaktan pek de nasipli olmayan bir ruh
Mücahit Bilici, zikrettiğim makalesine, Kürt ruhunun kendisi için talepte bulunmaktan pek de nasipli olmadığını anlatarak başlıyor. Heyhat, ağlamayan çocuğa mama vermezler; tıpkı ünlü Kürt şair Ehmedê Xanî’nin yüzyıllar öncesinde dediği gibi:
“İbadetine odaklanan ‘zahit’ten, parasının peşinde koşturan ‘tüccar’a ve sevgilisinin yüzünü görmeye müştak ‘aşık’a kadar herkes kendi sorunuyla meşgul, kendi derdiyle efkarlıdır. “Üstelik çaba göstermeyenin kimseden yardım ümit etmeye hakkı yoktur. Bir karşılığı olmayınca kimse kimsenin zahmetini çekmez, kimse başkasının yükünü sırtına almaz. İsa bile olsan en fazla kendi yükünün (günahının) kaldıranı olursun. Uyan ki ömür vadeni senden sonraki yeni nesle bir fayda vermeyecek şekilde neticesiz telef etmeyesin. Hızır’ın maceralarındaki yetimler duvarı artık geride kalmıştır. Zira ‘bu zamanda herkes kendi duvarının mimarıdır.’
“Ey Xanî vaktini boş şeylerle zayi etme. Ne kadar çok hevesli de olsan ciddi talep etmedikçe aşktan yana hissesiz kalırsın. Sani-i Mutlak ki kimseye ihtiyacı yoktur, O’ndan gelen lütuf ve ihsanlar dahi talepte bulunanlar içindir.”
Yardıma koşan ve sadece övgü alan Kürtler
Kendileri için talepte bulunmakta zorlanan Kürtler her nedense başkalarının yardımına koşmaya pek heveslidirler. Bu, dün de böyleydi bugün de. Ne var ki Kürtler bunun karşılığında övgüden başka bir şey alamamışlardır:
“Yakın zamanda ABD Başkanı Trump, Güney Kürdistanlı bir Kürt gazetecinin sorusuna binaen Kürtleri sevdiğini söyleyip, ‘bizim için öldüler,’ ‘savaşçı bir halk’ gibi övgüler sıraladı. Ama IŞİD sonrasında Kürtlere ne tür bir dostluk göstereceği konusundaki soruyu cevapsız bıraktı. Benzer şekilde Türkiye’de Kürtlerin Malazgirt’te, Çanakkale’de yahut Kurtuluş Savaşı’ndaki fedakarlık ve ortaklıkları ısrarla dile getirilir. Ancak konu bugün Kürtlerin neden devletin ortağı ve sahibi olmadıkları sorusuna gelince; garip bir şekilde eğer soru cezasız kalmazsa mutlaka cevapsız kalıyor.
“Kürtler başkası için fedakarlıkta hiç geri kalmazken acaba neden kendilerine ilişkin kazanım konusunda bu kadar geride kaldılar? Yüzyıl önceki Kürtlere oranla bile ‘kendi’lik şuuru noktasında mesafe alındığı tartışma götürür. Çünkü Kürt kendi duvarının banisi ve mimarı olacağına, başkalarının gökdelenlerinde inşaat işçisi olmak yazgısıyla karşı karşıya kalmıştır.’”
Baş neden: Evrenselci kurtuluş ideolojileri
Mücahit Bilici makalesinin devamında, Kürtlerin neden böyle bir tabiatın sahibi olduklarını anlatıyor. Ona göre bunun temel nedeni “iyi niyetle bulaştıkları evrenselci kurtuluş ideolojileri”dir:
“Bu ideolojilere maruz kalan Kürtler kendi ihtiyaç gündemlerinden yabancılaşarak, başkalarının iyi niyetli ama Kürtler açısından lüks gündemlerine zorunlu-gönüllü yazılmışlardır. Kendi duvarının mimarı olamayan Kürt, duvar sahibi başkalarının hayalindeki bir ‘sevgi duvarı’nın esmer tenli, ‘doğulu’ amelesi haline gelmiştir. ‘Sevgi duvarı’na kim itiraz edebilir? Herkesin iyiliğini isteyen bir kurtuluş fikriyatına kim karşı çıkabilir?”
Bilici, tam bu noktada sevilmek, onaylanmak, takdir edilmek ihtiyacındaki azınlık ruhuna göndermede bulunarak, “herkesin iyiliğini isteyen bir kurtuluş fikriyatı” onları yardıma çağırırken, Kürtlerin neden kendi temel ihtiyaçlarına ve taleplerine odaklanamayacaklarını izah ediyor:
“Kabul etmek gerekir ki evrenselci kurtuluş ideolojilerine itiraz etmek çok zordur. Böyle bir itiraz hem çetindir hem çirkindir. Mesela, hem Kürtleri hem de Türkleri kurtarmak mümkün iken sadece Kürtleri kurtarmaya çalışmak bencillik ve hasislik değil midir? En azından bütün bir Ortadoğu’yu kurtarmak daha iyi olmaz mı? Ümmet her tarafta acılar içinde kıvranırken, Kürtlerin açılarından dem vurmak utanılacak bir şey değil midir?
“Azınlık ve zayıf olan ahlaken iyi olmaya mahkumdur. Evet, siyah doktor iyi bir doktor olmak için çok iyi bir doktor olmak zorundadır. Bu yüzden kendi zorunlu ihtiyaçlarından çok herkesin ortak ihtiyaçlarına duyarlı hale gelir, gelmeye mecburdur. Azınlık olanın bencillik lüksü yoktur ve öncelikleri çoğunluğun gölgesinde yamulur. Kürt bu yapısal ilişkiselliğin doğurduğu dezavantajla politik hayata dahil olduğunda evrenselci ideolojilerin kuşatıcılığında teselli bulur ve başkaları için olgunluk aşaması olan bir benlik sonrası evrenselliğe, kendi başlangıç aşamasını yaşamadan katılmış olur.”
Milliyetçiliğe karşı uyarı
Mücahit Bilici, makalesinin sonunda bir yandan Kürtlerin zaruri ihtiyaçlarının evrenselci ideolojilerin muhayyel hedeflerine feda edilmesine karşı çıkarken, öbür yandan, evrenselci ideolojilerin karşı ucunda bir alternatif olarak milliyetçiliğin de tuzağına düşülmemesi gereğini vurguluyor. Fakat ona göre, bu kritik denge ancak Kürtlerin öncelikle kendi duvarlarının mimarları olmasıyla kurulabilir:
“Nedense Kürtlerin payına evrensel ideolojilerin hamallığı düşmüş görünüyor. Kürtlerin zaruri ihtiyacı, insanlığın ilave konforuna, daha iyi bir dünya hayallerine feda ediliyor. Halbuki temel ihtiyacı giderilmemiş olanların gidip başkalarının ikincil ihtiyaçları için askerlik yahut fedakarlık yapması ahlaki olmadığı gibi bir tür hamallıktır.
“Şüphesiz evrenselci ideolojilerin karşı ucunda bir alternatif olarak milliyetçilik duruyor. Milliyetçiliğin körlüğüne kapılmadan ama benliksiz bir evrenselciliğin görünmezliğine de düşmeden Kürtlerin stratejik ve dengeli bir çizgi tutturması gerekir. Bu çizgi hem Kürtlerin egemenliğinin tanınmasını öncelik haline getirmeli hem de demokratik bir aradalığı bir ideal olarak koruyabilmeli. Ama ikincisini yapabilmek için bence birincisi olmalı. Kendine ait bir duvarın olmalı.”
Sonraki yazı: Somut örnekler
Başta da söylediğim gibi, perşembe günkü yazımda, Mücahit Bilici’nin çizdiği bu teorik çerçeveyi somutlaştırmak amacıyla, kimlik temelli Kürt siyasetinin, kazara kendi duvarını örme fikrine meylettiğinde nasıl mahçup olup hızla o noktadan uzaklaştığını, solcuların ve liberallerin ise Kürtleri nasıl ayıpladığını gösteren somut tecrübeleri hatırlatacağım.
Tabii bir tezi somut örnekler üzerinden tartışmak, tezden daha belalı bir iş. O nedenle şimdiden gardımı alayım: Yazıda, Kürt siyasi hareketinin işaret edeceğim somut tercihlerinin isabeti ya da isabetsizliğiyle ilgili olmayacağım. Amacım sadece, doğru ya da yanlış, Kürtlerin kendi duvarlarına tuğla koyma hamlelerine karşı gösterilen tepkileri ve bu tepkiler karşısında onların nasıl ‘bencilce’ davrandıkları zehabına kapılıp mahçup olduklarını ortaya koymak olacak.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025