Ayşe Böhürler
iyaset dili oluştururken tarihe yaslanmak! Bu yaklaşım her zaman için zihnimde soru işaretleri oluşturur. Bir defa tarihin hangi parçasına yaslanıyoruz. Böyle bir seçicilik yapma hakkımız var mıdır? İkincisi bizim fikirlerimize dayanak yaptığımız tarih ne kadar gerçek? Bugünden kıyaslarsak tarih akışı içinde çarpışan gerçekler arasında doğru olan nasıl ayırt edilecek? Ve tabii ki kötülerin iyi olduğu, iyilerin kötü olduğu zamanlar olmamış mıdır?
Tarihi, Kemalizm’i yüceltmek olarak okuyan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun perşembe günkü konuşmasını radyodan dinlerken tutarsızlıktan bizar oldum. Bir “Safsata Kılavuzu” alıp göndermek istedim. Bilmeyenler için 2001’de basılan “Safsata Kılavuzu”nu biraz anlatayım. Bir gurup akademisyenin yaptığı bu çalışma esas olarak Mizanü’l-Akl kavramıyla örtüşüyor. İngilizce karşılığı logic, Latincede gerelocig deniyor imiş. Çıkış noktasında düşünceye işlev kazandıran onu zapturapt altına alan bir yaklaşım içeriyor. Özetle, mantık hataları içeren, çıkarımlar sonucu yapılan boş, temelsiz, asılsız ahkama “safsata” deniyor. Kitap internetten de indirilebilir sanırım. Bu safsataların 50 ayrı türü tespit edilmiş durumdayken, tarihe dayanarak safsata yapmanın da bunların arasında çokça görüldüğünün altını çizelim.
Kılıçdaroğlu’nun sağ oy tabanına yönelik olduğu besbelli olan zorlama ya da sonradan olma tarihi benimseme bakışıyla ortaya koyduğu örnekleri dinlerken tarihçi Ethem Eldem’in bir röportajından şu satırlar geldi aklıma: “Türkiye’de tarih daima bir siyasi araç oldu; önce ulus yaratmak için, sonra uyumlu ve uysal vatandaş yaratmak için, Türk yaratmak için, Kürtleri ya da İslam’ı dışlamak için, ya da İslam’ı dâhil etmek için. Yani her defasında siyasi bir amaç var. Tarihin özerkliği Türkiye’de hiçbir zaman olmadı. Düşündüğünüzde, Kemalizm’in Osmanlı’ya bakışı ve yaklaşımı da sanıldığı gibi Osmanlı’yı reddetmek değildir, Osmanlı’yı seçerek almaktır. Yani ‘iyi Osmanlılar’ var, onlar Türk, Kanuni, Fatih gibi… Ondan sonrakiler ise hem yobaz hem de Avrupa’nın da etkisiyle dejenere olmuş insanlar, yani ‘kötü Osmanlılar’. Dolayısıyla bizde siyasi ortamlarda tarihin siyasetin bağımlı değişkeni ve aracı olduğunu görüyoruz”.
Bu satırlara katılmamak mümkün değil. Bugünkü CHP’nin “madem halk seviyor ben de tarih anlatırım” gelişigüzelliğiyle, yanlışlarla dolu bir tarihe atıfla yürüttüğü söylemi de yukarıdaki tarz-ı siyasetin devamı gibi görünüyor.
Aynı şeyler AK Parti nezdinde tarihe yapılan atıflarda da görülüyor. İktidar partisi tarihin İslam unsurları taşıyan parçalarını daha ön planda tutuyor. Elbette onların söylemlerinde bilgi zeminleri sağlam, konular da içselleştirilmiş durumda. Ancak yine de “tarihe yaslanarak siyasetlerini şekillendirme” tutumunun getirdiği açmazlar onlar için de geçerli.
Siyaset zemini tarihe dokunduğunda seçici bir tarih algısını ortaya çıkarıyor. Bu tutum tarihin akışını doğru okumayı engellediği gibi, halkaları birbirinden kopartıyor. Siyaseten kabul ettiğimiz tarihi kurguyu doğrulayan şeyleri okumaya zorluyor. Bu durum bizi tarihin diğer parçasına, aynı zamanda toplumun diğer parçasına da uzak ve yabancı bırakıyor. Tarihi bakışımız ve okumalarımız “Kemalizm’i yüceltmek” ya da tam tersi onun dışladığı “İslami unsurları yüceltmek” arasına sıkıştırmadan şekillendirmenin yolu nasıl bulunur bilmiyorum. Ancak bunu denemek zorunda olduğumuz bir gerçek. Hiçbir şey havadan zembille bugüne inmedi. Her şey uzun bir tarihi silsilenin uzantısı. Silsileyi kopartmamak gerekir.
- ‘İdealist’ mi, ‘fikirci’ mi?
- “İdealist” bizim kuşağın en sevdiği kavramdı. Fikri bütünlük, tutarlılık, adanmışlık hepsi bu kavramın muhtevasında yer alırdı. Eh bizim kuşağın ayaklarının pek yere basmadığını da kabul etmek gerekir. Alev Alatlı ile yaptığımız sohbetlerde “idealist” kelimesini yanlış kullandığımızı söyler. Türkçede bunun karşılığının “fikirci” olduğunun altını hep çizer. Bayram ziyaretinde yine bu konuyu konuşunca ve yeni siyasi parti çalışmaları gündemdeyken bu iki tanım arasındaki farkın altını çizmenin önemine değinmek istedim. Çünkü ortalık “fikirci” den geçilmiyor. Alatlı farkı şöyle anlatıyor: “İdealist oldukları etimolojik olarak doğru tabii. “İdea” dediğimiz bir “fikir”dir, “düşünce”dir. Sahici hayatta karşılığı olmayan, zaman ve mekânın dışında, a priori değer yargısıdır. “İdealist” dediğimizde, kendi kafasındaki fikirlerden, a priori yargılardan oluşturduğu kurgulara itibar eden “fikirci”den bahsederiz. Demek istediğim, bir “idealist”in fikirlerini paylaşırsınız paylaşmazsınız ama “fikirci” olması üstün bir vasfa sahip olduğu anlamına gelmez. Bakın, kimin toplum tasavvurunun kiminkinden daha insancıl, daha makul, hatta daha erdemli olduğu münazara konusu olabilir ama bu dünyada ispatlanası değildir…”
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2020
29.06.2019
13.04.2019
30.03.2019
9.02.2019
26.01.2019
19.01.2019
12.01.2019
5.02.2019
29.12.2018