Atilla Aytemur
Parlamentodan geçse de geçmese de, referandumda kabul edilse de edilmese de, önümüzdeki dönemin en ciddi anlaşmazlık konularından biri olan “Başkanlık Sistemi” tartışması artık bütün boyutlarıyla önümüze geldi.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında nedense toplumun önemli bir kesiminde, özellikle demokrat/sol/sosyalist muhalefet çevrelerinde “Başkanlık tartışması”nın artık gündeme gelmeyeceği gibi bir düşünce doğmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin yaşanan sert siyasal gelişmeler nedeniyle bu konuyu gündeme getirmeyi bir süre için düşünemeyeceği hesap ediliyordu.
Bu beklenti ters köşeden bozuldu. Devlet Bahçeli, 10 Ekim 2016 günü “bir muhalefet partisi” olarak MHP’nin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmayla, fiili duruma son vermek ve halkın iradesinin tecelli etmesini sağlamak gerekçesiyle, AK Parti’den varsa bir önerileri Meclise getirmelerini istedi.
MHP: “Başkanlığa karşıydık” ama “böylesi de olabilir”
Devlet Bahçeli’nin bu tavrıyla kendisi ve zaten sıkıntılı olan partisi için sonu belirsizliklerle dolu bir riskli süreç başlattığı aşikâr olmakla beraber, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti için inanılmaz bir siyasal fırsat yarattığı da ortadaydı. Herkes “Başkanlık projesi”ni unutmaya hazırlanırken, Bahçeli siyasal jest sınırlarını aşan hamlesiyle Türkiye’yi, AK Parti’yi, MHP’yi ve kendini yeni bir mecraya sokmayı göze almıştı.
İlk günlerde Bahçeli ve MHP yetkililerinin ağzından dökülen sözlerde, öteden beri başkanlık sistemine karşı olmuş olmalarından ötürü, üyelerini ve tabanlarını yatıştırma dili hakimdi. Yüksek perdeden “Biz başkanlığa karşıyız ama bu fiili durumun da sonlandırılmasını istiyoruz. O nedenle, AK Parti neyse önerisi getirsin görüşelim ve meseleyi noktalayalım” diyerek, bir savunma hattı kurmaya çalışıyorlardı. Kimi parti yöneticileri de kendilerini bu dile bayağı kaptırmıştı.
MHP’nin AK Parti’yi tongaya düşüreceği ve aslında bir tuzak kurulduğunu ileri sürenler de vardı. Tuğrul Türkeş’in Hürriyet gazetesinde yayınlanan röportajını böyle yorumlayanlar çoktu. Ama gelişmeler farklı bir seyir izledi. İki partinin uzmanları sıkı bir ortak çalışma yaptı. MHP “kırmızı çizgimiz” dediği noktalarda neredeyse bütün istediğini aldı. Sürecin her aşaması iki partinin genel başkanlarının yakın gözetiminde geçildi ve ortaya 21 maddelik, ortak yapım bir teklif çıktı.
Elimizde olan, MHP ile AK Parti’nin kafa kafaya verip iki ay boyunca ortak komisyonda görüştükleri, tartıştıkları ve üzerinde anlaştıkları, yani iki partinin birlikte hazırladığı “Cumhurbaşkanlığı görünümlü başkanlık sistemi” teklifidir. MHP fiili duruma son verilmesi iddiasıyla yola çıkmış; AK Parti bu talebi görmüş ve önerisini one göre şekillendirmiş; bunun üzerine MHP de fikrini değiştirip bu işi onlarla birlikte kotarma kararı vermiş. Durum böyle özetlenebilir.
Teklifin iki parti arasında kotarılması bir defodur
İki aylık çalışma sonunda değişiklik teklifi 10 Aralık 2016 günü TBMM başkanlığına verildi ve çok geçmeden komisyonda görüşmelere başlandı. Türkiye’nin dikkati bombalamalar, suikastler, Irak ve Suriye’deki savaş, yüzlerce kayıp ve yaralı gibi can yakıcı konularla darmadağın olmuşken, getireceği sistemik değişikliklerle geleceğimizi epey etkileyecek bu konuları hak ettiği özenle, demokratik ve katılımcı bir üslupla tartışabilmek mümkün olabilecek mi, göreceğiz.
Konunun iki partinin kapalı devre çalışmasıyla kotarılmış olması iyi olmadı. Sorulduğunda, her iki parti de böyle davranmak zorunda kaldıklarını ileri sürecektir. Ama önemli bir toplum kesimi, içeriği bir yana, konunun bu tarz ele alınışı nedeniyle daha baştan karşı pozisyon aldı. Genel olarak böylesi anayasal değişim ve dönüşümlerin toplumsal mutabakatla gerçekleşmesi beklenir.
Adı ne olursa olsun, sonuç itibariyle geçtiğimiz onlarca yıl içinde kazanılmış ciddi bir alışkanlık ve siyasal kültür modelini değiştirecek gelişmelerde uzlaşma aramak, demokratik bakımdan gereklidir. Bu noktalar dikkate alındığında, bu anayasa değişikliği konusunda sorunlu bir süreç yaşayacağımız öngörülebilir. Bari bundan sonrasının daha demokratik, katılımcı ve özgür bir iklimde gerçekleşmesi için tedbirler alınsa, derim.
Cumhurbaşkanlığı görünümlü başkanlık sistemi
Teklife göre, cumhurbaşkanı olarak ifade edilen başkan, seçildiğinde partisiyle ilişkisini kesmeyecek. Partisinin genel başkanı da olabilecek. Bunun, cumhurbaşkanı ile partisinin genel başkanının farklı kişi olması ve farklı politik duruşlarının bulunması halinde doğacak krizi önleyeceği ileri sürülüyor. Uyum ikisinin aynı kişi olmasında bulunmuş. Ama öte yandan, memleketteki partilerden birinin başkanının, bu konumunu terketmeden aynı zamanda pekâlâ cumhurun da başkanı olabileceği ve bu durumun hiçbir uyumsuzluk problemi yaratmayacağı varsayılıyor.
Malûm, memleketimizde siyasal rejimimiz ve devlet yapılanmamız son derece merkeziyetçi bir karaktere sahip. Siyasi partilerimiz de öyle. Seçim yasası ve siyasi partiler yasası bunu iyice pekiştiriyor. Genel başkanlar partilerde tek seçici gibi. Milletvekili adayı olacaklar en son onların önünden geçiyor. Partinin belde örgütlerinden MYK’sına; en küçük birimin belediye başkanı ve meclis üyelerinden büyük şehirlerin başkanları ve meclis üyelerine kadar, son söz hep genel başkanlarda.
İşte böyle bir konuma sahip bir genel başkan, aynı dönemde yapılacak seçimlerle bir yandan partisinin en yüksek oyu alarak mecliste çoğunluğu elde etmesine çalışacak, diğer yandan da cumhurun başkanı olmak üzere yarışa girecek. İki kampanyayı iki ayrı şapka altında yürütecek. Kıran kırana bir seçimde parti olarak rakiplerini alt edip, ardından “Ben sizin başkanınız oldum” diyecek.
Cumhurbaşkanının doğuştan Türk olma şartının getirilmiş olması ise hemen her çevrede “ayrımcılık” eleştirisi aldı. Sayıları üç milyonu bulan Suriyelilerin ülkede kalıp ileride vatandaş olma ihtimalleri gözetilerek böyle bir maddenin getirildiği ileri sürülüyor. Vatandaşlık hakkını kazananlara bir süre ikamet etme şartı getirilse bile, “doğuştan Türk”lük gibi bir şartla yapılan engellemenin de insan ve vatandaşlık hakları bakımından kabul edilir bir yönü olamaz.
Ortaya nasıl bir başkan, yani cumhurbaşkanı çıkaracağını ve hakiki toplumsal kabul düzeyinin ne olacağını, süreç tasarlandığı gibi yürürse göreceğiz.
Bunlar az buz yetki değil!
Teklif kabul edildiği takdirde, TBMM içinden seçilen başbakan ve bakanlar kurulu modeli sona erecek. Cumhurbaşkanı (yani başkan) iki yardımcısını ve bakanlarını kendisi belirleyecek. Bunlar milletvekilleri arasından da dışarıdan da olabilir. Milletvekili olanların bakan olmaları durumunda, vekillikleri sonra erecek. Ama teklifte bakanlara dair başka kayda değer özellik ve nitelik tanımı yok. Bu konu açıkta ve cumhurbaşkanının kendisine bırakılmış. Yani, bünyesinde binlerce insanı ve büyük bir teşkilatı barındıran bakanlıkların başına gelecek kişilere dair vasıfların ne olması gerektiği belirsiz. Bunun nasıl bir keyfiliğe alan açacağını bugünden görmek mümkün. Cumhurbaşkanlığı çevrelerinden böyle istendiği yönündeki spekülasyonlar da medyaya yansıdı.
Cumhurbaşkanı yürütmeyle ilgili kanun bulunmayan alanlarda kararname ve yönetmelik çıkarabilecek. Bakanlıkların kurulması veya kaldırılması yönünde böyle kararnameler yayınlayabilecek. Kamu kurumlarındaki bütün üst düzey görevli atamalarını yapacak. OHAL ilan edebilecek ve o şartlarda gerekli gördüğü kanun kuvvetinde kararnameleri çıkarabilecek.
Kendisi ve bakanlarıyla yürütmeyi elinde tutan; HSK’yı, yani bir mânâda yargıyı kontrol eden; partisini milletvekilleri aracılığıyla yasamaya nüfuz eden; özetle, inanılmaz ölçüde güçlü bir cumhurbaşkanı nasıl denetlenebilir? Neredeyse, güçler ayrılığı yerine, enikonu güçlerin birliğini şahsında toplamış bir başkanla karşı karşıyayız. Koalisyonlardan kaçalım derken gelinen nokta bu.
Hani hep Latin Amerika’daki başkanlar olumsuz örnek olarak veriliyordu. Doğrusu, onlarda bu yetkilerin dışında hangi yetkiler var diye sormak çok abes olmaz gibi geliyor.
Bu modelde, yürütmenin başı olarak cumhurbaşkanının elbette denetlenmesi de başlı başına bir sorun olarak önümüze geliyor. Teklifte soruşturma talebi için en az 300 oy, soruşturma komisyonu kurulması için 360 oy, Yüce Divan’a sevk için ise en az 400 oy gerekecek. İşleyecek mi, zaman gösterecek.
HSYK (öneride HSK) bu kez cumhurbaşkanına mı bağlanıyor!
2010 referandumunda HSYK’nın bileşimi önemli bir değişiklik olarak görülmüş, ama sonra seçimlerinin sonuçları tam bir hayal kırıklığı olmuş ve orası FETÖ’nün karargahı haline gelmişti. Bu kez işi sıkı tutalım derken, neredeyse tamamen cumhurbaşkanının kontrolü altına giren bir HSK ile karşı karşıyayız.
Öyle ki, üye sayısı 12 oluyor. Bunun beşini Cumhurbaşkanı seçiyor. Adalet Bakanı kurulun başkanı. Böylece altıyı buluyor. İki üye TBMM’de seçiliyor. Partinin genel başkanı olan cumhurbaşkanının istemi dışında birilerine oy vermek iktidar partisi milletvekilleri için o kadar kolay bir şey mi? Sanmıyorum. Geriye Yargıtay’dan gelecek üç, Danıştay’dan gelecek bir adayı da düşündüğünüzde, bu kurulun bileşiminin nasıl bir şey olacağını aşağı yukarı kestirebilirsiniz.
Evet, kurulun adında ”Yüksek” sıfatına gerek yoktu. Adalet Bakanlığı müsteşarının bu kurulda yer alması zaten yersizdi. Referandumla gelen önceki seçim sistemi değiştirilmiş. Daire sayısı da ikiye indirilmiş. Ama bunlar kurula bağımsız ve tarafsız olma vasfı kazandırır mı, şüpheliyim.
Bu haliyle, yargının halk indinde güvenilirliğini ve saygınlığını nasıl yeniden kazanacağı bende ister istemez merak uyandırıyor.
Anayasa Mahkemesi’nde ise olumlu karşılanacak küçük değişiklikler öneriliyor. Bünyesindeki Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nden gelen üyelerin çıkarılmasıyla birlikte üye sayısının 17’den 15’e düşürülmesi teklif ediliyor.
Buluğ çağından çıkıp 18’i yakalayan, milletvekili olabilecek!
Milletvekilliğindeki yaş ortalamasının aşağı çekilmesi, Türkiye’deki gibi genç bir nüfusa sahip bir ülkede çok isabetli bir yönelim. Bilişim çağında ülke ve dünya bilgilerine ulaşım ve bunun yarattığı erken olgunlaşma etkilerini de dikkate aldığımızda, gençleştirmenin gerekli olduğu da açık. Ama bu yaş 18 midir derseniz, buna dair epey şüphelerim var. Basına yansıyanlardan, hayli AK Parti milletvekilinin de bunu yerinde bulmadığı görülüyor.
Çünkü bağımsız karar alabilme, toplumsal ve siyasal temsiliyeti hakkıyla yerine getirebilme, o yaştaki gençlerin varmakta epey zorluk çekecekleri bir olgunluk düzeyi. Örneğin seçim yarışını kaybedenler bunun yaratacağı travmayı göğüsleyebilecek mi? Bununla beraber, siyasetimizin ruhen ve usulen eski, söylemi ve edasıyla epey yaşlı olduğu da alenen ortada. Bu bakımdan, orta yaşını yaşamakta olan biri olarak, öneriye doğrudan karşı çıkarak gençlerin gözünde yanlış anlaşılmak da istemem.
Bunların yanı sıra, milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkması teklif ediliyor. Yedek milletvekili sistemi getiriliyor. Bazı ülkelerde bu sistem var. Ama özellikle AK Parti milletvekilleri arasında bu önerinin kaygı yarattığı görülüyor. Yedekler, milletvekillerinin özgür iradesinin üzerinde bir tehdit unsuru gibi değerlendiriliyor. Hattâ bazı bölgelerde kriminal sonuçlar üreteceğini iddia edenler bile var. AK Parti yönetimi eğer MHP’den “olur” alabilirse, milletvekili sayısında meydana gelebilecek eksikleri tamamlayabilecek ve ara seçim ihtimalini ortadan kaldıracak “Türkiye Listesi” gibi bir çözüm yolu arayacak.
Araya serpiştirilen maddeler…
Başkanlık sistemiyle doğrudan ilgili olmamasına karşı, yukarıda değindiğimiz milletvekili yaşının 18’e indirilmesine, HSK ve AYM’de yapılanlara ilâve başka değişiklik maddeleri de teklifte yer alıyor. Örneğin Jandarma Genel Komutanı’nın MGK üyeliği kaldırılacak. Askeri Disiplin Mahkemeleri’nin dışındaki tüm askeri mahkemeler kaldırılacak. Cumhurbaşkanlığının uhdesinde bulunan Devlet Denetleme Kurulu’na, bugüne kadar incelemeden muaf tuttuğu TSK ‘yı da idari bakımdan soruşturma yetkisi verilecek.
Seçimler 3 Kasım 2019’da birlikte yapılacak. O tarihe kadar TBMM’nin ve Cumhurbaşkanının görevi esas itibariyle bugünkü gibi devam edecek.
Bu teklif TBMM Anayasa Komisyonu’na geldiği andan itibaren muhtelif yönleriyle değerlendirmelere konu oldu. Son bir haftadır Komisyonda teklifin geneli üzerinde görüşmeler yapıldı ve hayli sert geçti. CHP ve HDP bu teklifin rejim değişikliği getirdiğini ifade ediyor. Çok sayıda milletvekilinin söz aldığı görüşmelerde, bu partiler ile AK Parti - MHP teklif bloku arasında hemen hiçbir konuda uzlaşma ihtimalinin olmadığı görülüyor. En son oturumda çok sert atışmalar cereyan etti ve kapanışı tartışmalı oldu. Muhalefet cephesi çok sayıda milletvekili genel görüşme bağlamında söz almışken (sayılarının 150 olduğundan söz ediliyor), Komisyon Başkanının söz vermeyip, genel görüşmenin tamamlandığı iddiasıyla maddelere geçilmek üzere genel görüşme oturumunu kapattığını ileri sürerek itiraz ediyor. Bu durum Komisyonda ufak çaplı bir krize yol açmış gibi görünüyor.
Eleştiriler sadece muhalefetten değil…
İki muhalefetin partisi olarak CHP ve HDP’nin teklife kökten karşı çıktığını ifade etmiştim. Hattâ bu partiler meseleyi rejim değişikliği noktasında gördüklerinden, eleştirilerini esas üzerinde toplayıp maddelere girmekten biraz uzak duruyorlar.
Eleştirilerinin odaklandığı nokta, Meclisin etkisiz eleman konumuna düşürüldüğü. Kuvvetlerin tek elde toplanarak bir “tek kişi, tek parti” hegemonyası, yani diktatörlük yaratılacağı tezleri ileri sürülüyor.
Tabii paketin kapalı kapılar ardında hazırlanması hiç iyi olmadı. Bu yüzden iktidar partisinin milletvekilleri bile içeriğinden fazla haberdar değillerdi. Başbakan Yıldırım yoğun işleri arasında milletvekillerini “evet”e hazırlamak üzere gruplar halinde toplamaya başladı. Sorularını cevaplandırmaya ve endişelerini gidermeye çalıştı. Basına yansıyanlara bakılırsa, içeriğe yönelik eleştiri yapanlar hayli fazla. Meclisin etkisizleştiği, denge ve denetimin yapılamayacağını onlar da söylüyor. Hattâ AK Parti için orta vadede riskler taşıdığını bile ileri sürüyorlar. Teklifin bir kişiye, mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre hazırlandığını ama başka ihtimalleri hesaba katmadığını, bu nedenle de son derece riskli olduğunu iddia edenler de bulunuyor.
Bir başka önemli eleştiri noktası da Meclisin milli iradenin oluşumundaki yerinin bu öneriyle açıkça yok edilmesi ihtimalinin olduğu. AK Parti’nin milli egemenliğin tecellisinde TBMM’ye baştan beri büyük değer verdiği, ama şimdi bundan geri durulduğu ileri sürülüyor.
Milletvekillerinin bakanlarla karşı karşıya gelme imkân ve ihtimalinin olmadığı; en fazlası soru önergelerinin verilebileceği böyle bir modelle TBMM’nin denetleme görevinin nasıl yerine getirileceğini sorguluyorlar.
Malûm, yasama yetkisi halkın fazla ilgi göstermediği bir alan. Hizmet ise halkla ilişkiler yönünden çok önemli. Milletvekilleri bu alanda bir denetleme ve takip yapamayacak ise seçmenin yüzüne nasıl bakacak, diyorlar. Bu alanda bir takip söz konusu olmadan denetleme nasıl yapılacak, diye soruyorlar. Hizmetle bağı kopan vekillerin seçim bölgeleriyle bağının bir sorun haline geleceği iddia ediliyor.
Özellikle kararname alanındaki belirsizliğin kanunları bile aşan bir durum yaratacağına dair endişeler ifade ediliyor.
Teklife göre, cumhurbaşkanlığı bütçesi TBMM’de reddedilirse bir dönem boyunca eski bütçenin yeniden değerlendirme oranına göre faaliyetlerin devam etmesi planlanlanacak. Bütçenin bir dönem boyunca nasıl böyle sürdürülebileceği de sorgulanan konular arasında yer alıyor.
“MHP ile anlaşma elimizi kolumuzu bağladı”
Başbakan Yıldırım’ın milletvekillerinden gelen eleştiriler üzerine “MHP ile anlaşmamız elimizi kolumuzu bağladı” dediği de medyaya yansıdı. Yıldırım kendini “Virgülü bile sormak zorundayız. Oylarına ihtiyacımız var. Mutabakat zorunlu. Kabul ederlerse bazı düzeltmeleri yapabiliriz” diye savunmuş.
Bizim mevcut parlamenter sistemimizin de tarihsel rolünü ve yarattığı birikimi elbette değerli buluyorum, ama şimdiki durumuyla çok matah bir şey olmadığı da ortada. Bu haliyle kelimenin tam anlamıyla bir demokratik işleyiş sunduğu, katılımı ve denetimi hakkıyla sağladığı asla söylenemez. Yıllardır beklediğimiz köklü reform umutlarımız da hep boşa çıktı. Siyaset alanı öyle engellerle malûl ki, sanki birilerinin özel av sahası haline gelmiş gibi. Doğrusu, arkasından gözyaşı dökülecek bir durumu pek yok. Halen temel ihtiyacımız, bu konuda tüm toplumun katılımının sağlandığı kapsamlı demokratik reformu gerçekleştirmek.
Ama hazırlanışı ve içeriğiyle birlikte epey sorunlarla yüklü olduğunu gördüğüm AK Parti-MHP ikilisinin değişiklik teklifinin sindirilmesinin, bu bakımdan kolay olmadığını düşünüyorum.
Türk milliyetçiliği ile İslâmî muhafazakârlığın ellerinde şekillenen bir gelecek projesi, kabul edelim ki Türkiye’ye dar gelir.
Ülke epey zor bir dönemden geçiyor. Bu teklifin böyle bir zamanda getirilmesini bile hiç isabetli bulmuyorum. Toplumda cepheleşme yaratmaya çok yatkın bir iklimin olduğu şartlarda gündeme getirilen bir konu olduğunu görüyorum.
Madem ok yaydan çıktı ve teklif TBMM’ye getirildi, bari OHAL’e son verilerek, KHK uygulamaları sonlandırılarak, iç şartlar biraz olsun yumuşatılmalıdır. 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili dokuz şehirde 17 dava iddianamesinin tamamlandığı ve duruşmaların yakında başlayacağı duyurulduğuna göre, böyle bir adım atılmasının şartları hayli oluşmuş demektir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022