Baskın ORAN
"Montrö'yü hiç kafaya takmayın ya[v]. Montrö sadece Boğaz'ı bağlar. Montrö bir tarihtir. Kanal İstanbul, Montrö kapsamında değildir.” Bunlar, Demirören Holding’e bağlı CNN Türk ve Kanal D’nin ortak canlı yayınında CB Erdoğan’ın sözleri.
Bu sözlerin (ve bu konuda başka söylediklerinin) gerçeklerle hiçbir ilgisi yok. O kadar yok ki, ürkütücü. Başka söylediklerini hızla görüp, yukarıdaki çok önemli ifadelere gelelim.
***
1) Diyor ki: “Yap-işlet-devret (Y-İ-D) usulüyle yapacağız. Çünkü bizim kasamızdan bir kuruş para çıkmayacak.”
Tabii. Aynen, Y-İ-D’le yapılan yollar/köprüler ve havalimanı için bizden bir kuruş para çıkmadığı gibi! Deli Dumrul misali, bunlardan geçmeyen ve seyahat etmeyen vatandaş da milli bütçe üzerinden tıkır tıkır para ödüyor çünkü dövizle geçiş ve yolcu garantisi verilmiş.
2) Diyor ki: “200.000 tonluk tankerler geçiyor. Montrö’ye göre engelleyemezmişiz. Tehdit yaratıyorsa ne gerekiyorsa yaparız. Romen tankeriyle bir facia yaşadık. Boğaz’dan sadece hafif kuru yük gemileri geçecek.”
Oysa, Montrö Md. 2 aynen şöyle: “Barış zamanında ticaret gemileri gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, 3. madde hükümleri [bulaşıcı hastalık kontrolü] saklı kalmak üzere, hiçbir işlem olmaksızın Boğazlardan geçiş ve ulaşım tam özgürlüğünden yararlanacaklardır.”
Bahsettiği Romen tankeri İndependenta 1979’da yanmıştı; kırk yıl önce. Tüm Boğazlar bölgesi için 45 milyon dolara yaptırılan “Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri Bilgi Sistemi”nin Ekim 2003’te yürürlüğe girmesinden sonra önemli olay olmadı. Üstelik, Boğaz’daki tanker trafiği de 2006’da Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının devreye girmesinden sonra her yıl sürekli azalmakta.
Ardından, CB Erdoğan yukarıdaki giriş paragrafında söylediklerini söylüyor. Oraya gelelim.
***
“Montrö bir tarihtir” diyor. Söylemek istediği: ‘Montrö tarih olmuştur.’ Oysa, Montrö 1936’dan beri geçerli ve Türkiye’nin başına sorun çıkmasını hep önledi.
“Montrö sadece Boğaz’ı bağlar” derken, tabii ki İstanbul Boğazı’nı söylüyor. Oysa Sözleşme’nin orijinal (Fransızca) metni, imzacı devletlerin amacını belirtirken aynen şöyle diyor: “ ‘Boğazlar’ (Détroits) genel adlandırması altında yer alan Çanakkale Boğazı (Dardanelles), Marmara Denizi (la mer de Marmara) ve İstanbul Boğazı’ndan (le Bosphore) geçişi ve ulaşımı… düzenlemek isteğiyle duygulu olarak…”
Yani, Karadeniz’e çıkmak isteyen (veya, tersi) her türlü gemi Montrö’ye tabi. Çünkü İstanbul Boğazı’ndan değil de Kanal İstanbul’dan bile geçse, daha önce Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’nden geçmesi lazım.
Bütün bunlar besbelliyken, acaba diyor insan, CB Erdoğan’ın aklında kimi “çareler” var da, ondan mı “Kanal İstanbul Montrö kapsamında değildir” diyebiliyor? Mesela:
***
1) Binlerce İstanbullunun itiraz dilekçesi vermek için günler boyu yağmur altında sıraya girdiği meşhur ÇED Raporu var ya, orada Kanal İstanbul dışında bi de “Kanal Çanakkale” açılması önerisi var.
Cumhuriyet’in İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesinden mezun kalemi M. Ali Güller yazdı da haberimiz oldu: Metnin 1426. sayfasında (6. bölümünün 155. sayfasında), Gelibolu yarımadasının en dar yerinden Ege’deki Saros Körfezi ile Marmara Denizi arasında açılabilecek bir kanal bu. Böylece, Çanakkale Boğazı’nı da başarıyla Montrö kapsamı dışına çıkarmış olacağız.
2) Olacağız da, gemiler Marmara’dan yine geçeceği için yine Montrö’ye tabi olacak. İşte bu noktada benim iki parlak projem var:
a) Kanal İstanbul hafriyatından çıkacak o devasa toprağı mutemet bir şirkete ihale eder, “Kanal Çanakkale”nin ağzından Kanal İstanbul’un güney ağzına kadar Marmara’ya döşetiriz. Sonra, denizi boylu boyunca kat edecek bu kara şeridinin ortasını oyar, oradan bir “Kanal Marmara”yla Kanal İstanbul’a doğrudan ulaşırız. Böylece Marmara Denizi’nden geçmemiş, Montrö’yü de baypas etmiş oluruz. Bunu da Y-İ-D usulüyle yaptıracağımız için kasamızdan yine bir kuruş çıkmaz.
b) Çağdaş Fatih Projesi: Her iki kanaldan da vazgeçip, Tekirdağ ilimizi kat ederek İstanbul ilimizin batısının Karadeniz’e kavuşan noktasına kadar tek bir “Kanal Trakya” açarak Karadeniz’e doğrudan çıkabiliriz. Veya o kadar uzun kanal açmak yerine, Fatih o devirde gemileri karadan yürüttüyse, çağdaş teknolojiyle biz de yürütürüz.
Tabii, bu durumda Kanal İstanbul’dan gelecek rant elden gideceği için, hemen düzeltiyorum, bu “Kanal Trakya”yı direkt Karadeniz’e kadar götürmez, gidip Kanal İstanbul’un güney ağzına saplarız, Karadeniz’e oradan çıkarız.
Üstelik, şimdi düşündükçe buluyorum, bu son formülde hem Kanal İstanbul rantından hem de “Kanal Marmara” rantından yerli ve milli ekonomi maksimum yararlanır. Ve Montrö Sözleşmesi de sorunsuz baypas edilmiş olur.
***
Ciddileşelim ve toparlayalım.
Ne yapılırsa yapılsın, Kanal İstanbul açılırsa Montrö en azından tartışmaya açılmış olacak. Vahim olan da bu, zaten. Türkiye Montrö’nün büyük avantajını elden kaçıracak. Temel kural, “denizlerin özgürlüğü” olacak.
***
Her şey yedi düvelin malumu. Eski Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner, ABD’nin Avrupa Kuvvetler Komutanı danışmanıyla bir konuşmasını anlatıyor:
“Danışman bana buraya [Karadeniz’e] denizaltılarımızı gönderelim dedi. ‘Yahu siz yabancı denizaltıların buradan [Boğazlardan] geçemeyeceğini bilmiyor musunuz’ diye sordum. Cevabı şu oldu: ‘Biliyorum ama belki unutmuşlardır...’ Yani akıllarında hep bunu [Montrö’yü] delmek vardı.”
Nitekim yine Güller yazıyor: ABD, Montrö’yü delmek için daha önce 3 çok önemli girişimde bulundu ve Kanal İstanbul da dördüncüsü. Bu sefer Montrö tartışmaya açılırsa, NATO kıyıdaş olmayan savaş gemilerinin çok sınırlanmış toplam tonajını (max. 45.000 ton) ve kalış süresini (21 gün) istediği gibi aşabilecek. Temmuz 2016 zirvesinin ardından yayınlanan “NATO Gelecek İçin Hazır” belgesinde zikredildiği gibi onları yıl boyu Karadeniz’de 120 gün tutacak.
Üstelik bu gelişme, Erdoğan’ın NATO’ya 11 Mayıs 2016 çağrısı üzerine oluyor: “Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Bu, Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor. Karadeniz’i tekrar istikrar havzası kılmalıyız.” Ağustos 2016’da Suriye’ye Fırat Kalkanı’yla girişinden hemen önce.
***
Bu durumda, CB Erdoğan’ın bu Kanal İstanbul işini bu kadar inatla sürdürmesinin, rant beklentisinin yanı sıra, başka ve çok önemli bir sebebi olabilir mi? Çünkü:
1) ABD Kongresi hem jenosit kararını, hem de yaptırımları kabul etti. Erdoğan’ın Trump’a şimdi çok ihtiyacı var.
2) Rusya Esad’ı desteklediği için, Suriye’de Erdoğan’ın elini çok ciddi kısıtladı. Öyle ki, Suriye korkunç bir hayal kırıklığı ve bu açıkça itiraf da ediliyor. Şimdi Erdoğan, sırf bu yüzden bulaştığı Libya’da Hafter’i destekleyen Rusya’yla karşı karşıya gelecek. Montrö’yü delme işi, Putin’i ürkütmek için olabilir mi?
Tamam da; ekonomisi iflasa giden, içeride ortadan bölünmüş, dışarıda herkesin yüklendiği, üstelik, Dışişleri Bakanlığı berhava edilmiş bir Türkiye’ye bu kadar şark usulü cambazlıklar azıcık fazla gelebilir.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
4.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
27.02.2025
27.12.2024
14.11.2024
1.11.2024
25.10.2024
18.10.2024