Bayram ZİLAN

GAME OVER TÜRK SOLU
4.05.2014
2472

 Kürt meselesi yıllarca hem uluslararası güçlerin Türkiye ve Ortadoğu’da manevra kabiliyetini yükseltmiş, hem de Türkiye’deki vesayetçilere yaşam kaynağı olmuştur.

Öyle ki, Kemalist-Resmi ideolojinin emniyet sübabı kurumlar, bu kurumların içine çöreklenmiş derin yapılar, demokrasi-dışı yöntemlerle iktidara gelmeye alışmış siyasetçiler ve azim ve kararlılıkla mücadele eden vatansever(?)ler, Kürt meselesinin çözülmesi için uğraş veriyor gibi görünerek arka planda bu meselenin bit(iril)memesine hizmet etmiştir.

Çünkü Kürt meselesi, “bölünme paranoyası”nın en geçer akçeydi. Aslında Cumhuriyetin kurucu mühendisleri de bu ülkeyi masa başında “korkular” üzerine inşa etti. Çünkü geçmişle bağı kopartılarak, sıfırdan, bir gecede kurulan devlete tabi olacak bir halk yoktu. Dolaysıyla mevcut halkın varlığının, kültürünün, geçmişinin ve aidiyetinin yok sayılması gerekiyordu. Bir başka deyişle 1 gecede kurulan Cumhuriyet’e sıfırdan bir halk tipolojisi gerekiyordu. Bunun için Cumhuriyetin kurucu mühendis ideologları masa başında cetvel marifetiyle “makbul vatandaş portresi” çizdi. Bu portreye uymayan milyonlarca “farklılığı” hal etmek gerekti. İşte bu projeyi uygulamanın en iyi yolu “şeriat geliyor” “bölünüyoruz” gibi sanal korkular üretmekti.

Nitekim resmi ideoloji, tedavüle sokulan suni korkular üzerinden toplumsallaşmaya çalıştı.

Son 30 yılı çatışmayla geçmiş, 100 yıllık Kürt meselesi, işlevselliği açısından bizzat devlet organları tarafından çözülmemek üzere oluşturulmuş, kurgulanmış ve bugüne kadar sürmesi cebren istenmiş bir meseledir.

Kürt meselesinin Kürtlerle bir ilgisi de yoktur. Kürt meselesi, Kürtleri mesele edenlerin meselesidir.

Mevcut siyasal iktidarı, Cumhuriyet tarihi boyunca süregelen iktidarlardan ayıran en önemli özellik de, “sanal korkular” üzerinden politika geliştirmemesidir. Kürtlerle değil, Kürtleri mesele edenlerle mücadele etme yoluna gitmesidir.

Kabul edelim veya etmeyelim, Ak Parti, mühendis devletin kadim kurgularını, laboratuarda üretilmiş sanal korkuları ve masa başında cetvel marifetiyle çizilmiş “makbul vatandaş portresini” tarihin çöp sepetine atmayı başarabilmiş tek iktidardır.

Ak Parti iktidarı “muhafazakâr demokrat” kimliğiyle doğal olarak “şeriat geliyor korkusu”nu boşa çıkartmış, başlattığı çözüm süreci ve açtığı demokrasi paketleriyle “bölünme paranoyası”nı tarihin çöp sepetine atmıştır.

Türk Solu’nun açmazı da bu noktada karşımıza çıkmaktadır.

Yıllarca Kürtlerin ölümü üzerinden varlığını pekiştirmiş İstanbul sermayesi, Cihangir’in tuzu kuru, lümpen solcuları, Marks’ın “kapital”i dışında hiçbir sosyalist okuma yapmamış üfürükten sosyalistler, konformist, ulusolcu aydınlar, 5 yıldızlı evlerindeki kuş tüylü yataklarından Kürtlere talimat yağdıran köşe yazarları, barış süreci başladığından beri büyük bir boşluk ve bocalama içerisine girmiştir.

Kürtlerin sokaktan çekilmesiyle Türk-Solu, bütün konforunu ve varlığını başkasının acısı ve ölümü üzerinden devam ettirme keyfiyetini kaybetmiştir.

Gezi sürecinden beri “sokak çok güzel, gelsenize” diye Kürtlere davetiye çıkaran Türk-Solu, Kürtlerin barış kararlığını bir türlü aşamamış, bütün tahrik ve kışkırtmalara rağmen Kürtleri sokağa çekememiştir.

Artık, Türk-Solu, oturduğu yerde kılını kıpırdatmadan, Kürtlerin cesareti ve samimiyeti üzerinden “devrim romantizmini” gerçekleştirecek “devrimci Kürt” bulamamaktadır.

İş başa düşmüştür. Nişantaşı’nın elitist solcuları, Bağdat Caddesi’nin sosyalizmi Engels’in bir afili cümlesini evindeki duvara asmak sanan sosyalistleri ve Boğaziçi’nde akademisyenlik yaparken, kendinden başka kimsenin kendisine inanmadığı köhnemiş merkez medya yazarları sokağa çıkmak zorunda kalmıştır.

Ancak aktivizm, değerli pasifizime benzememektedir. Hele Mc Donalds’ta hamburger yerken “antikapitalizmcilik” yapmaya hiç benzememektedir.

1 Mayıs İşçi Bayramı’nda günler öncesinden gazete manşetlerinden yaptıkları çağrılara, boy boy billboard ilanlarına, neredeyse bütün otobüs duraklarına astıkları korsan afişlere rağmen ses getirecek bir kitleyi meydanlara indirememişlerdir.

1 Mayıs, aynı zamanda Türk-Solu için bir sonun başlangıcıdır.

Evet, “yıllarca Kürtlerin sırtına binerek “devrimcilik” oynayan romantik solcular devri”nin sonuna geldik.

“Tarihin sonu” henüz gelmedi ama Fukuyama’ya “Türk-Solu’nun Sonu”nu yazmak için önemli bir fırsat doğdu.

Game Over Türk-Solu

@bayramzilan

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar