Aydın Selcen
Garê Dağı’na yapılan ve 12’si yurttaşımız, biri (artık anlaşıldığı kadarıyla) Iraklı rehinenin PKK tarafından öldürülmesi ve operasyonu yürüten TSK birliğinden iki yüzbaşı ile bir astsubayın çatışmada hayatlarını kaybetmesi, ayrıca yine TSK’den pek çoğu ağır, fazla sayıda yaralı oluşu vahim bir kayıp tablosu ortaya çıkardı. Bu tablonun siyasal ve hatta hukuksal sorumlusu olarak muhalefetin harekâtı planlayan ve uygulayan, başta Cumhurbaşkanı ve Milli Savunma Bakanı, siyasal karar alıcıları göstermesini ve kamuoyuna hesap vermesini, aynı karar alıcılar reddediyor.
Onlara göre “sorumlu” deyince anlaşılması gereken tetiğe basan PKK. PKK’nin bir terör örgütü olduğunun yinelenmesi ve ötesinin kamuoyu önünde tartışılmasının görünemeyecek bir geleceğe, “sine die”, ertelenmesi gerekiyor. Bu tutum, demokratik, siyasal ve hukuksal bakımlardan, eksik değil düpedüz yanlış olduğu denli, (PKK terörüyle mücadelede) “ne olduğunda, hangi sonuca ulaşıldığında” bunların konuşulmasına olanak tanıyacak ortamın oluşacağının sorulmasını da dolaylı yoldan zorunlu kılıyor. Özetle, “askercesiyle”, Türkiye’nin (yani güncel yönetimin) terörle mücadele stratejisinde “amaç, tanım, kapsam” nedir? Soru bu.
Diğer, bu omurga soruyu çevreleyen, daha geniş sorgulama ise “terörle mücadele” gerekçesiyle hukukun askıya alınıp alınamayacağına, “devletin rutin dışına çıkıp çıkamayacağına”, bu bağlamda hak ve özgürlüklerin kısıtlanıp kısıtlanamayacağına, yeni rejimde cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluklarının çerçevesine, keza yeni rejimde atanmış bakanların ulusun seçilmiş temsilcileri milletvekilleri ve kurum olarak TBMM ile ilişkisine ilişkin. Hatta, sözkonusu sorgulama “cumhurbaşkanlığı sistemi” denilen rejimin işleyişini (veya işleyemeyişini), radikal biçimde reforme edilmesi veya değiştirilmesi gerekliliğini de içeriyor.
Terörle mücadele karmaşık ve uzmanlık gerektiren çokboyutlu bir konu. Kişisel olarak benim bu alanda yirmi yıllık meslek hayatımdaki ilk görev yerim Cezayir (1993-95) ve Irak’ta (Bağdat ve Erbil) yahut Irak üzerine çalıştığım (Ankara ve Vaşington) ikinci onyılı (2003-13) dolayısıyla belirli bir deneyimim ve yaşantım olsa da, bir uzmanlık iddiam kesinlikle yok. Genelgeçer doğru veya veri, terörle mücadele stratejisinin hangi amaca, hangi kaynaklar harcanarak ve yöntemler kullanılarak, ne korunarak ulaşılacağı.
Kaynaklardan anlaşılan insan, para, silâh, mühimmat, teknoloji. Yöntem deyince, siyaset, halkla iletişim, eğitim, sosyal yardım, ekonomik kalkınma, istihbarat, polisiye önlemler, askeri harekâtlar. Korunması gereken ise yaşama biçimi, demokrasi, hukuk devleti, yasalar, toplum. Yapılmaması, kaçınılması gereken tartışmanın yasaklanması, siyasete kutsallığın karıştırılması, ifade özgürlüğünün kısıtlanması. Varılması hedeflenen yer ise daha belirsiz. Tam da bundan ötürü, “terörle mücadele” deyince AB ve ABD’den bir türlü o beklediğimiz “anlayışı” göremiyoruz.
Esasen “terörle mücadele” tarihinin, bunun bir küresel bir etikete dönüşmesinin, miladı 11 Eylül 2001 NY İkiz Kulelere ve Pentagon’a yapılan saldırı. Yoksa terörizmi dileyen Haşhaşilere, isteyen Haganah’a, anti-koloniyalist ulusal kurtuluş hareketlerine yahut Soğuk Savaş’ın 70'li yıllarına dek geri götürebilir. Bugün de Batı’yı meşgul eden terörizm El Kaide, IŞİD türevi selefi cihatçılık. Bununla nasıl mücadele edileceği konusunda da hem sırtında tarihsel Cezayir kamburu bulunan, hem AB’deki en yüksek sayıda Müslüman nüfusu barındıran ve hem de kentlerinde en kanlı terör eylemlerine hedef olan Fransa’da yürüyor en canlı tartışma. (Ona bir başka yazıda girelim birlikte.)
Bizdeki duruma gelince, Taşnak ve ASALA eylemleri ile 70'li yıllardaki “sağ-sol çatışması” adı altında bilinen olaylar ayrı tutulursa, 1925 Şeyh Sait, 1926-30 Ağrı ve 1938 Dersim isyanlarından sonra 1984’te PKK’nin Eruh ve Şemdinli saldırılarıyla başlattığı, dördüncü “Kürt isyanı” olarak da görülebilir. Erken dönemde Hafız Esat’ın Suriye’siyle ilintisi sorgulanabilir. 1999’da Öcalan’ın yakalanmasıyla birlikte geçirdiği dönüşümler incelenebilir. Lider kadronun onlarca yıldır aynı yerde ve aynı kaldığına dikkat çekilebilir. Ancak NATO penceresinden bakılınca yürütülen etkinlik “isyan bastırma” (“counter-insurgency”) olarak sınıflandırılır, “terörle mücadele” (“counter-terrorism”) yerine.
1984-2021, tam 37 yıldır kullandığımız terimler de çoğunlukla isyan bastırmaya ilişkindir: Alan hâkimiyeti, sınırötesi harekat, hava indirme, SİHA vb. Bir bakıma, fikir vermesi için biraz yamultarak bakarsak, verdiğim Fransa örneğindeki terörle mücadele etkinliğinden elde yalnızca “Sahel” ülkelerinde yürüttükleri “Barkhane” operasyonunu tutmuş olsak, onun gibi. Resme, kayyumları, yanıtsız kalan anadilde eğitim talebini, fezlekeleri, Demirtaş, Kavala ve benzeri davalarla mahkûmiyetleri, terörün yasalardaki tanımını, havuz medyasını, sivil-asker hatta memur-yurttaş ilişkisini, iç istihbaratın yasal çerçevesini ve otokratik başkanlık rejimini de katarsak, Batı’nın “anlayışsızlığının” gerekçeleri belirginleşmeye başlar.
Varılacak yerin neresi olduğu, neye benzediği, ne olunca devinimin duracağı ise kasıtlı biçimde müphem bırakılır. Bilanço, son Garê vakasında “onlardan da 52” yahut “2005’ten bu yana on yedi bini aşkın” gibi hiçbir anlam ifade etmeyen rakamlara (“metrics”) indirgenir. Varılacak yerin her hal ve kârda “siyasal” bir unsur içereceğini dile getirmek, ya “sen önce PKK’yi kına” yahut “teröre destek” olarak yaftalanıp, hainlikle eşdeğer tutulur. Vatanın öz evsahipleri ve niyetlerinin salihliğinden şüphe duyulması gereken konukları vardır. Asıl konu bunların arasındaki çelişki, çekişme ve çatışma olarak sunulur. Ayrıksı ses çıkaran, itlaf olunması gereken haşeredir.
Şimdi, muhalefet için yaşamsal önemde olan konu, oyunda kalmak. Tartışmayı canlı tutmak. Soru sormayı ısrarla ve tutarlılıkla sürdürmek. Taraf ve muhatap olma iddiasını korumak. Alternatif sunmak. Yeni ve daha kapsayıcı bir cumhuriyet vizyonu ortaya koymak. Eşit anayasal yurttaşlık ilkesine dayalı bir hukuk devleti hedefinin içini doldurmak. O zaman insan gibi yaşamak düşü kurabiliriz. O zaman sağaltıcı ve birleştirici bir yas tutma süreci yaşayabiliriz. O zaman dolabımızdaki iskeletlerle de yüzleşebilir, toplam değil toplum olabiliriz.
O zaman kısacık yaşamları bir mağarada PKK’nin kafalarına sıktığı kurşunlarla son bulan yurttaşlarımız gibi kayıpları artık vermeyeceğimiz yahut bu durumların nadir istisnalara dönüşeceği ve demokrasimizi kökünden tehdit etmeyeceği bir geleceğin düşünü hep birlikte kurabiliriz. O zaman onları oradan kurtarmak adına bizler için hayatlarını veren, tehlikeye atan askerlerin de fedakârlıklarının bir anlamı, bir karşılığı olur. O zaman eline silâh alan, şiddet yoluyla siyasal amaca ulaşmak isteyene destek veren yurttaşı da yeniden topluma geri kazandırabilir, şiddete/tedhişe karşı kendiliğinden toplumsal, kitlesel bir muhalefet kurabiliriz.
Ne CHP’nin, ne İYİP’in benden akıl almayacağını biliyorum. Buna karşılık yukarıdaki satırlarda kısaca taslağını oturtmaya çabaladığım bağlamda ve bu cumhuriyetin yurttaşları olarak yüzümüz Kandil’e değil Ankara’ya dönük olduğuna göre, yine de acizane seslenmek isterim: Bu defa, hepimizi şaşırtarak, “biz sizden daha milliyetçiyiz, biz de sizin kadar Müslümanız” demediniz. İçtenlikle kutlarım. Ancak arkasını da getirmenizi bekliyoruz: Tutarlı, soğukkanlı ve özgüvenli olunuz, yeterli.
EK-BAZI GÜNCEL ÖRNEKLER:
*İçişleri Bakanı Soylu: "Teröriste terörist diyoruz. Dediğimiz zaman bizi eleştiriyorlar. Öcalan için özgürlük isteyen, eylem yapan insana biz ne diyelim. Geçenlerde sırf yalakalık olsun diye yine vekiller sözde tecrit kalksın özgürlük gelsin diye açıklama yapmaya kalktılar. Yapabilirler mi? Yaptırır mıyız? Buna müsaade eder miyiz?"
Yanıt: Terörizmin tanımı konusunda neden, örnekse, AB ile bunca zamandır anlaşamadık? Teröriste mahkeme terörist der. Siyasetçilerin, yurttaşların, ülkelerin terörist tanımı farklı olabilir. Idlip'te her Astana toplantısında "terörist" denilen HTŞ ile çalışmıyor mu bir yandan devlet? Öcalan, diğer 80M+ yurttaş gibi bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı. Diğer mahkûmlarla da aynı haklara sahip ve aynı kısıtlamalara tabi. Öcalan veya bir başka mahkûm için eylem yapan kimseye bakan (bu sistemde memur) "terörist" diyemez. Ancak savcıya/mahkemeye verebilir. Bakan (bu sistemde memur) hiçbir milletvekiline "yalaka" diyerek hakaret edemez. Milletvekilleri, Öcalan'ın veya bir başka mahkûmun, tecrit gibi bir durumunu meclise veya kamuoyuna taşıyabilir, taleplerini dile getirebilir. Bir veya daha fazla sayıda milletvekilinin dilediği bir konuyu meclise yahut kamuoyuna taşıması İçişleri Bakanı'nın (bu sistemde memur) iznine tabi değildir. İçişleri Bakanı'nın herhangi bir siyasal girişim veya barışçıl toplumsal eylem için "izin verir miyiz?" diye sorabildiği düzene demokrasi veya hukuk hatta kanun devleti denemez. Bu yazdıklarımı dile getirmek için Öcalan/PKK destekçisi olmak gerekmez. Her eşit anayasal yurttaş kendi hak ve özgürlüklerine titizlik ve hatta kıskançlıkla sahip çıkmalıdır ki, ülkemiz daha yaşanır bir yer olsun. Muhalefet de Öcalan veya PKK özelinden değil bu demokrasi ve hukuk devleti temelinden kurulmalıdır. Bu toplara girilmeden de, dış politika ve terörle mücadele dahil ve başta, ne anlamlı, ne işe yarar, ne tutarlı söz söylemek mümkündür.
**İçişleri Bakanı Soylu: "PKK'nın karşısında hep birlikte bir cephe olabilmek fırsatını kaçırdık. Bu tarihi bir fırsattı. Bu kalleşliğe hep birlikte fatura ödettirebilmek fırsatını kaçırdık."
Yanıt: Demek ki, yalnızca HDP değil, CHP ve İYİP de terörle mücadelenin tanımı, nasıl yürütülmesi ve bu ülkenin nasıl bir cumhuriyetle yönetilmesi gerektiği konularında AKP-MHP ile hemfikir değil. Demek ki toplumun, seçmenin yarısından daha geniş bir kesimi bu yaşamsal konularda ayrı düşünüyor. Böyleyse Soylu siyaseten, kendi açısından, kendi ikna becerisinin yetersizliği, başarısızlığı bakımlarından kamuoyu önünde yakınabilir. Ancak, İçişleri Bakanı ünvanıyla, kendi ve temsil ettiği AKP-MHP iktidarı gibi düşünmeyenlerin üzerlerine devletin olanlarını kullanarak ve yargıyı araçsallaştırarak çullanma yetkisine sahip değildir.
***İçişleri Bakanı Soylu: “Murat Karayılan’ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek bu millet yüzümüze tükürsün.”
Yanıt: Hiçbir yurttaş hakkında, o kişinin en aşağılık, en kanlı suçlara bulaşmış olduğu somut kanıtlarla belirlenmiş olduğu durumlarda bile, ülkenin iç güvenliğinin baş sorumlusu “bin parçaya bölmekten” söz edemez. Hatta “sözün gelimi öyle söyledim” dahi diyemez. Dediği, diyebildiği yerde hiçbir yurttaş kendini güvende hissedemez. Karayılan’ın bin parçaya bölünmesindense, 12+3 cenaze birleştirilip, bir ağırbaşlı toplu tören yapılabilirdi ülkemizin başkentinde. Hayat o gün adeta durmalıydı. Neden yapılmadı, yapılamadı?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları


































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024