Atilla Aytemur
Mizah hem gündelik hayatımızın, hem de siyasal ve kültürel dünyamızın tuzu biberi, olmazsa olmazı. En sert konuları, tahammülü en zor durumları olmadık hallere sokarak kabullenmemizi; rahatsız olsak da sindirmemizi; hattâ acıtıcı olanı bile tebessümle karşılamamızı sağlayan, en zekice ve en yaratıcı insan eylemlerinden biri.
Günümüzde mizah, edebiyatın, tiyatronun, sinemanın, muhtelif sanatsal gösteri etkinliklerin, karikatürün, şiirin ve müziğin vazgeçilmezi. Ama, iş siyaset alanına gelince neredeyse hepsini geride bırakarak inanılmaz etkili bir silaha dönüşüyor. Öyle ki, giderek kendine mahsus özel bir alan, dil, etki gücü ve kitle tabanı yaratıyor.
Modernleşmenin sunduğu zemin
Modernleşmenin şafağı sökmeye başlayınca Batı’da boy veren mizah dergileri, çok gecikmeden Osmanlı’nın da kapısını çaldı. II. Abdülhamit’in Birinci Meşrutiyet’i ilân ettiği 1876-78 döneminde, Osmanlı’nın çok-dilli kültürel ortamında yavaş yavaş mizah dergileri de görülmeye başladı. Kendilerine biçtikleri rol ise, aşağı yukarı Batı dünyasındakine benzer bir roldü. Bu, en çok da iktidarla aralarında kurdukları ilişkide, özellikle iğneleme ve eleştirme zemininde kendini gösteriyordu.
O dönemden beri toplumumuz mizah edebiyatı ve yayıncılığı bakımından epey mesafe aldı. Siyaset geleneğimiz de her yönüyle bu sanat türünün süratle gelişmesi için bütün imkân ve koşulları sunuyordu. Bu nedenle de güçlü bir mizah geleneği, yaygın bir mizah çizerliği, iktidarlardan kaynaklanan değişik baskı ve engellemelere rağmen istikrarlı bir yayıncılık, son yüz elli yıllık hayatımızda hep oldu.
Nice ünlü dergiler, yazarlar ve çizerler kültürel yaşamımızın bu mecrasında yer aldı. Zamanları dolunca da arşivlerdeki yerlerine ve toplumsal hafızamızdaki köşelerine çekilerek aramızdan ayrıldılar.
Gelenek yaratan dergi
Bunlardan sonuncusu, yazar, çizer ve yönetici ekip değiştire değiştire günümüze kadar varlığını bir biçimde sürükleyen Gırgır isimli mizah dergisiydi. 15-21 Şubat 2017 tarihli son nüshasında yer alan Hz. Musa’yla ilgili tek karelik bir karikatürün neden olduğu tartışmaların ardından sahibi tarafından kapatıldı ve bütün çalışanlarının işine son verildi.
Kapatılan bugünkü Gırgır dergisi, o efsaneleşmiş ve her sayısı gündem belirleyen; yazar ve çizerleri mizah geleneğimizi şekillendiren; doğurganlığıyla bu yayın alanını besleyen ve büyüten ilk Gırgır dergisi değildi. Ünlü derginin 1989 yılındaki yönetim değişikliğinden sonra kadrosu dağılmış, etkisini yitirmiş ve geriye sadece adı kalmıştı. Sahneden çekilen bir efsanenin sadece adı bile olsa, yine de insana bazı şeyleri hatırlatıyor.
İlk kez yayına başladığı 1972’den sonra belli bir dönem siyaset ve kültür hayatımızın son derece önemli parçası haline gelen Gırgır dergisi, geçirdiği once merhaleden sonra 45 yıllık inişli çıkışlı yaşamını noktaladı. Mizah dünyasında dergilerin ortalama ömürlerine bakınca bunun hafife alınacak süre olmadığı görülüyor.
Oğuz Aral ve efsanevi Gırgır
Gırgır dergisi ilk sayısından itibaren on yedi yıl boyunca Oğuz Aral’ın liderliğinde yayınlandı. Derginin el değiştirme olayı sonraki yıllarda birkaç kez daha tekrarlandı. Bir süre Sözcü gazetesinin eki olarak çıktı. Son bir yılı aşkın bir süredir ise bağımsız bir mizah dergisi olarak yayın hayatını sürdürüyordu. Lakin sonradan çıkarılan ve “Gırgır” adını taşıyan dergilerden hiçbiri, karikatürist Aral’ın yönettiği ilk Gırgır’ın düzeyini yakalayamadı.
Anlaşıldığı gibi, toplumsal hafizaya nakşedilen ve olağanüstü etkili olan mizah dergisi, Oğuz Aral’ın Gırgır’ıydı. Asıl ününü bu ilk dönemde kazandı. Bir dergi için inanılmaz olsa da, tirajı beş yüz bini buldu. Yine aynı dönemde SSCB’de yayınlanan Krokodil ve ABD’de yayınlanan Mad dergileriyle kıyaslandı; dünyanın en ömürlü, etkili ve çok satan üçüncü büyük mizah dergisi olarak tarihe geçti.
Oğuz Aral, Turhan Selçuk ve Ferruh Doğan tarafından 50’lı ve 60’lı yıllarda bir süre çıkarılan TEF isimli mizah dergisinde ifadesini bulan “toplumcu” ve muhalif yayın çizgisini sürdürdü. Argoyu, cinselliği, gündelik mahalle hayatı ve dilini, mizahın ve çizginin verdiği bütün imkânları kullanarak bu dergiyle toplumsal platforma taşıdı.
Mizah dergiciliğinin okulu
Mizah dergiciliği, Türkiye’de çoğu kez dergi kurucularının muhtelif nedenlerle ayrılıp yeni dergiler çıkarmalarıyla büyüyen ve genişleyen bir sektör. Yayın kadrolarına, toplumsal saflaşmalarda tuttukları yere ve yayın çizgilerine bakıldığında bunu görmek mümkün.
Oğuz Aral’ın sanata, hayata ve siyasete bakışının hakim olduğu Gırgır dergisi de, mizah ve karikatür dergiciliğinde bir okul oldu. Sonraki yılları şekillendirecek çok sayıda kadronun yetişmesinde rol oynadı. Öyle ki, hem kendi içinden ayrılan çok sayıda çizer gidip başka dergiler çıkardı, hem de diğer dergiler Gırgır’ın sanatsal duruşu ve fikir hattından büyük ölçüde etkilendi. Bu bağlamda, şu anda bu sanatsal piyasada çalışmakta olup da Gırgır’ın rahle-i tedrisinden geçmeyen yok gibi.
Gırgır dergisinin sarı ve siyah renklerden ibaret özgün bir formu vardı ve bu yönüyle de bir marka haline geldi. O zamana kadar büyük ölçüde yazının yardımcılığıyla varoluşunu sürdüren çizginin, yazı olmaksızın da güçlü bir ifadeye sahip olacağını gösterek, ona bağımsız varolma zemini sundu. Uzun yayın hayatında kapağa taşıdığı konu ve hicvettiği kişilerle birçok defa siyasal gündemi belirledi ve toplumsal hayatı etkiledi.
Türkiye’nin yakın tarihinin en önemli dönemeç noktaları ve öne çıkan konuları Gırgır’ın kapağında ve diğer sayfalarında daima öncelikli yer buldu. Öyle ki, öncelikle bu derginin ele aldığı sosyal, siyasal, kültürel, dinî ve iktisadi konular üzerinden giderek, yakın dönem tarihimizin ilginç ve hatâ payı küçük bir özetini çıkarmak pekâlâ mümkündür.
Tarihsel öncüler
Tabii ki Gırgır dergisinde ifadesini bulan sanatsal ve teknik yetkinlik bir günde ortaya çıkmadı. Onun da devraldığı bir miras, eğitiminden geçtiği bir mizah ve dergi okulu vardı.
Toplumculuk eğilimi mizah alanında daha çok 1950’li yıllardan başlayarak kendini gösteriyor. Bu dönemde dikkat çeken iki dergi var. Biri TEF, diğeri de İlhan Selçuk tarafından kurulan Dolmuş isimli dergi. Bu yayınlarda Bedii Faik, Ferruh Doğan, Ali Ulvi, Tonguç, Turhan Selçuk, Mıstık ve Oğuz Aral gibi son derece yetkin yazar ve çizerler görev alıyor. Çok partili sisteme geçen Türkiye’nin toplumsal ve siyasal yaşamına dair sorunları, dergilere kendi bakış açılarından yansıtıyorlar. İşte Gırgır dergisi yukarıdaki isimlerin arasında yer alan bir grup tarafından çıkarıldı.
Bu bağlamda, mizah dergiciliğimizin bir bakıma epey eskiye dayandığını söyleyebiliriz. Araştırmalar mizah yayıncılığının Batı’da meydana gelen gelişmelere bağlı olarak Osmanlı’ya da yansıdığını, Fransız ve Amerikan devrimlerinin bunda etkili olduğunu gösteriyor.
Modernleşme geliştikçe, dergi ve gazete toplumsal hayatın vazgeçilmezleri arasına girdikçe, mizah ve karikatürün de tarihi olaylar karşısında ve toplumsal algının şekillenmesinde yapısına uygun bir rol üstlenmesi ister istemez kaçınılmaz hale geliyor.
Diyojen, Aydede, Akbaba ve Marko Paşa
İlk mizah dergimiz Diyojen’dir. Osmanlı vatandaşı Teodor Kasap tarafından çıkarıldı. 1869’da önce Rumca ve Fransızca, 1870-1873 arasında ise Türkçe yayınladı. Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik ve Ali Bey gibi zamanın ünlülerinin yazılarıyla yer aldığı dergi, politik sebeplerle üç kez kapatıldı.
Toplam 183 sayı çıkan Diyojen, çıkışını hazırlayan şartların ideolojik çerçevesine bağlı bir yayın çizgisi izledi ve bu özellikleriyle de kendisinden sonraki mizah dergilerini büyük ölçüde etkiledi. Büyükölçüde, zamanın padişahı II. Abdülhamit’i konu aldı; Batı’dan esinlenen, büyük ölçüde modernist içerik taşıyan bir dille, değişik cephelerden işledi.
Diyojen’den bugüne çok sayıda mizah dergisi çıktı. Bunlar hem doğurganlık, hem devamlılık sergiledi.
Aralarında en ilginç olanlarından biri Marko Paşa’dır. Kasım 1946 - Mayıs 1947 arasında 22 sayı yayınlandı. Baş hedefi, artık son yıllarındaki CHP iktidarıydı. Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve Mustafa Mim Uykusuz gibi isimler yazı kadrosundaydı. Bu kadronun sık sık politik sebeplerle hapsedilmesi derginin yayın periyodunu etkiliyordu. Bu şartlara rağmen zamanına göre büyük tirajlar aldığı alıyordu. Kapatılınca sırasıyla Merhumpaşa, Malumpaşa, Yedi-Sekiz Hasan Paşa, Hür Marko Paşa, Bizim Paşa, Ali Baba ve Kırk Haramiler gibi isimlerle ard arda aynı ekip yeni derdi isimleriyle devam etti.
Bu yazının konusu mizah dergiciliğinin tarihi olmamakla beraber, Kurtuluş Savaşı döneminin siyasal yönelimi farklı olan Aydede’sini; onu takip eden ve 55 yıllık bir ömre ulaşan Akbaba’yı; onları ete kemiğe büründüren Yusuf Ziya Ortaç ve Refik Halid Karay’ı da hatırlamadan geçmek olmazdı.
Mizah, topraklarımıza ilk girdiği dönemden beri, ağırlıkla siyasal olayları kendine konu almıştır. Bu nedenle de, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar veya zamanın başka yöneticileri, her dönemde mizahın ana maddesi oldu.
Mizah dergileri muhaliftir, ama nasıl…
Mizah dergileri genellikle kendilerini muhalif olarak tanımlayageldi. Mevcut iktidar ve uygulamalarını kişiliğinde toplayan şahsiyetlerin etrafında, söz ve çizgilerini oluşturdu. Ama bunun her zaman ilkeli olduğunu söylemek o kadar kolay değil.
Hem Osmanlı döneminde, hem de Cumhuriyet ve devamında toplumdaki politik ayrışma, ideolojik tercihler, kamplaşmalar mizah dergiciliğine de yansıdı. Bu da genel olarak muhalif olarak tanımlanan mizah dergiciliğinin belli dönemlerde belli olaylar karşısında tavıralışlarında kendini gösterdi. Örneğin iktidardaki güçle temel bazı konularda düşünsel bir ortaklık ve yakınlık söz konusuysa, mizahta çoraklaşma, sessizliğe bürünme, birçok şeyi küçültme veya görmezden gelme tutumu hakim oluyordu.
Yahut iktidarda karşı olunan güçler söz konusuysa, mizah dergiciliğinin yayınları, dili, çizgileri coşuyor ve neredeyse başlıbaşına bir muhalefet odağı haline geliyordu. Yani, toplumdaki bölünmenin yansıması aynıyla, hattâ daha inceltilmiş ve saldırganlaştırılmış ürünlerle, mizah platformunda kendine yer buluyordu. Mizah dergiciliği tarihimizin özeti kabaca böyle bir şeydi.
Tarihi Gırgır dergisi de (1972-1989) bunu dışında kalmadı. Sanatsal yönüyle, çizgi ve sözdeki yaratıcılığı ve vurgu gücüyle, teknik yeterliliğiyle, gündemi yakalama kapasitesiyle son derece başarılıydı. Satışı, kendinden söz ettirmesi, dünya ölçüsündeki başarı grafiği zaten bunları doğruluyordu.
Ama kapaklarının ve seçip işlediği konuların politik ve ideolojik içeriği, ya da verdiği bütünsel mesaj, Türkiye’de saflaşmanın belirlediği sınırların dışında değildi. Hattâ o çerçevenin pekişmesine yarıyordu; iyice kitleselleşmesinde ve istenen algıların oluşmasında etkin rol oynuyordu. Bu yönüyle de kendinden öncekilerden aldığını devam ettirdi ve kendinden sonrakilerin çoğunun da çerçevesini belirlerdi. Bu özel alanı inceleyecek olan araştırmacıların elde edecekleri ideolojik ve politik sonuçların, toplumumuzdaki genel ideolojik ve politik saflaşmanın neredeyse bire bir yansıması olması hiç şaşırtıcı olmaz.
Gırgır’dan geriye sadece adı kalmış olsa da, sonunda onun da hayatımızdan çıkması ister istemez insana bir hüzün veriyor.
NOTLAR
(1) 17 Şubat 2017 tarihli Evet nasıl anlatılıyor? yazımın “Vank’ın çocukları” başlıklı son bölümünde verdiğim bilgiler arasında geçen “Kızılbaş/Alevi” şeklindeki tanımlamaya Eray Gül isimli bir okurum gönderdiği mektubuyla, yalnızca “Alevi” tanımının kullanılmasının daha doğru olduğunu belirtti. Bu uyarıyı dikkate alacağım.
(2) Yusuf Kaplan isimli okurum da gönderdiği mektubunda ideolojik ve politik tutarlılık konusunun önemine değiniyor.Toplumumuzda yarılmalara yol açan, tarihsel bakımdan da önemli politik sorunlarda sık rastlanan çifte standardlı davranış ve değerlendirmelerin, inandırıcılık ve samimiyet sorunu yarattığına işaret ediyor. Bunlara katılmamak mümkün değil.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022