Alper GÖRMÜŞ
Günümüzdeki, baskılamaya ve sindirmeye dayalı iktidar yapısının başlangıç noktası ve karar ânı olduğunu düşündüğüm “yerli ve millî” ilanını (Eylül 2015); iktidarı böyle bir karara zorlayan iki büyük olayı (Gezi-2013 ve 17-25 Aralık 2013) ve bu kararın kuvveden fiile geçirilmesini mümkün kılan 15 Temmuz’u (2016) ele aldığım dizinin son bölümüne geldik.
Bu dizinin, 2015’teki “yerli ve millî” ilanını izleyen günlerde ülkeye yaptırılan kan banyosunu hatırlatan uğursuz bir saldırıya denk gelmesi tabii ki bir tesadüf. Fakat bir yanıyla da tesadüf sayılmayabilir; özellikle de iktidarın sürdürülmesinin tıpkı 2015’te olduğu gibi ülkede benzer bir korku ikliminin yaratılmasıyla, beka tehdidi propagandasını mümkün kılacak bir toplumsal çatışma ve gerilim atmosferinin ortaya çıkmasıyla mümkün olduğunu düşündüğümüzde…
Türkiye’nin birikmiş tecrübesi, birçok kişiye İzmir’de yaşanan olayın -hele ki aslında saldırı günü HDP binasında 40 kişilik bir toplantının planlandığını fakat son anda iptal edildiğini düşündüğümüzde- 2015’te yaşananlara benzer bir provokasyonlar zincirinin ilk halkası olabileceğini düşündürttü; bu hiç de yersiz bir endişe değil.
Bu benzerliğe ve aktüel endişelere yazının sonunda döneceğim, şimdilik bu yazının konusu olan 15 Temmuz darbe girişiminde kalalım.
“Yerli ve millî” ilanının ebesi: 7 Haziran 2015 seçimleri
15 Temmuz (2016) darbe girişimi, bir yıl önce, 20 Eylül 2015’te ilan edilen “yerli ve millî”yle ulaşılmak istenen hedefe varılmasında iktidara eşsiz bir fırsat sundu. Hatta bu çapta bir olay olmasaydı iktidarın büyük hedefine ulaşmasının asla mümkün olamayacağını dahi söyleyebiliriz.
Fakat 15 Temmuz’un “çığır açıcı” rolüne gelmeden önce “yerli ve millî” ilanının hangi koşullarda, neden ilan edildiğini kısaca hatırlayalım.
7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti’nin ilk defa iktidar yapısının dışında kalabileceği ihtimali, Erdoğan’ın iki büyük korkusuna üçüncü bir korkuyu daha ekledi: İktidar artık sadece sokak gösterileriyle devrilmekten (Gezi), sadece bürokrasi içinde örgütlenip kendisine darbe yapılmasından (17-25 Aralık) değil, iktidarı seçimle kaybetmekten de korkmaya başlamıştı.
“Normal” bir ülkede iktidarı kaybetme ihtimali “normal” bir ihtimaldi ve bunu engelleyecek çareler düşünülmesi anormaldi. Fakat Türkiye normal bir ülke değildi, iktidar normal bir iktidar değildi, çok fazla kir ve suç birikmişti, dolayısıyla da seçimle iktidar kaybetmenin ihtimal olmaktan çıkartılması gerekiyordu.
Bu durumda ihtiyaç da kendiliğinden ortayı çıkmış oluyordu: Artık yalnız sokakta iktidar devirmek değil, yalnız bürokrasi içinde örgütlenip darbe yapmak değil, iktidarı seçimle değiştirmeye talip olan geleneksel siyaset ve geleneksel siyasi partiler de meşruiyet alanının dışına sürülmeli, mümkün mertebe şeytanlaştırılmalıydı.
İşte altın formül o tarihsel anda çıkageldi: “Yerli ve millî…”
Formülün özeti şuydu: Ülke ve millet öyle büyük bir tehlikeyle karşı karşıyaydı ki, iktidarın karşısında olmak -kim olurlarsa olsunlar- onları otomatik olarak ‘gayri millî’ yapıyordu.
Üçüncü yazıda burada kalmıştık… Bitirirken, “Fakat unutmayalım” demiştim, “2015’teyiz henüz, yani hâlâ bir hedefle ve o hedef için alınmış bir kararla karşı karşıyayız. Kararın kuvveden fiile çıkması, karar sahibinin hedefe ulaşabilmesi için, amacı doğrultusunda kullanabileceği büyük bir toplumsal şokun ortaya çıkması gerekiyordu. Bu da ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak 15 Temmuz’la, yani bu dizinin son bölümünü oluşturacak olayla geldi.”
15 Temmuz neyi mümkün kıldı?
15 Temmuz ister yol verilmiş ister bütünüyle maruz kalınmış bir darbe girişimi olsun, iktidar için gerçekten de “Allah’ın bir lütfu”ydu. 20 Eylül 2015’te bir temenni olan bugünkü siyasi düzen bu büyük olayın toplumda yarattığı korku ve tedirginlik üzerinden gerçeğe dünüştürülebildi. İktidar, göze alamaz denilen her şeyi göze alarak siyasi parti siyaseti dahil her türlü siyasi faaliyet üzerinde yıldırıcı bir baskı kurdu, sırf Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle 10 binlerce kişi hakkında soruşturma yürütüldü.
15 Temmuz’un ardından kısa süreli de olsa içine girilen, iktidarın bu olayı demokrasi yolunda bir çıpa olarak kullanabileceği düşüncesi (“Yenikapı ruhu”) boşa çıktı. Böylece bir kez daha anlaşıldı ki, bir yıl önce “yerli ve millî”yle verilen karar stratejiktir ve herhangi bir büyük olayın bu kararda bir değişikliğe yol açması mümkün değildir; daha doğrusu her büyük olay bu kararın daha da kök salıp yerleşmesi yolunda bir araç olarak kullanılacaktır.
Daha yerli, daha millî
Erdoğan ve AK Parti 15 Temmuz lütfu sayesinde Eylül 2015’te “yerli ve millî” ilanıyla hedeflediği siyasal rejime kavuştu, fakat izleyen yıllarda ortaya çıkan bir dizi zorluk toplumsal desteğini zayıflattı, 2019 yerel seçimlerinde alınan mağlubiyetten itibaren de muhalefet yeniden canlandı.
Şimdi, başta ekonomik zorluklar ve her gün biri patlayan siyasi skandallar Erdoğan’ı ve partisini geri dönüşsüz bir güç kaybıyla yüz yüze bırakıyor. Erdoğan’ın yapılacak ilk seçimi kaybetmesi artık çok büyük bir olasılık.
İşte bu nedenle toplumun korkması, korkutulması gerekiyor; ölümü görüp sıtmaya razı bir toplum arzulanıyor. Tıpkı 7 Haziran 2015 – 1 Kasım 2015 arasında olduğu gibi.
Yani yine “yerli ve millî” ruh hali ama biraz daha fazlası.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025