Aydın ENGİN
Bu yazı önceki gün yazılabilirdi. Sizler de “Anneler günü”nde annem için yazılmış bir Tırmıkokurdunuz. Profesyonel yazı teknikleri kullanarak duygulu, her okurun kendi annesini bulacağı, anımsayacağı bir anneler günü yazısı olurdu. Kiminiz duygulanır, yazıyı beğenir; kiminiz şöyle bir göz atıp “Anneler günü yazılanlardan biri işte” der, şöyle bir bakıp geçerdiniz.
Yazmadım.
Okura “yapay bir yazı” okutmaya kalkışmak gibi bir saygısızlık olacağını düşündüm ve yazmadım.
İyi ettim.
Oldum bittim böyle yazılardan hoşlanmadım; böyle yazılar yazmamaya çabaladım. Gerçi yazıcılık mesleğine başladığımdan bu yana öyle birkaç sabıkam var, ama yine de mümkün olduğunca uzak durdum…
Dün sabah karşı komşunun bahçesinden incecik, sıska, cılız, kendiliğinden tohumunu çatlatıp boy atmış bir kır çiçeğini koparıp apartmanın giriş kapısının basamaklarından inen annesine uzatan o küçücük kızı penceremden görmeseydim belki bu yazıyı da yazmazdım.
Annenin gülücüğünü de gördüm, küçük kızın gözlerinin ışıltısını da…
“Anneler günü, kapitalizmin armağan sanayiinin bizlere dayattığı bir pazarlama hilesidir” diye başlayan o bayatlamış klişeyi içimden de, kafamdan da, dilimden de silip attım.
Küçük kızın gözündeki ışıltı ve anneciğinin gülücüğü sahiciydi.
* * *
Anne, Ödemiş asri mezarlığında kocasının, babam Terzi Sadık’ın üç dört mezar ötesinde yatan Adalet hanım, biliyor musun, bir iki yıla senin öldüğün yaşa ulaşacağım. Bu yaşımda yine de senin kokunu, bana “Hanimiş benim küçük oğlum, hanimiş benim Aydınım” diyen sesini ve gök mavisi ile derin suların yeşilinin buluştuğu gözlerini sık sık (evet, sık sık) hatırlıyorum, özlüyorum.
Sana torununun çocuklarından, ergenliğe adım atmış, sesi çatallaşmış, yanaklarında tüyler belirmiş oğlan torunun Can’dan, beş yaşını tamam etmiş cin bakışlı cadı kızdan, Sara’dan söz etmek isterdim. Gelininden, torunundan ve kendimden söz etmek isterdim.
Eğer…
Eğer anne, dün, “Anneler Günü”nde bilgisayarımın ekranına o iki “anne çığlığı” düşmeseydi. Biri oğlu Gebze hapishanesinde yatan, öteki oğlunun hangi hapishanede yattığını yazmamış Silvanlı bir başka annenin çığlıkları bunlar.
Oğulları açlık grevine yatmış ve ölüm orucuna adım atmak üzere olan iki anneden… Binlerce (evet binlerce) anneden ikisinin çığlığı.
Kargacık burgacık cümlelerle, kırık dökük bir Türkçe ile yazılmış iki çığlıktan söz ediyorum anne. İkisi de birbirinden habersiz aynı cümleyi kurmuş:
- Oğlumun sesine ses ol gazeteci…
O çocukları tanıyorum anne. Beni dinlemezler. Kulak verirler ama dinlemezler.
Ama belki seni…
Onlara seslen anne: “Ölme çocuk” de onlara, “Yaşa ki zalimin zulmünü direnenler safında yer tut” de…
Belki benzer acıları, kaygıları az da olsa yaşamış olan sana kulak verir, seni dinlerler…
Onlara seslen anne.
Dün Anneler Günü’ydü. Boş ver.
Gün oğulları ölüme yatmış annelerin sesi olma günü anne.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021